Özgür Özel Çatalca’da: “Esas beka sorunu gençlerin durumu”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Çatalca’da halk buluşmasında iktidarın ‘beka sorunu’ kavramını sık sık kullandığını belirterek, “Bu memlekette 4 gençten, 3 tanesi bavulları zihninde toplamış. Diyor ki fırsatını bulursam yurtdışına gitmek, orada çalışmak ve orada yaşamak isterim. Dünyanın bütün ülkelerinin senin ülken üzerinde hayal kurması beka sorunu değildir ama senin gençlerinin dünyanın başka ülkelerinde hayal kurması gerçek beka sorunudur. O yüzden işsizlikle mücadele etmek ve gençlerin umutlarını tüketmemek, onları bu memlekette tutmak dünyanın en önemli işidir” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, İstanbul Çatalca Meydanı’nda halk buluşmasına katıldı. Özel, “İstanbul’un işgali sırasında mücadelesini unutmadığımız Çatalca’dayız. Balkan Savaşlarında son kale olarak Redif Birliklerinin Çatalca’sındayız. Alabildiğine ayçiçeği tarlalarının ortasında alnının terini o tarlaya damlatan, o damlayan terden bereket fışkırtan, o bereketle çoluğunun, çocuğunun rızkını kazanmaya çalışan, yalandan ve haramdan korkan temiz, güzel insanların evinde, Çatalca’dayız bugün” dedi.
“İŞSİZLİK YÜZDE 25”
Özel, “Sorunlardan en büyüğü bu memlekette elbette yoksulluk, işsizlik. İşsizlik bugün açıklanan rakamlarla son 21 ayın zirvesine çıktı. Yani bugün açıklanan rakamlar pandemiden beri en yüksek rakamlara ulaştı. İlan edilen rakam yüzde 9,1 TÜİK’e göre. TÜİK neyin kısaltması, Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumunun kısaltması. Ama gerçek işsizlik yüzde 25. Tabi bu rakam, yüzde 24,7’lik rakam ile yüzde 9,1’lik rakam arasında fark nasıl oluşuyor derseniz, hani birileri kötümser bakıyor, birileri iyimser bakıyor. TÜİK, haftada 2 saat ve daha az çalışanları işsiz kabul etmiyor. Bir yerde 2 saatliğine dükkanın camlarını silen, bir evin temizliğini yapanı yeni bir iş arıyor olsa da işsiz kabul etmiyor. Yine iş aramaktan yılmış, ayakları şişmiş, bıkmış, son 4 haftada iş aramamış olan kişiyi 10 yıl da işsiz olsa kabul etmiyor. Bu şekilde 3 milyon 900 bin, haftada 2 saat ve daha az çalışan 2 milyon 667 bin kişiyi de katınca gerçek, geniş tabanlı işsizlik yüzde 25’e çıkıyor” ifadesini kullandı. Özel, şunları söyledi:
“ÇANAKKALE’DE KEFENSİZ YATANLARIN ÇOCUKLARI KURTARIR BU MEMLEKETİ”
“İşsizlik demek yoksulluk demek, yalnızlık demek, çaresizlik demek. En kötüsü de genç işsizliği. Genç işsizliği Türkiye’de yüzde 35’in üzerinde. Maalesef her meseleye beka sorunu, beka sorunu diyerek korku siyaseti yaratmaya çalışanlar şunu iyi bilsinler. Nedir beka sorunu? Efendim, dünyanın bütün ülkelerinin gözü Türkiye’de. Bunda korkacak bir şey yok. Bundan 100 yıl önce de 110 yıl önce de dünyanın bütün ülkelerinin gözü Türkiye’deydi. Birilerinin çok sevdiği, peşinden gittikleri, öve öve bitiremedikleri matbaayı 200 yıl geç getirdiği, donanmayı Haliç’te 33 sene mahkum ettikleri için birileri ilimde, fende ilerledi ve emperyalist niyetlerle Anadolu’yu işgale kalkıştı. O gün birilerinin çok sevdikleri, işgal donanmasına kırmızı halı seriyordu, sizin ve benim hemşerim var ya o da Kartal istimbotunun ucuna çıkmış, yanındaki yaverine, ‘Korkma çocuk, geldikleri gibi gidecekler’ diyordu. O beka sorunu olunca, o beka sorunu ortaya çıkınca birileri Yıldız Sarayının arka iskelesinden İngiliz zırhlısına kaçarken, bizimki Bandırma Vapuru’na binip Samsun’a gitti ve memleketi kurtardı. Yine bir beka sorunu olursa, yine Türkiye üzerinde dünyanın güçlü ülkeleri bir hesaba girerlerse hiç kimse merak etmesin bu memleketi Tayyip Erdoğan çağırınca havaalanına giden, yan yana dizilen, perdelik kumaştan kot üstüne kefen giyip de ölmeye geldik diyenler değil dedeleri koyun koyuna Çanakkale’de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi.”
“ESAS BEKA SORUNU”
“Esas beka sorunu nedir derseniz. Bu memlekette 4 gençten, 3 tanesi bavulları zihninde toplamış. Diyor ki fırsatını bulursam yurtdışına gitmek, orada çalışmak ve orada yaşamak isterim. Dünyanın bütün ülkelerinin senin ülken üzerinde hayal kurması beka sorunu değildir ama senin gençlerinin dünyanın başka ülkelerinde hayal kurması gerçek beka sorunudur. O yüzden işsizlikle mücadele etmek ve gençlerin umutlarını tüketmemek, onları bu memlekette tutmak dünyanın en önemli işidir. Şimdi milletvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımız, parti meclisi üyelerimiz var. Onları sizler selamladınız, ben onlarla birlikte onların da şaşıracağı bir şey göstereceğim. Meydandaki emekliler bir elini kaldırsın. Yüzde 70. Peki en düşük emekli maaşı alanlar bir elini kaldırsın. Kaç para alıyorsunuz, hep bir ağızdan 10 bin lira. Herkes 10 bin lira alıyor başkanım. Şimdi bu Tayyip Erdoğan ilk geldiğinde, yani 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Ama eğer o düzeni bozmasaydı, bugün emekli maaşı 26 bin lira olacaktı. Çünkü asgari ücret 17 bin lira. Ama Tayyip Erdoğan her sene enflasyonun altında zam vere vere sizi bitirdi. Maaşları eritti. Şu anda en düşük emekli maaşı 0,59 asgari ücret. Asgari ücretin yüzde 59’u ve bakın şurada banka şubesi var. Yan tarafta herhalde kuyumcu var. Gidin kuyumcuya, gidin banka şubesine, deyin ki en düşük emekli maaşıyla 3 Kasım’da kaç çeyrek altın alınabiliyordu? Tayyip Beyin geldiği gün 8 çeyrek altın alıyordu, en düşük emekli maaşı. Bugün gidin 2,5 çeyrek altın zor alıyor. Yani Tayyip Beyin geldiği günden bugüne kadar emeklinin 5,5 çeyrek altını kayıp. Bakın herhangi bir emeklimiz, Çatalca’da cebinden bir çeyrek altın düşürse bütün gün onu arar. Nerede unuttum diye. Bir emekli değil bütün emekliler. Bir çeyrek altın değil 5,5 çeyrek altın. Bir sefer değil her ay ceplerinden düşürüyorlar. Kim çalıyor o altını, Tayyip Erdoğan çalıyor.”
“EMEKLİ RAHAT BİR NEFES ALSIN”
“Şimdi bir de şunu söyleyeyim. Bir de emekli ikramiyesi alıyorsunuz değil mi? Bir Ramazan’da bir de Kurban Bayramında. Burada yeri gelmişken hatırlayalım ve selamlayalım. Kimin sayesinde alıyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun. Kemal Bey, ben emeklilere birer maaş ikramiye vereceğim dediğinde, bunlar veremezsin dedi. 7 Haziran 2015 seçimini kaybettiler, 1 Kasım gelirken biz de vereceğiz dediler. Sonra 2018’e kadar unuttular, uyuttular, kulaklarının üstüne yattılar. 2018’de seçime birkaç ay kala, bin lira verdiler. Biz itiraz ettik, dedik ki bin lira yetmez. Bir emekli maaşı kadar, hiç değilse bir asgari ücret kadar vermelisiniz. Bin lira vereceğim dedi. O beğenmediğimiz bin lira 2018’de tam 24 kilo dana kıyma alıyormuş. Ramazan mübarek gündeyiz. İlk sahura kalkıldı. İlk iftar yapılacak. Allah gani gani oruçlarınızı kabul etsin. Ramazanınız mübarek olsun. Ancak düşünün ki, bu Ramazan’da 30 gün var, 24 kilo kıyma alan emekli ikramiyesi şimdi bu bayramda verilecek olan 3 bin lira 6 kilo dana kıyma alıyor. Yani 18 kilo dana kıyma, emeklinin sofrasından, mutfağından, dolabından, çoluğunun, çocuğunun kursağından eksiltildi. Kendi dönemi. 2018’de 24 kilo dana kıyma parası veren, bugün emekliye 6 kilo dana kıyma parası veriyor. Yani bu hesabı görünce ben Tayyip Erdoğan’a dedim ki acilen Meclis’i toplayalım. Hatta açıktı, 3 gün daha çalışalım dedim. Bir emekli kart çıkaralım dedim. Umut Akdoğan kanun teklifini partimiz adına verdi. Emekli kart çıkaralım, asgari ücret ile 10 bin lira arasındaki 7 bin lirayı emeklinin kartına yatıralım, o kart elektrik, su, doğalgazda yüzde 25 ila 40 indirim yapsın. Emekli rahat nefes alsın diye.”
“BUNDAN SONRASI ACI REÇETE”
“Ne söylesen duymazdan gelir, emekliye verelim dedim ertesi sabah hesap yapmış. 1,4 trilyon lazım, böyle bir para yok. Birincisi sana emanet edilen hazinenin içi doluydu, boşaldıysa herhalde hesabı emekliler vermeyecek, sen vereceksin. İkincisi, öyle 1,4 trilyon değil 690 milyara ihtiyaç var. Peki bu 690 milyar para bulunamaz mı? Geliyordu, son anda mani oldu. Bu İliç’te 9 kişiyi öldüren altın şirketi 222 milyon vergi ödeyecekmiş, affetti. Beşli çetenin, yandaş müteahhitlerin, saray müteahhitlerinin 2024 yılında ödemesi gereken toplam 680 milyar lira vergiden vazgeçti bunlar. Size 690 milyar lira para olsa herkese her ay 7’şer bin lira fark ödeyebilir ve elektrik, su, telefon, doğalgaz faturanızda yüzde 40 indirim yapabilir ama beşli çeteye para var, emekliye para yok. Yandaş müteahhide para var, emekliye para yok. Uçan saraya, yüzen saraya, kışlık saraya, yazlık saraya, bin odalı saraya para var, emekliye para yok. O zaman madem emekliye para yok, 31 Mart’ta da Tayyip Beye oy yok. Ben CHP’lilerin, Atatürkçülerin, milliyetçilerin niye CHP’ye oy vermesi gerektiğini birazdan anlatacağım ama AKP ve MHP’lilerin mutlaka son seçimde Tayyip Beye oy veren herkesin bu seçimde Tayyip Beye oy vermemesi lazım. Çünkü 4 yıl seçim yok. 4 yıl boyunca kemer sıkacağız diyor, acı reçete içireceğim diyor. Bundan sonra sıkı para politikası diyor Mehmet Şimşek. Ağızından kaçırdı.”
“BAŞKA ÇARE YOK”
“Eğer bu seçimde emeklinin, yoksulların bu haline rağmen, işçiler, emekçiler veya millette para yok diye dükkanını çeviremeyen esnaf, hak ettiği desteklemeyi alamayan, göremeyen çiftçi, buna bu sefer de oy verirse ne yaparsak yapalım oy alıyoruz dediği için bundan sonra bugünleri arar olacak AKP’nin seçmeni. Siyasette kuraldır. Sarı kartı gösterirsen, kırmızı ışığı yakarsan, beni hesaba kat, ben çantada keklik değilim dersen, hesabı ve kitabı değiştirecek, senin değil o çetelerin, holdinglerin, ultra zenginlerin vergilerini artıracak, başka çare yok. O yüzden hep beraber, bu seçimde, bunun bir genel seçim olmadığını görüp, yerelde dürüst, çalışkan, namuslu insanlara oy verip, Ankara’dakilere bu yoksulluk canıma tak etti, bak bundan sonrası garanti değil mesajı vermeniz son derece önemlidir.”
“1 NİSAN’DA ÇOK DAHA GÜÇLÜ OLACAKSINIZ”
“Bir sözüm de Çatalca’nın çiftçilerine olsun. Tarım Kanunu var. Milli gelirin yüzde 1’i çiftçiye destekleme diye verilmesi lazım. Buna göre 256 milyar lira yapıyor, verilecek destekleme. Size 86 milyar lira destekleme vermiş. Yani 171 milyar alacaklısınız ve bu sene verilen desteklemenin iki katı kadarından alacaklısınız ama kanunda yazmasına rağmen vermiyor. Ama kime veriyor bu parayı? Kur korumalı mevduata senin ve benim kesemden veriyor. Kime veriyor, yine 160 milyar lira parayı geçiş garantisi verdiği otoyolların, tünellerin müteahhitlerine veriyor ama çiftçiye vermiyor. Mayısta seçimi kazandığında 19 lira olan mazot, oldu 42 lira. Bu şartlarda tarlaya gitmek, ekin dikmek, ilaç atmak, tarlayı sürmek, ürünü kaldırmak ya da alıp bir yere nakletmek hepsi ateş pahası. Ayrıca sadece çiftçinin değil hepimiz için en tehlikeli dönem akaryakıta gelen zamdan sonrası. Şimdi iğneden ipliğe her şeye zam gelmeye başlayacak. 31 Mart’a kadar tutmaya çalışıyorlar, yine tutamıyorlar. Ama 31 Mart’tan sonra büyük bir hayat pahalılığı var. Eğer gerekli mesaj bunlara iletilmezse. Şimdi 31 Mart’ta, 1 Nisan olduğunda yapacak bir şey yok, ertesi gün. Bir gün önce yapacak bir şey var. 31 Mart’ta Çatalca’nın çiftçileri, işçileri, esnafı, emeklileri Tayyip Erdoğan’ın bu kötü, sizleri yok sayan, işsiz, aç bırakan, borcunu ödeyemez hale getiren politikalarına bir dur diyecek miyiz? İşte o zaman 1 Nisan’da hem bizler, sizi savunanlar, hem sizler çok daha güçlü olacaksınız.”
“EKREM BAŞKANIN YAPTIKLARI SAY SAY BİTMEZ”
“Bir de bu seçim bir yerel seçim. Sandığa gidip oy vereceksiniz, hangi görüşten olursa olsun arkasında bir parti, bütçe olmadan tek başına aday olan bütün muhtarlarımıza buradan başarılar diliyoruz. Çatalca geçen seçimde Ekrem Başkana oy verdi, hiç pişman olmadı. Ekrem Başkanın yaptıklarını Çatalca’ya say say bitmez. Ama şöyle kısaca bir hatırlamak gerekirse, Ekrem Başkan geldiği günden bugüne kadar Çatalca’ya aldığı oyun karşılığını ciddi şekilde vermiş. Hali hazırda, bugün itibariyle 627 öğrencimize burs veriyor. 725 öğrenciye düzenli kırtasiye yardımı yapılıyor. 1080 haneye nakdi destek sağlanıyor. 1341 öğrenciye nakdi destek veriliyor. 44 bin çiçek, 3 bin 800 ağaç dikilmiş. 27 bin sahipsiz hayvana kırsalda veterinerlik hizmeti verilmiş. 19 bin 600 metre damlama sulama borucu hediye edilmiş. 52 ton gübre dağıtmışlar. 9 bin 569 haneye İstanbul kart ile sosyal destek hizmeti, yani 10 bin hane Çatalca nüfusunun 80 bin olduğunu düşünürseniz, nüfusun yarısından fazlasına İstanbul kart ulaştırmışlar, yaptığımız bütün çalışmalarda, bütün anketlerde Ekrem Başkan Çatalca’dan çok büyük bir destek görüyor.”
“NE İŞİ VAR SENİN YANINDA?”
“Bu seçimde Ekrem Başkan size verdiğiniz oyu pişman etmedi ama onun gibi bir güzel insan daha var. Akrabamız. Erhan Güzel var. Erhan Güzel, sizin akrabanız, benim akrabam. Selanikli. Erhan Başkanım Mübadil Derneği’nin kurucusu. Ailesi sizin ve bizim gibi bu memleketin mütevazı bir ailesi. Kendisi 10 yıl boyunca belediyede belediye başkan yardımcılığı yaptı. Güler yüzü, çalışkanlığı ile Çatalca’da dokunmadığı köy, girmediği kahve ve sıkmadığı el yok. Biliyorsunuz, geçen seçimde bir talihsizlik yaşadık. Allah gani gani rahmet eylesin Cem Başkanımıza. Onun rahatsızlığı talihsiz bir sürece denk geldi. Adaylık, kampanya sırasında hastanede yoğun bakımda yattı derken, sonra da kaybettik kendisini. Seçimi de kaybettik. Şimdi Erhan Başkan, gençliği, dinamizmi ile Ekrem Başkanın en önemli yol arkadaşı olacak. Bakın Çatalca’da 80 bin nüfus var. İstanbul Büyükşehir’de 16 milyon. Ama Çatalca İstanbul’un metrekare olarak en büyük ilçesi. Hizmetin götürülmesi için İstanbul Büyükşehir ile arasının çok iyi olan, sürekli Ekrem Başkan ile hatırını koyacak, gönlünü koyacak, aldığı sözü hatırlatacak, burada Çatalca’ya sahip çıkacak dinamik birisine ihtiyaç var. Ona baktığımızda ben ona, Erhan’a baktığımda Çatalca’nın yüzünü güldürecek belediye başkanını görüyorum. Erhan Başkana aslında herkesin oy vermesi lazım. Ama bir tarafta bir takiyeci var. ‘Efendim eskiden ben de CHP’liydim.’ Eskiden CHP’liydin de sonra bizi bıraktın, gittin bak bize neler ediyorlar? Efendim ben Atatürkçüyüm, sen Atatürkçüsün de Atatürk’e 2 ayyaş diyen adamın ne işi var şimdi senin yanında? Vallahi Çatalca’ya baktım bütün İstanbul Tayyip Beyin resimleri ile dolu, Çatalca’da pek rastlamadım.”
“ATATÜRKÇÜLERİN KEMİKLERİNİ SIZLATIYOR”
“Siz görmeyeceksiniz ki gözden kaçıracak. Çünkü Çatalca’nın nasıl Atatürkçü, milliyetçi olduğunu biliyor. Tayyip Beyden utanıyor. Bak sen. Peki rozet niye takmıyorsun, ampul. Neden? O da çünkü ne diyor, bana her şey seni hatırlatıyor ya. Size ampul Tayyip Beyi hatırlatıyor. Tayyip Beyin en sevdiği hocası fesli deli Kadir vardı. Ziyaretine giderdi. Ne diyordu? Atatürk heykelleri bir gün gelecek yerlerde köpek leşi gibi sürüklenecek diyordu. Şimdi, ey ben Atatürkçüyüm diye Çatalca’yı kandıran belediye başkanı kimler, kimlerle beraber. Senin yanında durduğun Tayyip Erdoğan’ın hocası Atatürk’ün heykellerini sürükleyeyim diyen, keşke savaşı Yunan kazansaydı diyen adam. Çatalca bu iki yüzlülüğe, bu riyakarlığa, bu takiyeciliğe geçit verecek mi? Sakın ha sakın. Bakın geçen sefer bizim hatamızdan. Cem Başkanı hastalığından dolayı aday yapmayıp üzmeyelim, toparlar diye düşündük. Ağırlaştı, hastalandı. Çok küçük bir farkla seçimi kaybettik. Geldi ama geldiği günden beri Çatalca’da görünüşte Atatürkçü. Diline bakarsan Atatürkçü. Eline bakarsan her attığı imza Çatalca’nın bir arsasını, bir mekanını, bir binasını bir tarikata, bir vakfa veren, bütün malınızı, mülkünüzü Araplara veren, Katarlılara veren, TÜRGEV, TÜGVA’ya veren ve burayı cemaatlerin beşiği haline getirmeye çalışan birisi. Bu hani o filmde kırmızı başlıklı kız filminde kurt şekil değiştiriyor ya. Bu da öyle diyor. Ben Atatürkçüyüm deyip Atatürkçülerden oy alıyor, Atatürk’ün kemiklerini sızlatıyor.”
“BİR DAHA YÜZ VERMEYİN”
“Çatalca’da bunu herkese anlatın. Atatürk’ün koltuğunda oturan Selanikli son Genel Başkan. Bütün Çatalca’ya, göçmenlere, Atatürkçülere, milliyetçilere Atatürk’ü çok seven Roman kardeşlerime, Karadenizli hemşerilerime hepsine söylüyorum ki sakın ha sakın bu takiyeciye bir daha yüz vermeyin. Atatürk’ün partisine ona yakışan bir başkan. Erhan Başkan, Erhan Başkan. Bir oy Erhan Güzel’e, bir oy güzel insan Ekrem İmamoğlu’na. Sizleri seviyorum, sizlere güveniyorum. Seçime 20 gün kaldı, lütfen Erhan kadar çok çalışın. Ekrem Başkan kadar çok çalışın. Kapı kapı çalışın, emaneti bu Atatürk düşmanlarından alın. Gözünüzü seveyim alın. Çatalca’yı tarikat yuvası yapanlardan Çatalca’yı kurtarın. Bu Çatalca Balkan Savaşına burada dur dedi. Bundan sonra bu tarikatların ilerlemesine, Atatürk’ün kemiklerini sızlatmasına Çatalcalılar mani olacaklar inşallah.”
“ÇATALCA’YA SAHİP ÇIKIN”
“Bir sözüm de şu, bizim il başkan yardımcımız Marmara Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı güzel kardeşim benim. Bizim il başkan yardımcımız. Çatalca’daki bütün Romanlara benden selam söyleyin. Bundan sonra korkutuyorlarmış, iktidar değişirse, belediye değişirse şu olur, bu olur. Aha da buradan genel başkan sözü. Roman kardeşlerim biz geldiğimizde Erhan Güzel’in odasına kapıyı çalmadan girecek, ne hizmet alıyorlarsa 2 katanı Erhan Başkan onlara yapacak. Söz veriyoruz, kimseyi aç, açıkta bırakmayız. Romanlar bizim canımız. Romanların en önemli özelliği, vatanını, milletini, bayrağını ve Atatürk’ünü seven insanlardır. Biz de bütün Roman kardeşlerimizle gurur duyuyoruz. Siz Erhan Başkana sandıkta sahip çıkın, Ekrem Başkan ile ben size nasıl sahip çıkıyoruz, göreceksiniz. Son sözüm şu olsun. Bir tarafta Cumhur İttifakı var. Bunlar korkunun, tehdidin, şantajın dilini kullanıyorlar. Biz bir tarafta umudu, güzel günleri müjdeliyoruz. Her şey çok güzel olacak diye yola çıkıyoruz. Bahar gelecek diyoruz, çiçekler açacak diyoruz, gönüller yapacağız diyoruz. Biz o korku ittifakının karşısında güçlü bir ittifakın parçasıyız. Onlar AKP ve MHP’nin, geçmiş Hizbullah davasının avukatları, Hüda-Parcılarnı, domuz bağcıların avukatlarının ittifak ortakları. Onların rengi yağmur bulutu rengi. Koyu gri. Geldiler memleketin üstüne, tükettiler hepimizi. Ama bizim rengimiz ay yıldızlı al bayrağın renkleri. Bizim ittifakımız karşımızda korku ittifakı, cumhur ittifakı. Bizim ittifakımız Türkiye ittifakı. Türkiye ittifakının renkleri bayrağın renkleridir. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Türkiye’yi çok seviyoruz, Türkiye ittifakı kazanacak. Çatalca kazanacak. İstanbul kazanacak. Çatalca’ya sahip çıkın, Erhan Başkana sahip çıkın.”