Yazarlar

Türkiye’de Uygulanan Seçim Sistemlerinin Siyasal Hayata Etkileri ve Sonuçları -3

TÜRKİYE'DE NİSPİ TEMSİL UYGULAMALARI 1960-1980 DÖNEMİ -3

1960-1980 Dönemi Seçimler ve Siyasal Hayata Etkileri…

Türkiye’de 1960 sonrası bütün seçimlerde nispi temsil sisteminin değişik biçimleri uygulanmıştır. Çoğunluk sisteminin aksine, Nispi sistem temsilde adaleti sağlar. Nispi sistemde de farklı sorunlar oluşmaktadır. Bu sorunları her ülke farklı bir yöntemle çözmeye çalışmıştır.

Türkiye’de Nispi Temsilin kabulü ile hem barajlı hem de barajsız olmak üzere d’Hont uygulamasının tercih edildiği görülmektedir. 1965 seçimlerinde uygulanan ve küçük partilere büyük prim veren milli bakiye sistemi denenmiştir. 

1946’dan günümüze kadar ülkemizde uygulanmış olan seçim sistemleri ve de kullanıldıkları seçim dönemleri… 

1961 SEÇİMLERİ

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 27 Mayıs 1960 darbesiyle yönetime el koyması DP iktidarı son bulmuştur. 1961 genel seçiminde “seçim çevresi barajlı d’Hondt nisbi temsil sistemi” uygulanmıştır.

Seçime önceden kurulmuş Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Köylü Millet Partisi ile, yeni kurulan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi katılmıştır. 

Nispi temsil sistemine göre yapılan Milletvekili Genel Seçimleri sonucunda, CHP (%36,7), AP (%34,8), CKMP (%13.9), YTP (%13,7) oy almıştır. CHP, 173 milletvekilliği kazanarak birinci parti olurken, çoğunluk sistemine göre yapılan senato seçimlerinde ise, sadece 36 senatörlük kazanmıştır.

Seçimler sonucunda hiçbir parti hükümeti tek başına oluşturabilecek kadar oy alamayınca CHP, AP koalisyon hükümeti kurulmuştur. 1961-1965 yılları arasında 4 kez koalisyon hükümeti kurulmuştur. 1961-1963 yılları arası kurulan ilk iki koalisyon hükümeti, koalisyon ortaklarının anlaşamaması nedeniyle, 1963 yılında kurulup ömrü 1 yıl 1 ay 25 gün süren ilk azınlık hükümeti ise bütçenin reddi nedeniyle sona ermiştir.

1961 yılında uygulanan seçim çevresi barajlı d’Hondt sistemi de siyasal istikrarı sağlama açısından verimli olmamış ve Türkiye ilk kez 1961 seçimleriyle birlikte koalisyon hükümetleriyle tanışmıştır.

Ayrıca, bu sistem, iki büyük partiye avantaj sağladığı gerekçesiyle eleştirilmiş, Adalet Partisi’nin sonuna kadar karşı çıkmasına karşın, diğer tüm partilerin desteklemesi ile Milli Artık (Bakiye) sistemi kabul edilmiştir.

Bu dönemin dikkat çeken gelişmeleri, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanması, Talat Aydemir 1962-1963’te iki başarısız darbe girişimine önderlik etmesi, 1964 asılarak idam edilmesi. Milli Güvenlik Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Üniversiteler, TRT, DPT gibi kurumlar oluşturulmuştur. CHP yeni kimlik arayışına girmiş ve “Ortanın Solu” kavramını üretmiştir.

1965 SEÇİM DÖNEMİ

1965 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları

Adalet Partisi, Süleyman Demirel’in genel başkan olmasından sonra güçlenmiş ve yeni liderin etkisiyle 1965 ve 1969 seçimlerde tek başına iktidara gelmeyi başarmıştır.

1965 seçimlerinde küçük partilerin parlamentoya temsilci göndermesi iktidar partisini harekete geçirmiş, bunun üzerine AP, 1968 senato seçimlerinden önce Meclis’e milli bakiye usulünü değiştiren bir yasa önerisinde bulunmuştur.

Parlamentoda TİP ve CHP milletvekillerinin muhalefetine rağmen kabul edilen yasayla, 1961 seçim çevresi “barajlı d’Hondt” sistemini geri getirilmiştir.

Ancak TİP milletvekilleri baraj uygulaması eşitlik ilkesine aykırı bularak Anayasa Mahkemesine başvurmuş, Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında “barajsız d’hont” uygulamasına geçilmiş 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde bu sistem uygulanmıştır.

Siyasi Gelişmeler

AP iktidarı boyunca sürekli bir komünizm aleyhtarı propaganda ve sol hareketi hırpalama kampanyası sürdürmek olmuştur.

CHP 1965 genel seçimlerinde “Ortanın Solu” tutumundan yarar sağlayamamıştır. Seçim arifesinde “ortanın solu” çıkışı içinde barındırdığı belirsizlikler nedeniyle parti örgütünü zor durumda bırakmıştır. Ortanın solunun ne olduğu, halka nasıl anlatılacağı bir türlü bulunamamıştır.

AP’liler “ortanın solu Moskova’nın yolu” sloganını CHP’nin aslında sosyalist bir çizgiye kaydığı iddiasının taşıyıcısı olarak kullanmıştır. CHP “Ortanın solu” çıkışı ile Türkiye İşçi Partisi’ne kaybedilecek tabanı korumaya çalışmıştır. 1965 ve 1969 seçimlerinde oy kaybına uğramıştır. TİP, 1965 seçimlerinde 54 ilde, %3 oy alarak TBMM’ye 15 milletvekili göndermiştir.

1960 askeri müdahalesi sonrası kurulan Milli Birlik Komitesinden tasfiye edilmiş olan Alparslan Türkeş, 1965 yılında muhafazakar Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nde katılmış ve bir süre sonra bu partinin başına seçilmiştir. CKMP’nin yeni ideolojisi, Türkeş tarafından 1965 sonlarında yayınlanan “Dokuz Işık” adlı kitapta bildirilmiştir.

1960’ların bilhassa ikinci yarısında hakim olan bu siyasal ortamda, bir süre sonra, solcu ve sağcı gençlerin karşıt kollardan şiddete yönelik çeşitli eylem ve hareketleri yaygınlaşmaya başlar. Bunlar arasında, solcu gençlerin gerçekleştirdiği eylemlerde, Amerikan Altıncı Filosunun 1968 ve Şubat 1969’daki gelişleri sırasında, polis ve askerle yapılan şiddetli çatışmalar sırasında ölenler olmuştur. Kanlı Pazar olayının yaşanması, bombalı saldırılar, soygunlar ve adam kaçırmalar gerçekleşir.

Soldaki şiddet, 1968 sonlarından itibaren ve 1969-1970 yıllarında daha da artarak, militan sağdan, bilhassa da Türkeş’in Bozkurtlarından gelen şiddetle karşılaştı ve sağın şiddeti çok daha baskın hale geldi.

Geleneksel Siyasal İslam’ın Partileşmesi

İdeolojik billurlaşma döneminde sadece milliyetçi sağ değil siyasal İslam da kendine politik yelpazede yer bulacaktır. Burada Necmettin Erbakan ismi kilit bir konumdadır.

Odalar Birliği Başkanlığına seçilen Necmettin Erbakan, AP iktidarının Ticaret Bakanı tarafından görevden alınınca aktif siyasete katılma kararı almıştır. İlk başlarda İslamcı kadroların AP içinde siyaset yapma arayışında olduğu hatta Erbakan’ın merkez sağda lider olmak istediği ileri sürülebilir.

Necmettin Erbakan 1969 seçimleri arifesinde Konya’dan AP’ye milletvekili adayı olarak başvurmuş ancak Demirel tarafından adaylığı önlenmiştir. AP’yi sert sözlerle eleştiren Erbakan, 1960’ların sonlarından itibaren Türkiye siyasetinde önemli bir figür olmuştur.

Konya’dan bağımsız milletvekili olarak parlamentoya giren Necmettin Erbakan 1970’in hemen başında, 26 Ocak’ta Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurmuştur. MNP bir yönü ile taşradaki dindar girişimcileri ve yoksulları İslam üzerinden partiye bağlarken diğer yandan da taşra kökenli olup şehirde okumuş ve meslek sahibi olmuş kişileri hareketin içine almıştır.

Dini cemaatler MNP’nin kurulduğu ilk günden itibaren partiye değişen ölçülerde destek olmuştur. MNP’nin kurucu kadrosunun azımsanmayacak bir kısmı Nakşibendi tarikatına bağlı İskernderpaşa Dergahına mensuptur. Nakşibendiliğe bağlı başka unsurlar, Nakşilik dışındaki kimi tarikatler da MNP’yi desteklemiştir.

Bu destek, partinin tabanındaki farklı sosyal statüdeki insanların bir arada tutulmasında da etkildir. MNP özellikle İslamcı aydınların fikri desteğini almak konusunda başlarda epey zorlanmıştır. Osmanlı’nın gösterişli günlerine yapılan atıflar, İslam medeniyetini en ileri medeniyet olarak tanımlayan yorumlar, kalkınmacı ve bağımsızlıkçı bir söylem MNP’nin ilk günlerinde en çok başvurduğu araçlardır.

12 Mart 1971 muhtırasını izleyen günlerde MNP Anayasa Mahkemesi tarafından Siyasi Partiler Kanunu’na dayanarak kapatılmıştır. Necmettin Erbakan İsviçre’ye gitmiştir. 1972 sonbaharında siyasi ortamın yumuşaması üzerine ülkeye dönen Erbakan Milli Selamet Partisi’ni kurmuştur.

1969 SEÇİM DÖNEMİ

1969 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları

1969 yılında %46,5 oy alarak tek başına iktidara gelen AP, ekonomik bunalımların etkisiyle kısa zamanda yıpranmaya başlamış ve halktan gördüğü desteği yitirme durumuna gelmiştir.

1970 yılında yapılan devalüasyonla 1 Dolar 9 TL.-’den 15 TL.-’ye yükselmiştir. DP ile başlayan ve “ithal ikamesi” o günlerdeki popüler deyimle montaj sanayi- politikası ve enflasyonist uygulamalar sonucu Türk parasında görülen değer kaybı, doğal olarak ekonomik dengeleri alt üst etmiş ve toplumsal değerler hızla değişmeye başlamıştır.

AP’nin bölünmesine ve 18 Aralık 1970’de Demokratik Parti adıyla yeni bir siyasal parti kurulmasına kadar uzanmıştır. Parlamentodaki bu gelişmelerin yanı sıra sokakta işçi ve öğrenci hareketleri de yoğunlaşmış, ülke ciddi bir kaosa doğru sürüklenmeye başlamıştır.

1968 yılında Fransa’da başlayan öğrenci hareketlerinin Türkiye’yi de etkilemesiyle ortaya çıkan öğrenci örgütlenmeleri içinde başlayan radikalleşme eğilimleri, soğuk savaş yıllarının bloklar arası propaganda mücadelesine sahne olan Türkiye’yi kritik bir noktaya taşımıştır.

Ekonomik ve toplumsal alanlardaki köklü değişimin ortaya çıkardığı köyden kente göç, çarpık şehirleşme, gelir dağılımındaki dengesizlik gibi bir dizi sorun, mevcut krizi besleyip, yaygın bir hale getirmiştir. Ekonomik krizlerin aşılamaması, işçi ve öğrenci hareketlerinin durdurulamaması Demirel hükümetinin yıpranmasına ve gözden düşmesine yol açmıştır. Bu ortamda 12 Mart 1971’de emir komuta zinciri çerçevesinde silahlı kuvveler bir müdahale daha gerçekleştirmiştir.

1970’li Yıllar

12 Mart 1971’de emir komuta zinciri çerçevesinde gerçekleşen askeri müdahaleyle Demirel istifa etmiş ve Nihat Erim’in başbakanlığında partiler üstü bir hükümet kurulmuştur.

5 Mayıs 1972’de yapılan CHP 5. Olağanüstü Kurultayı’nda İnönü’nün yerine Genel Başkanlığa Bülent Ecevit’in seçilmiştir. 

6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idam edilmiştir.

1973 Seçimleri

1973 seçimlerinde Barajsız d’Hondt Sistemi uygulanmıştır. 1950’den bu güne yapılan seçimler sonucunda oyların en fazla parçalandığı seçimler 1973 seçimleri olmuştur.

14 Ekim 1973 tarihinde yapılan seçimlerde Ecevit’in başkanlığındaki CHP seçimlerden birinci parti çıkmış ve oylarını %10 arttırmıştır. CHP (%33,3), AP (%29,8), DP (%11,9), MSP %(11,8) oy almıştır.

AP, bu seçimde oldukça fazla oy kaybetmiştir. Hiçbir partinin aldığı oy, tek başına hükümet kurmak için yeterli olmadığından bu dönemde iki kez koalisyon hükümeti kurulmuş ve ülke tekrar koalisyon dönemine girmiştir. Ocak 1974 tarihinde Milli Selamet Partisi ile kurduğu koalisyon hükümetinde ilk defa başbakanlık görevini aldı.

1977 Seçimleri

1977 genel seçiminde, 1973 genel seçiminde olduğu gibi barajsız nispi temsil/d’Hont sistemi uygulanmıştır. CHP (%41,4), AP (%36,9), MSP (%8,6), MHP (%6,4), CGP (%1,9), DP (%1,9) oy almıştır.

1973 seçimlerinde olduğu gibi, yine tek başına iktidar olabilecek bir parti çoğunluğu ortaya çıkmamıştır. CHP % 41,4 oy oranı ile 1950’den sonrası aldığı en yüksek oy düzeyine ulaşmış, fakat o da uygulanmakta olan nispi temsilin “Barajsız d’Hondt Usulü” nedeniyle tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamamıştır.

1973 ve 1977 seçimlerinde ise koalisyonlara yol açacak sonuçlar alınmıştır. 1977 Seçimlerinde % 41,4 oy alan CHP tek başına iktidar olacak güce ulaşamadığı için gelişen olayların sonucu 12 Eylül darbesine kadar uzanmıştır.

Sonuç olarak;

Kanlı Pazar olayı, 1970’li yıllarda artan öğrenci olayların yaşanması, grevler, ekonomik sıkıntılar, siyasi cinayetler ve çatışmalar, Parlamentodaki siyasal partilerin kısır çekişmeler içerisine girerek ülke sorunlarını halledebilecek çözümlerden uzaklaşmaları, işçi hareketlerinin ileri boyutlara ulaşması ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğazın aşılamaması, ülkeyi adeta iç savaşa sürüklenmiştir.

Çorum, Malatya ve Maraş gibi yerleşim yerlerinde yaşanan toplumsal olayların yanı sıra Abdi İpekçi cinayeti, sol ve sağ görüşlülerin birbirlerine yönelik silahlı eylemlerinin yanı sıra, eski başbakan Nihat Erim, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak gibi isimlerin de öldürülmeye başlanmasıyla, şiddet ortamı iyice yaygınlaşmış ve kamuoyu geneli için bir tehdit haline gelmiştir.

1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol şokları, ihracatın yetersiz olması, dış ticaret açığının artması, hızlanan enflasyon ve bunların sonucunda ülke içi siyasi gerginliklerin artması 24 Ocak 1980 istikrar tedbirlerinin alınması düşüncesini doğurmuştur. Siyasi gerginliklerin düşmemesi genel anlamda istikrar sağlanamaması sonucu 12 Eylül 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime bir kez daha el koymuştur. TBMM feshedilmiş ve siyasal partilerin tümü kapatılmıştır.

Nispi temsil sistemi, 1970’lerden başlayarak Türkiye’de yönetimde istikrar sorunu yaratmakla eleştirilmiştir. Koalisyon hükümetlerinin kurulmasına imkan veren bu seçim sistemi de sonuçları itibariyle tartışılmıştır.

Bu denemenin de gösterdiği gibi toplumda ve siyasal yaşamda istikrarı sağlayan tek unsur, seçim sistemleri değildir. Nispi temsilin en koyu uygulaması olan Milli Bakiye yönteminde bile tek başına iktidar sonucu çıkabilmektedir. 

Siyasi partilerin yönetimi genel anlamda çıkar politikalar izlemeleri, uzlaşmacı ve çözüm odaklı yaklaşımlardan uzak durmaları, bu dönemde de istikrarsızlığın en önemli sebepleri olmuştur.     

Devamı…

1980-2000 DÖNEMİ, İLGİNÇ TESADÜFLER -4

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu