Suriye Konsolosluğu önünde kadınlar eylemde…
Suriye’deki Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) çetelerinin Alevi kadınlardan sonra Dürzi kadınlara yönelik saldırılarını protesto eden kadınlar, Suriye Konsolosluğu önünde basın açıklaması yaptı.
Suriye’de cihatçı çetelerin Alevi kadınlara son zamanlarda ise Dürzi kadınlara da yönelik saldırılara sessiz kalmayan “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi”nin çağrısıyla 19 Temmuz 2025 Cumartesi günü İstanbul’daki Suriye Konsolosluğu önünde bir araya gelen kadınlar “Eylemdeyiz! Suriye’de Alevi Soykırımına karşı kadınların yanındayız” eyleminde yaşanan olayları kınayan basın açıklaması yaptılar.
“Kadınların bedeni savaş meydanı değildir” denilen açıklamada, her savaşta kadınların bedeninin bir savaş alanına döndüğü belirtildi. Açıklamada, “Kadınların bedensel bütünlüğünü ihlal etmek, sistematik cinsel şiddet, bir tür ele geçirme, aşağılama, işgal ve tahakküm aracı, yer yer de soykırımın önemli bir boyutu haline geliyor. Bu Gazze’de, İsrail’in hapishanelerinde, Filistinli kadınlara yönelik cinsel şiddet olarak tezahür ediyor örneğin. Türkiye’de bir Kürt kadın olan Garibe Gezer’in cinsel saldırı sonrası cezaevinde ölüme sürüklenmesi de böyle bir pratik. Bugün Suriye’de bir süredir Alevilere ve şimdi Dürzilere yapılanlara, tam da bu nedenle, dünyanın ve bu coğrafyanın her yanında kadınlar olarak sessiz kalmamak zorundayız. Suriye’de bugün HTŞ iktidarda. El Kaide’nin Suriye kolunun bir uzantısı, selefi cihatçı bir örgüt olan HTŞ’yi, halk seçmedi. Amerika, İsrail, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, yani küresel ve bölgesel emperyalist güçler seçti. Önce ‘terörist’ dediler, sonra işlerine geldiği şekilde başa geçirdiler, şimdi istediklerinde bombalıyorlar. Mesele her zamanki gibi halkın ne istediği değil, para, kaynak, nüfuz ve güç oldu. Hızla dil değişti, Ebu Muhammed el-Colani’nin adı Ahmet eş-Şara’ya dönüştü. Ama adını değiştirmek, ülkeyi şeriat hukukuyla yönetmek istediği gerçeğini değiştirmedi” ifadeleri kullanıldı.
‘ÖLÜ BEDENLERE DAHİ İŞKENCE EDİLDİ’
Rejimin, kadınların medeni ve eğitim haklarını gasp ettiğine işaret edilen açıklamada, kadın mücadelesi yürütenlerin tutuklandığı, kadın kurumlarının kapatıldığı, kadınların çarşaf giymeye zorlandığı ve kadınların istihdam ve sosyal alanlardan uzak tutulduğu belirtildi. Kadınların rejimin baskılarını kabul etmediğine vurgu yapılan açıklamada, “Bununla beraber, 8 Aralık 2024’ten beri, rejimin ve rejimin yönlendirmesiyle hareket eden cihatçı grupların Alevileri, Dürzileri, Kürtleri, Arap Hristiyanları, Şiileri, Ermenileri ve Süryanileri hedef alan birçok saldırısı oldu. Lazkiye, Tartus, Ceble, Hama ve Humus başta olmak üzere birçok bölgede, binlerce Alevi’nin katledilmesiyle sonuçlanan saldırılar hala devam ediyor. Alevilerin yaşadığı bölgelerde köyler karadan ve havadan bombalandı, evler silahla tarandıktan sonra yakıldı, su kaynaklarına zehirli kimyasallar karıştırıldı, elektrik ve internet bağlantısı kesilerek dünyayla iletişimi koparılan, tüm yollar kapatılarak ablukaya alınan yaşam alanlarında toplu katliamlar gerçekleştirildi, cesetler deniz kıyılarına vurdu, ölü bedenlere dahi işkence edildi” sözlerine yer verildi.
‘12 BİNİ AŞKIN ALEVİ KADIN VE KIZ ÇOCUĞU KAÇIRILDI’
Bir halkı topyekün ortadan kaldırmayı hedefleyen soykırım sürecinin kadınlar açısından bedelinin ağır olduğuna işaret edilen açıklama şöyle devam etti: “12 bini aşkın Alevi kadın ve kız çocuğu kaçırıldı, toplu tecavüze ve cinsel işkenceye maruz bırakıldı, köleleştirildi, zorla evlendirildi, satıldı. Türkiye’nin de desteklediği HTŞ ve yönlendirdiği cihatçılar tarafından! Fidye ödenmesi karşılığında teslim edilecekleri, aksi takdirde satılacakları ya da öldürülecekleri iddiasıyla ailelerine şantaj yapıldı. 27 Haziran 2025 tarihinde Reuters Haber Ajansı’nda yayınlanan haberde, kadın ticareti yapan ve fidye isteyen bu cihatçıların Türkiye’de de şebekelerinin olduğu açıkça belgelendi. Buna seyirci kalınmasından güç bulan çeteler, bugün aynısını Dürzi kadınlara ve çocuklara yapmaya başlıyor. Kaçırılan Alevi kadınların yakınları, fidyelerin İzmir’de ve Mardin’de bulunan kişilere ve şirketlere ait banka hesaplarına gönderildiğini ve Türkiye’de kayıtlı telefon numaralarından kadınlar için bin 500 ila yüz bin dolar aralığında para istendiğini aktarıyor. Bu konuda bir suç duyurusu yapıldığını biliyoruz. Biz de buradan soruyoruz; Bu hesaplar, telefon numaraları kimlere ait?”
‘AKP VE MHP ALEVİ SOYKIRIMI HAKKINDA BİR ŞEY YAPACAK MI?’
AKP ve MHP’ye, “ ‘Devlet başkanı’ statüsüyle, kırmızı halılarda karşıladıkları cihatçıların sürdürdükleri Alevi soykırımı hakkında bir şey yapacak mı? Yoksa bu suça ortak olmaya devam mı edecek? Kadınların ganimet gibi alınıp satılmasına onay mı verecek, fidye isteyenleri mi kollayacak” sorularının yöneltildiği açıklamada, “Türkiye’nin de dahliyle bu suç ilk kez işlenmiyor. Bundan tam 11 yıl önce, 2014’te, IŞİD’in Ezidilere yönelik soykırımı başladığında da 6 binden fazla kadın ve kız çocuğu kaçırılmış, köle pazarlarında satılmıştı. Yine Türkiye’den hesaplar, şebekeler söz konusuydu. Satılan kadınlar Ankara’ya, Antep’e getirilmişti. Yani Türkiye, bu kadın ticareti ağının bir parçası olmuştu. Daha sonra, Afrin işgal edildiğinde, BM raporlarına göre sadece 2018-2021 arasında binin üzerinde kadın Türkiye’nin desteklediği SMO tarafından kaçırıldı, tecavüze uğradı” denildi.
SOYKIRIMA KARŞI MÜCADELEYE ÇAĞIRISI
Bu durumu normalleştirmeyeceklerinin kaydedildiği açıklamada, “İçinde yaşadığımız, haklarımız, hayatlarımız için mücadele ettiğimiz bu ülkenin, kadınların bir mal gibi alınıp satılmasında, köleleştirilmesinde, Alevilere yönelik suçlardaki payına karşı çıkacağız. Çünkü bizim için barış, bu coğrafyada eşit ve özgür bir yaşam kurabilmek demek. Emperyalistlerin ve siyonistlerin siyasi, askeri ve ticari çıkarları için körüklediği bölgesel savaşın, derinleşen sömürünün ve soykırımın karşısında hayatları için direnen Gazzeli, Rojavalı, İranlı, Suriyeli, Alevi, Dürzi, Ermeni, Süryani, Kürt tüm kadınlarla dayanışmaya devam edeceğiz. Tüm kadınları Alevilere yönelik soykırıma, bu kapsamda da kadınlara yönelik suçlara karşı mücadeleyi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.
Açıklama sloganlar eşliğinde son buldu.
Hatırlanacağı üzere Suriye’de 8 Aralık 2024’te Baas rejiminin çökmesi sonucu yeni iktidarın kurulmasından bu yana, Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama bölgelerinde binlerce kişi katledilirken, birçok kişi kaçırılırken Suriye İfade Özgürlüğü ve Basın Merkezi’nin 9 Temmuz 2025’te yayınladığı rapora göre Hama ve çevresinde 2025 yılının başından Mart ayına kadar; en az bin 60 kişi katledildi, işkence, mezhepsel hakaretler, infaz tehditleri ve küçük çocukların korkutulmasına yönelik birçok hak ihlali yaşandı.