Türkiye’de Uygulanan Seçim Sistemlerinin Siyasal Hayata Etkileri ve Sonuçları -2
1946-1960 ÇOK PARTİLİ DÖNEMİN TEK PARTİSİ DEMOKRAT PARTİ SİYASAL UYGULAMALARI VE SEÇİMLER -2
2. Dünya Savaş arası dönem Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal yapısında önemli değişimlere neden olmuştur. Küçük çiftçiyi topraklandırmak için çıkarılmak istenen çiftçiyi topraklandırma kanun tasarısı ise özellikle büyük toprak sahiplerinin tepkisini yaratmıştır.
Büyük toprak sahibi Menderes ise bu kanun tasarısına karşı çıkmış 7 Haziran 1945’te CHPli Celal Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuad Köprülü’nün Dörtlü Takrir, diye bilinen belgeyi kamuoyuna da açıklamışlardır. 12 Haziran 1945 Dörtlü Takrir reddedildi. Menderes ve Köprülü o günkü Vatan Gazetesi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı o güne değin örneğine rastlanmayan sertlikte yazılar yazmaya başladılar.
Sonuç olarak Menderes, Koraltan ve Köprülü partiden ihraç edildiler. Celal Bayar ise önce milletvekilliğinden sonra da CHP’den istifa etti. Celal Bayar, 1 Aralık 1945’te parti kuracaklarını açıkladı. Bayar 4 Aralık 1945’te Çankaya’ya çıkarak Cumhurbaşkanı İnönü’ye yeni kuracakları parti için onayını almak ister. İnönü’nün rejim ve devrimlerle ilgili bir sorun olmayacağı teminatı üzerine İnönü parti kurulmasına izin verir. 7 Ocak 1946 günü Demokrat Parti (DP) kurulur.
İnönü çok partili siyasal yaşama geçişte son derece önemli rol oynadığı hatta oluşabilecek krizleri önlediği söylenebilir. CHP bu dönemde 1950’ye kadar oldukça ılımlı politikalar takip etmeye çalışmış, katı hükümütler yerine Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay gibi ılımlardan kurulu hükümetler getirilmiştir.
Türkiye 1946 seçimlerinde çok partili hayata adımını atmış, gizli oy açık sayım nedeniyle ancak 1950 seçimlerinde gerçek anlamda çoğunluğu yaşamaya başlamıştır.
21 Temmuz 1946 tarihinde yapılan seçimler Osmanlı’dan bu yana ilk tek dereceli seçimlerdir. 1946 seçimleri öncesi seçim kanunu değiştirilmiş, 5 Haziran 1946 tarih ve 4918 sayılı kanunla tek dereceli seçim sistemine geçilmiştir. Bu sistem liste usulü çoğunluk ilkesine dayanmaktadır. Seçmen ve seçilme yaşları eskisiyle aynıdır. Seçim sistemi açık oy, kapalı sayımı esas almaktadır.
Demokrat Parti yöneticileri, iktidar partisi CHP’den seçim yasasında ve seçim sisteminde bazı değişiklikler yapmasını istemiş, DP’nin değişmesini istediği noktalar; seçimlerin tek dereceli olması, nispi temsil sisteminin benimsenmesi ve seçimlerin yürütmenin denetimi altında değil, yargı denetimi altında yapılmasıdır.
1946 Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 395, Demokrat Parti 64 ve Bağımsızlar 6 Milletvekilliği kazandı.
Burada üstünde durulması gereken konu çoğunluk sistemi yerine nispi temsil sistemi uygulanmış olsaydı Türkiye’nin gelecek durumuna nasıl olurdu. Çok partili yaşama geçişle birlikte DP yönetimi bu kadar dikta olabilecek miydi? Siyasal islam bu kadar öne çıkar mıydı? AP, ANAP ve MNP geleneklerinden gelen AKP gibi partilerin siyasal İslamcılık yapmaları nispi sistemde de devam etmiştir. Unutmamak gerekir ki DP’nin dini siyasete alet etme politikalarını bu partiler miras olarak uygulamışlardır.
Başlarda listeli çoğunluğa karşı çıkmış DP daha sonra bu sistemi kendi çıkarları uğruna kullanmış başta kullandığı demokrat, özgürlükçü tavrı yansıtmamış hatta güç zehirlenmesi yaşayıp seçilmiş iktidar olmayı devlet olmak sanmıştır.
Liste usulü Çoğunluk yerine, nispi temsil uygulanmış olsaydı DP ve CHP arasındaki fark bir hayli azalacak, belki bu nedenle siyasal gerilimin düşmesi ve bir olasılıkla da olayların akışının değişmesi söz konusu olabilecekti. 27 Mayıs süreci gerçekleşir miydi? bunlar hep soru işareti olarak kalacak.
1950 -1960 dönemi
1950, 1954 ve 1957 çok partili ilk seçimlerden 27 Mayıs 1960 darbesine kadar liste usulü çoğunluk sistemi uygulandı. Buna göre, her bir seçim çevresi için partiler kendi milletvekili listelerini hazırlıyor ve bir bölgede en yüksek oyu alan partinin listesi kazanmış oluyordu. Türkiye’de uygulaması sırasında her il bir seçim çevresi olarak kabul edilmişti. Bu nedenle DP, kazandığı oy oranının çok üstünde mecliste temsil edilmiştir.
Öyle ki; 1950 seçimlerinde DP %55,2, oy alıp %85 temsil
1954 seçimlerinde %58,4 oy %92,98 temsil
1957 seçimlerinde%48,6 oy %70 oranında mecliste temsil edilmiştir.
Yönetimde istikrar ilkesini en fazla öne çıkaran liste usulü çoğunluk sistemi temsilde adalet ilkesini fazlaca ihmal etmiş olması en büyük sakıncaları olarak gösterilmektedir. 1950-1960 nispi temsil sistemine yönelik isteklerin yoğunluk kazandığı bir dönem olarak tarihimize adını yazdırmıştır.
DP POLİTİKALARININ SİYASAL HAYATA ETKİSİ
1950 – 1954 Siyasi Durum
4 Mayıs 1950 Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi: Liste Usulü Çoğunluk Sistemi
Bürokrasi ve ordu devlet güçleri yeni iktidara yabancıydı. Bu süreçte hükümete darbe söylentileri olmuş 6 haziranda o vakte kadar Ordu’da görülmemiş değişiklik yapılmış üst düzey komutanlar başka görevlere kaydırılmış veya emekli ve tasfiye edilmiştir.
Bürokraside değişim başlamış beraberinde sosyal ve kültürel değişim de başlamıştır. Taşraya yönelik politikalar ve uygulamalar ön plana çıkmıştır. Daha liberal ve özgürlükçü bir yaklaşım içerisinde bulunan DP ilk icraatı olarak Arapça Ezan Yasağı kaldırılması 16 Haziran 1950’de kabul edilmiştir. CHP ise bilinenin aksine tasarıya karşı çıkmamış bu kara destek vermiştir. DP ve CHP milletvekillerinin “oy birliğiyle” kabul edilmiştir. 1951 de Ticaniler denen grubun Atatürk heykellerinde saldırması üzerine tedbir amaçlı 1951’de Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarılmıştır.
DP içerisinde muhalif olduğundan partiden ihraç edilen bir grup Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Yusuf Hikmet Bayur gibi isimlerle Millet partisini kurdular. DP ve CHP’ye sert muhaliflik yapıyor. CHP’nin din ve laiklik anlayışına şiddetle karşı çıkıyordu. Daha sonraki süreçte ilk genel başkan Hikmet Bayur, partinin dinci ve gericilerin eline geçtiğini öne sürerek MP’den istifa etti. Hikmet Bayur’un istifası bir suç duyurusu olarak kabul eden savcı Millet Parti hakkında soruşturma açtı. Daha sonra MP kapatıldı. Bazı çeveler DP’nin parti kapatmasını demokratikleşme süreci için hata olarak görmüşlerdi.
DP, din alanında yeni atılımlar yaparak halk desteğini kazanmak istiyor. İmam Hatip okullarının sayısını arttırıyor. Din derslerini ilk ve orta dereceli okullarına dahil ediliyor, Kuran Kurslarını yaygınlaştırılması ve cami yapımında ciddi bir artış görülüyordu. Genel af kanunu çıkartılıyor, Halk parti döneminde işlenmiş suçlar affediliyordu.
Halktan gördükleri destekle ilk sınavı 1950 belediye seçimlerine olumlu yansıyordu. 600’üzerinde belediyeden 560 DP kazanmıştı. Bürokrasi ve yerel yönetimler büyük oranda DP kontrolüne geçti. Bu hakimiyet sonrası DP hükümeti baskıcı sert politika yapmaktan çekinmiyordu.
Basında yer yer eleştiriler çıkmaya başlayınca 1951 bir kararname ile gazetelere eşit dağıtılan resmi ilanlar, artık hükümetin takdirine bırakılıyor. Muhalif haber yapan gazeteler pastadan mahrum kalacaktı. CHP milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın’ın Ulus gazetesinde yazdığı yazı yüzünden DP meclisteki üstün çoğunluk sayesinde milletvekili dokunulmazlığı kaldırıldı.
DP, günümüze benzer şekilde CHP mal varlığı ile çalışmalara başlayacak amaç halk partisinin tüm servetine el koymaktı. DP 100 milletvekilinin hazırladığı teklifle CHP meşru yollar haricinde hayır kurumları ve devlet teşekkülleri üzerinden elde ettiği mal varlığına el koymaktır. Halk evleri için devletten aldığı paraları zimmete geçiyor iddiası yeni polimik olmuştu. Halk partisinin büyük emek sarf ettiği Halkevleri ve Halk odaları devletleştiren yasa kabul edildi. Köy Enstitüleri kapatıldı. Üniversite profesörlerin aktif siyasetle uğraşması yasaklandı.
“Dönemin dış politikada önemli olayı NATO’ya üye(1952) olundu. İlk müracaat CHP döneminde yapılmış kabül görmemiştir.”
1954 Seçimleri ve Sonrası
2 Mayıs 1954 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi : Liste Usulü Çoğunluk
“Ciddi tartışmalara yol açan darbenin sebeplerinden sayılan çoğunluk sistemi yerine 1954 seçimlerinde nisbi temsil esası uygulanmış olsaydı DP 281, CHP 211, CMP 32, Türkiye Köylü Partisi (TKP) 18 milletvekili kazanmış olacaktı.”
DP ikinci dönem seçimleri kazanmasına rağmen ordu, yargı, üniversiteler ve basın üzerinde tam olarak etkili değidi. Kontrolü sağlamak adına baskıcı tutum sergilemeye başlamıştı. İlk olarak 1954’te kanunla Osman Bölükbaşı’nın memleketi Kırşehir ilini, ilçe haline getirildi. CHP’nin birinci olduğu Malatya ili de ikiye bölünerek Adıyaman ili oluşturuldu. Malatya ilçe olmaktan zor kurtuldu.
DP iktidara geldikten sonra özgürlüklerin genişletilmesi söylemlerini terk etmişlerdir.
Memurluk ile ilgili iktidar birtakım düzenlemeler yapmış, memurların emekliliğe sevk edilebilmesi için geçerli süreyi 30 yıldan 25 yıla indirmiş, memurların itiraz hakları da ellerinden alınmıştır.
Muhalefeti bastırma gazetecilerle devam etmiştir. 80 yaşında Hüseyin Cahit Yalçın cezaevine girdi. Basın yasasında yapılan değişiklikle basın suçlarına ağır hapis ve para cezaları getirildi.
CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Karadeniz gezisinde Zonguldak’ta yaptığı konuşmadan dolayı tutuklanıp İstanbul’a getirilmişti. Ana muhalefet partisinin Genel sekreteri anti demokratik yolla tutuklanıp hapse atılması tartışma yaratmıştır. İki gün sonra çıkarıldığı mahkemede serbest bırakıldı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmekten CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek gibi CKMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’da tutuklanmıştır.
İlk dönemde tarımda gerçekleştirilen büyük hamle sayesinde milli gelir artması, ikinci iktidar döneminde olumsuz hava şartları sonucu tarım ürünlerinin düşmesi, ihracat olanaklarının daralmasına sebebiyet vermiş, bununla bağlantılı olarak hükümet ithalatı da kısmıştı. Tüm bunlar mal ve emtia fiyatlarını arttırmış ve karaborsa kendisini göstermiştir.
Bu olumsuz sürecin geçici olduğuna halkı inandırmak için çaba sarf eden iktidar, kalkınmanın artarak devam ettiği algısını yerleştirmek için temel atma ve kurdele kesme törenlerine devam ediyordu. Yol ve köprü ihaleleri partiye yakın çevrelere verilmesi, devlet sırtından haksız yere kazanılan büyük vurgunlara yol açmıştır.
6-7 Eylül 1955 olayları DP içerisinde yer alan muhalif grubu harekete geçirmiştir. DP içinde daha sonra 19’lar hareketi olarak adlandırılacak 19 DP milletvekili basına ispat hakkının tanınmasıyla ilgili bir önerge imzalamıştı. Milletvekillerin çıkışı sonuç getirmemiş DP’den bir kısmı ihraç edilmiş diğer kısmı Aralık 1955’de Hürriyet Partisini kurmuştur.
Muhalefet partileri arasında iş birliği süreci başlamıştır. DP, Muhalefetin iş birliği çalışmalarını engellemek için birtakım kararlar almıştır. 13 Eylül 1957 yeni seçim kanunu ile seçim çevrelerinde tam aday gösterilmesi yasaklanıyordu. Bir partilinin diğer partili tarafından aday gösterilmesi yasaklanıyordu.
Uygulamalar muhalefetin birleşmesini engellemiştir. (Günümüzde AKP iktidarını devam ettirmek hem de kendi içinden oluşan partileri seçime sokmamak, muhalefet cephesinin genişlemesini daraltmak için İktidarın seçim yasası değişikliği hazırlıklarında olması daraltılmış bölge ile yüzde 5 barajı tekrar gündeme getirmesi, yeni kurulan partilere ve muhalefete karşı alınan önlemlerin benzerliklerin olması tesadüf olmasa gerek).
1957-1960 Siyasi Durum
27 Ekim 1957 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi : Liste Usulü Çoğunluk
Ekonomik sıkıntılar had safhadaydı. Karaborsa, kuyruklar, zamlar başını almış gidiyordu. Enflasyon yüzde 40 rakamlarına ulaşmış, DP baskı rejimini daha da arttırmıştı. Muhalefet sertleştikçe iktidar daha da sertleşiyordu İnönü konuşmasında; iktidarın son seçimlerde başta radyo olmak üzere devlet olanaklarını kullanmak, dini siyasete araç etmek ve muhalefete karşı acımasız davranmakla suçlamıştır.
Menderes DP milletvekillerine hitaben Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz, orduyu yedek subaylarla bile idare edebilirim, odunu aday göstersem milletvekili seçilir sözlerine İnönü’nün sizi ben bile kurtaramam sözleri gerginliği daha da arttırıyordu.
Yeni dönem parlamento, 27 Aralık 1957’de TBMM iç tüzüğünü değiştirerek, muhalefetin mecliste sesini duyurma olanağını alabildiğine sınırlandırmıştır. CHP’nin, devlet radyosunun yasalara aykırı olarak DP’nin propaganda aracı şeklinde kullanıldığı, devletin motorlu araçlarından seçimlerde yararlanıldığı, seçmen kütükleri ve listelerinin bozulduğu ve seçim güvenliğini bozduğu gerekçesiyle TBMM’ye çok sayıda soru ve gensoru önergesi vermesi İktidar-muhalefet ilişkilerini sertleştiren bir başka neden oluyor.
DP önergelerin reddine karar veriyordu. İktidarın yarattığı ve muhalefetin de giderek arttırdığı siyasi gerginlik bir defa daha “Milli Muhalefet Cephesi” kurulması yolundaki girişimlerin başlamasına neden olacaktı.
6-7 Eylül 1955’te İstanbul ve İzmir’de patlak veren gösteri ve karışıklıklar, ispat hakkı isteyenlerin DP’den ayrılıp Hürriyet Partisi’ni kurması, DP’de Vatan Cephesi adlı kitlesel örgütlenme hareketini başlatmıştır.
Uşak, İnönü’yü muazzam bir kalabalık karşıladı. İnönü’ye tezahürat yapan halkla polis çatıştı. Uşak valisinin İnönü’ye yönelttiği tehditler ve valinin “paşanın vurulması için emir verdiği” yolundaki iddialar olayların büyümesine yol açacaktı. İsmet Paşa, Uşak’tan ayrılırken trene bineceği sırada sözlü ve hareketli saldırılar olmuş ve Paşa başından taşla yaralanmıştı. Uşak’ta başlayan olaylar, İzmir’de de devam etti. İzmir valisi İçişleri talimatı ile İnönü’nün burada konuşmasını engellemişlerdi.
Gazetecilere yönelik baskılar artarak devam etti. Yusuf Ziya Ademhan, Cüneyt Arcayürek, Bülent Ecevit, Kemal Toker ve birçok gazeteci gözaltına alındı. Ulus gazetesi ve matbaası hazineye devredildi. Topkapı Olayları (4 Mayıs 1959), Geyikli Olayı (11 Eylül 1959), partiler arası gerginliği arttıran olaylardan biri de Said-i Nursi meselesiydi. Muhalefet, iktidarı Nurcuları korumakla suçlayacak ve hükümete çok sayıda soru önergesi veriyordu çok ciddi tartışmalar çıkıyordu. CHP lideri İsmet İnönü’nün TBMM’deki konuşması yasaklanıyordu
Yeşilhisar Olayları (3 Nisan 1960) yaşanması Kayseri’ye gitmek isteyen İnönü’ye engel olunmasıyla ortaya çıkmıştı. DP muhalefeti kısıtlayıcı önlemlerin arasında belki de en önemlisi Tahkikat Komisyonu kurulması önerisidir. Bu tutumlar 27 Mayıs Darbesi’ne davetiye çıkarmıştır.
Sonuç olarak, çok partili hayata geçiş yaptığımız 1950-1960 döneminde listeli çoğunluk sistemi uygulanmış bu nedenle DP kazandığı oy oranının çok daha üstünde mecliste temsil edilmiştir. Listeli çoğunluk sistemi Yönetimde istikrar ilkesini önde tutan ancak temsilde adalet ilkesini fazlaca ihmal eden bir sistemdir. DP diktası hükümet olmanın verdiği güvenle kendilerini devlet sanmaları ve seçilmiş olmanın verdiği güçle devlet iradesini temsil ettikleri iddia etmeleri olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Menderes’in siyasi hırsı, listeli çoğunluk sisteminin istikrar ilkesi yönetimde istikrarı değil tek adam, tek parti ortamının uygulamalarını yaratmıştır, Öyle ki 1950-1960 yılları arasında iktidar partisinin seçimlerde kendisine oy vermeyen seçmenleri cezalandırmak için çıkardığı seçim çevrelerine ilişkin yeni yasal düzenlemeler yapıp Kırşehir ve Malatya’ya Gerrymandering uygulaması yapmıştır. Tahkikat Komisyonun kurulması, çoğunluk sisteminin kötü yönetilmesi 27 Mayıs Darbesi’ne davetiye çıkarmıştır.
Devamı…
TÜRKİYE’DE NİSPİ TEMSİL UYGULAMALARI 1960-1980 DÖNEMİ -3