29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyetimiz 100 yaşına girdi. Atatürk 1933’te Cumhuriyet’in 10. yılını kutlarken, Türk devrimi ile Cumhuriyet’i eş anlamda almış; “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyet’tir” demiştir.
Cumhuriyet halkın yönetimidir. Geniş kavramıyla cumhuriyette, egemenlik bir topluluğa aittir; dar anlamda ise devlet başkanının, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk tarafından belirli bir süre için seçilmesi kuralına dayanır. Cumhuriyeti yaşatacak tek güç, politikacının ve yurttaşın siyasal ve ahlaki değerine dayanan kamu yararı düşüncesidir. Bu yönüyle cumhuriyet bir kişi veya zümre yararına değil, kamu yararına dayanan bu esas doğrultusunda uygulanan DEVLET ŞEKLİDİR.
Cumhuriyet fikri, Fransız İhtilali sonrasında dünyaya yayılmışsa da Osmanlı İmparatorluğu döneminde pek etkili olmamıştır. Cumhuriyet bir siyasi rejim olarak açıkça savunulmamış, bazı Osmanlı düşünürleri cumhuriyeti eserlerinde dile getirmekle yetinmişlerdir.
Türk fikir siyasi hayatında ilk defa devlet şekli olarak cumhuriyeti cesaretle telaffuz eden, dile getiren ve savunan Atatürk olmuştur.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Mustafa Kemal Atatürk‘ün Cumhuriyet fikrinin doğuşunda Namık Kemal, Ziya Gökalp’ın etkileri üzerinde dursa da, Cumhuriyet fikrinin Mustafa Kemal tarafından ilk defa kuvvetle ortaya atılmasında “Fransız Devriminin etkisi olduğunu” ifade etmektedir. Ali Fuat Cebesoy, “Sınıf Arkadaşım Atatürk” adlı eserinde, Atatürk’ün henüz 21 yaşında, 1902 yılında Harp Akademisi’nin birinci sınıfındayken “cumhuriyetçi” fikirler taşıdığını, Atatürk’ün topçu stajı yapmak üzere, Şam’a gitmeden önce 1905 yılında arkadaş çevresiyle yaptığı bir toplantıda “Bu dava, yıkılmak üzere bulunan bir imparatorluktan önce bir Türk Devleti çıkarmaktır” dediğini de yazmaktadır. Atatürk, daha 1905 yılında Osmanlı’nın yıkılışını görmüştü, onun küllerinden yeni ve modern bir Türk devleti çıkarmak istiyordu. Münir Hayri Egeli, daha 1906’da Atatürk’ün en beğendiği devlet şekli olarak Cumhuriyet’i dile getirdiğini yazarken, Mazhar Müfit Kansu, Mustafa Kemal’in henüz Erzurum Kongresi açılmadan, zamanı gelince hükümetin şeklinin Cumhuriyet olacağını kendisine söylediğini “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” eserinde anlatmaktadır.
Atatürk’ün gençlik çağında Sofya’da tanıştıkları Madam Hildagrad Christianus’a anlattıkları dikkat çekmektedir. “Türkiye’nin gidişi iyi değil, Türkiye’yi modern bir memleket yapmalı. Tıpkı Avrupa gibi. Bu memleketi baştan aşağı değiştirmeli. Allah nasip ederse günün birinde Türkiye’nin idaresinde rol sahibi olursam bilirim yapacağım yenilikleri”
1. Dünya Savaşı sırasında Atatürk’ün yaverliğini yapan Şükrü Tezer‘in anılarında “Atatürk yurdun içinde bulunduğu koşulların cumhuriyet kurulmasına elverişli olmadığını günün birinde bunun kesinlikle gerçekleşeceğini inandığını” belirtmektedir.
Birinci Cihan Harbi sonunda Mustafa Kemal Paşa artık cumhuriyetçi fikirleri ile tanınan ve yakınları arasında bilinen kişidir. Samsuna tayini bahis konusu olduğunda dikkat çeken nokta, Mustafa Kemal’in resmi devlet arşivlerinde mevcut dosyasında “Cumhuriyetçi” olduğuna dair kaydın bulunuşudur.
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla Milli Mücadele başlamış, Atatürk’ün cumhuriyetle ilgili fikirleri daha belirli ve daha sistemli şekilde ortaya çıkmıştır. Türk ulusunun var olma veya yok olma sınırına geldiği Milli Mücadele gibi fevkalade bir ortamda Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde vatanın kurtuluşu için askeri tedbirler alınırken, beraberinde “milli hakimiyet” kavramının arkasında demokrasi ve cumhuriyet yolunda önemli adımlar atıldı. Bu yoldaki en açık mesajları Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarında görebilmekteyiz.
Amasya Tamimi‘nin ilk maddesinde yer alan “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ifadesi demokrasi ve cumhuriyet kavramı açısından ileriye dönük mesajlar taşımaktadır. Burada milletin iradesine verilen önem vurgulanıyor, Erzurum Kongresi’nde 2. maddede “milli iradeyi hakim kılmak esastır” ifadesi yer alırken 8. madde milli iradenin gerekliliği üzerinde ayrıntılı olarak durulmuştur. Bu ifadelerde görüldüğü üzere ileride Osmanlı devletinin varisi olarak kurulacak yeni Türk devletinin rejimini demokrasi esasına dayalı bir sistem yönünde tercih edeceğine dair mesajlar saklıdır.
Fransa gazetelerinden Le Temps 24 Ağustos 1919 günlü sayısında “M. Kemal’in İstanbul’a çektiği telgrafta, ulusal kuvvetlere karşı asker gönderilecek olursa Anadolu’da bağımsız Cumhuriyet ilan edecektir” haberine yer vermiştir. Sivas Kongresi’nde Amerikalı gazeteci Louis Brown‘a “Savaşı kazanacaklarını Türkiye’nin bağımsız olacağını, Cumhuriyet’in duyurulacağını” söylemişti.
İngiliz Yüksek komiseri Amiral j. De Robeck ise Dış işleri Bakanı Lord Curzon’a 17 Eylül 1919 günü çektiği telgrafta, “Türkiye’deki gelişmelerin bir Cumhuriyet’e doğru yöneldiğini” yazmakta, İngiltere’nin 14—21 Kasım 1919 tarihli İstanbul’daki istihbarat teşkilatının haftalık raporunda, “Anadolu’daki Milliyetçilerin Cumhuriyet ilan edeceğini” bildirilmekteydi. 9 Ekim 1923 tarihli Ankara gazetelerinden Yenigün de ise “Yakında Cumhuriyet ilan edilecektir” başlıklı yazısı yayımlandı.
Saltanattan Cumhuriyet’e geçebilmek için M. Kemal gizli hareket etmeye mecbur olduğunu Ekim 1927’de okuduğu Nutuk’ta açıklar, “Cumhuriyet devleti idaresinden bahsetmeksizin, milli hakimiyet esasatı dairesinde her an Cumhuriyete doğru yürüyen şekilde temerküz ettirmeğe çalışıyorduk.”
12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplanan son Osmanlı Mebussan Meclisi, Misak-ı Milli’yi ilan edince 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilmiştir. Bundan sonra 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmış ve 20 Ocak 1921 tarihinde Anayasa kabul edilmiştir. Bu anayasada milli egemenlik ilkesi ilk kez açıkça ilan edilmiş böylece, Ali Fuat Başgil’in deyimiyle Cumhurbaşkansız bir Cumhuriyet kurulmuştur. Meclis 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı kaldırmış ve 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması imzalanmıştır. Lozan Antlaşması TBMM’nce tasdik edildikten sonra 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara başkent ilan edilmiştir.
Lozan Antlaşması TBMM tarafından onaylandıktan sonra 6 Ekim 1923’te İstanbul yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Bekleyen iki önemli mesele vardı. Biri Ankara’nın hükümet merkezi olması diğeri devlet şekli.
Ankara’nın Başkent Oluşu
İsmet Paşa 9 Ekim 1923’te on dört arkadaşıyla birlikte hazırladıkları bir önerge ile TBMM’ye vermişti. Ankara’nın hükümet merkezi olması mecliste fikir ayrılığına sebep olmuştu. 13 Ekim 1923’te anayasaya konan ek madde ile Ankara yeni devletin başkenti olmuştu.
Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Atatürk 27 Aralık 1919 Ankara’ya geldiğinde küçük bozkır kenti tören düzenledi. Tören, Oğuz törelerine göre düzenlenmişti. Oğuz Türkleri yeni devlet kuracağı ya da yeni yönetici seçileceği zamanlarda böyle törenler düzenlenirdi. Enver B. Şapolyo’nun ayrıntılı anlattığı bu törene 3 bin atlı ve 700 yayadan oluşan Seymenlerin yanı sıra binlerce Ankaralı katılmıştı. Bu tören Mustafa Kemal’i öylesine etkiledi ki Ankara daha o gün başkent olmaya aday oldu. Hallide Edib Adıvar’ın dile getireceği gibi Ankara artık o günden sonra “Milli hareketin Kabesi”ydi. İstiklal mücadelesinin gelenek ve hatıralarına saygı ve bağlılık nişanesi olarak Türk anayurdunun kalbi başkent seçildi.
Cumhuriyetin İlanı
Atatürk, 27 Eylül 1923 tarihinde Wiener Neue Freie Presse muhabirine verdiği demeçte ilk kez Cumhuriyet kelimesini kullanmıştır. Ülke içinde ve dışında büyük yankısı olmuştur.
27 Ekim 1923’te İcra Vekilleri Heyeti’nin istifası ve Meclisin güvenini kazanacak bir kabine listesinin oluşturulamaması ivedi çözüm gerektirdi. Atatürk, demecindeki düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla, 28 Ekim 1923 günü arkadaşlarına “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diyerek, 20 Ocak 1921 anayasasını bu yönde değiştiren taslağı hükümet bunalımına çare bulamayan Halk Fırkası’na sunmuştur. Fırka’nın aldığı kararı da 29 Ekim akşamı TBMM’ne sunulmuş, tasarı oybirliği ve “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında kabul edilmiştir. Atatürk, 158 üyenin oybirliği ile Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Ankara’da “Yaşasın Cumhuriyet” sesleriyle, 101 pare top atılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği basın, halka duyuruldu.
Halifeliğin Kaldırılışı
Saltanatın kaldırılmasına cumhuriyetin ilanına karşın hiçbir gereği kalmayan halifelik varlığını korumakta devam ediyordu. Halife, cumhuriyet rejimi karşısında ayrı bir kuvvet görüntüsü vermekten çekinmiyor, tantanalı törenler düzenliyor, kendisine ayrılan ödeneği az buluyordu. Devrime karşı çevreler “Halifeliğin temel taşı Hükümet kudretidir” yolunda bir tez tutturarak devlet reisliğinin halifelik makamına intikal ettiği fikrini yaymaya başlamışlardı. Tabiatiyle büyük hayal kırıklığına uğramışlardı. Türkiye Cumhuriyetini her türlü tehlikeden korumak vazgeçilmez görevdi. Artık halife sorunu kesin şekilde çözülmesi gerekiyordu. 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan yasayla hilafet kaldırıldı. Son halife yurt dışına çıkarıldı.
***
Mustafa Kemal Atatürk, hızla çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’ndan modern Türkiye Cumhuriyeti’ni meydana çıkararak yok edilmek istenen Türk ulusuna yepyeni bir hayat kazandırmıştır. Atatürk’ün benim en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı ve onu tamamlayan Türk Devrimi’nin temel ilkeleri üzerine kurulmuştur. Atatürk’ün savunduğu temel ilkelerden biri milli egemenlik diğeri de tam bağımsızlık esasına dayanan, akıl ve bilimin rehberliğinde sürekli gelişimi öngören bir aydınlanma ve çağdaşlaşma hamlesidir. Atatürk “Cumhuriyet fazilettir” sözüyle Cumhuriyet’i fazilet düzeni olarak tanımlamış ve Cumhuriyet’in fazilet ve adalet sayesinde bütün millete ait olacağını dile getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında çekilen birçok acının sonucunda kurulmuştur. Dolayısıyla da kurulması kolay olmamıştır. Bütün geçilen yolların, yapılan fedakarlıkların bilincinde olmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşamasını sağlamak ise hepimizin görevidir.
Cumhuriyetimizin doğum günü. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaşı kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır…
Faydalanılan kaynaklar:
Atatürk, Nutuk
Hamza Eroğlu, Atatürk ve Cumhuriyet
Mustafa Albayrak, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarihsel Gelişimi
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri
Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar