Özel, Mudanya halk buluşmasında: Erdoğan’ın derdi emekli ve emekçi değil, sadece zenginler
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yoksul ve ezilen kesimlerin sesini duymadığını vurgulayarak, “Onun derdi emekli değil. Onun derdi emekçi değil. Onun derdi çiftçi değil. Balıkçı değil, hayvancı, arıcı, esnaf değil. Onun derdi sadece zenginler. Onun için defalarca söyledim. Bir daha söylüyorum. Bu sesi duyarsan, duyarsın. Hakkını verirsen verirsin. Eğer verirsen geçim olur. Vermezsen kaçamazsın, eninde sonunda seçim olur” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa’nın Mudanya ilçesinde halk buluşmasına katıldı. Özel, burada yaptığı konuşmasına, “Yazın ortasında böyle sıcak bir havada, günün yorgunluğunun üstüne bu güzel meydana gelip, burayı doldurup bize ev sahipliği yapan, yüreğinde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan Mudanya’nın güzel insanları, hepiniz hoş geldiniz” sözleri ile başladı. Özel, “Yeşil, güzel Bursa’nın sırtını Uludağ’a ve yüzünü Marmara’ya dönmüş güzel insanları, en güzel ilçelerinden bir tanesi, milli mücadelenin, Kurtuluş Savaşının askeri yönden olduğu gibi siyasi yönden de diplomatik olarak tamamlandığının ve zaferin kazanıldığını tasdik edildiği bu güzel ilçe… Mütareke Meydanı burası. Şu bina Kurtuluş Savaşının bittiğini, savaşı milli mücadele kahramanlarının, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kumanda ettiği milli mücadele ordularının kazandığını, işgalcilerin kaybettiğini yedi cihana duyuran, dokuz günlük çetin müzakerelerden sonra İsmet Paşa’nın Lozan’ın öncü belgesini işgalcilere imzalattığı bina burası” dedi. Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“MUDANYA HEPİMİZ İÇİN ÖNEMLİ”
“11 Temmuz günü hep beraber Srebrenitsa, Saraybosna’daydık. O büyük katliama karşı, o insanlık suçuna, soykırıma karşı 29’uncu yılında Aliya İzzetbegoviç’in vasiyetini tutarak, ‘Unutulan katliamlar tekrarlanır’ diyordu Aliya. Oradaki akrabalarımızın yayındaydık. Burada suyun öte yanından kökü olan akrabalarım, mübadiller, Selanikliler, Makedonyalılar. Buradan hepsine selam olsun. O güzel topraklara, Gazi Mustafa Kemal’i yetiştiren Selanik’e selam olsun. İki gün önce Heybeliada’da İnönü’nün evindeydik. Özden Toker’in misafiriydik. Orada Lozan’ın imzalanışının 101’inci yıl dönümünü kutluyorduk. Oradaki konuşmamda buraya selam yolladım. Sebebi şu, İsmet Paşa gider Lozan’daki ilk müzakerelere başlar. Bakar ki karşısındakiler gayri ciddi tutumda. Savaş kazanmış bir ülkenin, bir ordunun temsilcisine davranır gibi davranmıyorlar heyetimize. Döner onlara der ki ayağa kalkar, ‘Beyler’ der, ‘Ben savaşan ya da savaş kaybetmiş bir ordunun, bir milletin, ülkenin mümessili değilim, Kurtuluş Savaşının kazanmış milletin mümessiliyim. Ben buraya Montrö’den gelmiyorum, Mudanya’da geliyorum. Aklınızı başınıza alın’ der. İşte o Mudanya’dayız. Hepimiz için bu kadar önemli olan Mudanya’dayız.”
YA GEÇİM YA SEÇİM
“Son geldiğimde böyle sizin sıcak ilginizle karşılaşmıştık. Mudanya’nın sesini dinlemiş, duymuş, dediğini yapmıştık. Ölçtük ve biçtik. Dedik ki Mudanya’da bir bayrak değişimi lazım. Mudanya ne istiyor? Mudanya bizden ne istiyor diye sorduk. Anketler yaptık. Milletvekillerimizi yolladık. Parti Meclisi üyelerimizi yolladık. En sonunda hep beraber bir noktada buluştuk. Baktık ki Mudanya Deniz Başkanı istiyor. Bu deniz kenti, Deniz Başkanı istiyor. Onu adaylaştırdık, siz de dediniz ki madem bizi duydunuz, madem yüzü denize dönük bu şehre adı da Deniz olan bir başkan atadınız, bir başkan adayı yolladınız, rekorla seçiyoruz. Yüzde 55 ile seçiyoruz dediniz. Kendisini tebrik ediyorum. Size de teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Tabi ülke gündemi bu kadar keyifli değil. Mudanya’da da baktığınızda ne esnaf keyifli, ne emekli, ne işçi, ne memur. Herkes hayat pahalılığından muzdarip. Emekliler aylardır maaşlarının iyileştirmesini bekliyorlar. TÜİK, Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumunun gazabına uğradılar. Rakamlarla oynadılar. Kira 20 bin lira olmuşken, 4 bin 800 liradan hesap yapıp, maaşlara ona göre zam yaptılar. 10 bin liralık emekli maaşına her mitingimizde itiraz ettik. Ses yükselttik. Ankara’da büyük emekli mitingi yaptık. Anlamadılar, 12 bin 500 lira yaptılar. O beğenmediğimiz 10 bin lira, sefalet ücreti olan 10 bin lira Ocak ayında 25 kilo dana kıyma satın alıyordu, şimdi verdikleri 12 bin 500 lira, 20 kilo dana kıyma alıyor. Yani Ocak’tan bugüne bile o beğenmediğimiz 10 bin liranın satın alma gücü beş kilo kıyma kadar kaybolmuş. Ama diyorlar ki emekli bununla geçinebilir. ‘Asgari ücretli 17 bin lira ile geçinsin, zamma gerek yok’ diyorlar. Hesap yapıyor, diyor ki ‘2 bin 500 lira arttırdım. Bunun için 33 milyar lira ek ödeme yaptık.’ Görünüşte büyük para. Ama soruyorum Recep Tayyip Erdoğan’a, sen geçen sene 43 şirketin vergi borçlarını sildin. Sen geçen sene son dakika önerisiyle, Meclis çoğunluğuyla, AKP ve MHP oylarıyla, yandaş müteahhitlerden ne kadar vergi affettin? Tam 660 milyar lira. Yani emekliye 33 milyar lirayı çok görenler yandaşlarından 660 milyar kesinleşen vergiyi tahsil etmediler. Benim söylediğim emekli maaşını 17 bin 500 lira yapmak için 100 milyar lira lazım. Yani affettiği paranın altıda biri emekliye yetiyor. Ama bunu yapmıyor. Çünkü onun derdi emekli değil. Onun derdi emekçi değil. Onun derdi çiftçi değil. Balıkçı değil, hayvancı, arıcı, esnaf değil. Onun derdi sadece zenginler. Onun için defalarca söyledim. Bir daha söylüyorum. Bu sesi duyarsan, duyarsın. Hakkını verirsen emeklinin verirsin. Eğer verirsen geçim olur. Vermezsen kaçamazsın, eninde sonunda seçim olur.”
“MAAŞLARDAN SIFIR ATMAYACAĞIZ”
“Asgari ücretle de ilgili şunu söyleyeyim. Asgari ücret altı ayda 3 bin 800 lira eridi. Bugünkü 17 bin lira, Ocak’taki 17 bin lira değil. Ocak ayındaki 13 bin 200 lira. Şimdi ‘Sen bununla geçin’ diyorlar. Vergide adalet yok diyoruz. Birinci ay maaşını alıyor çalışan, Şubat’ta bir üst vergi diliminde. Mart’ta bir daha. Ocak’ta yüzde 15 vergi, Şubat’ta yüzde 25, Mart ve Nisan’da yüzde 27’di, ardından yüzde 35. Kasım ve Aralık’a gelince maaşlar iyice kuşa dönüyor. Ama bunu dinlemiyor. Ocak ayında dokuz çeyrek alan asgari ücret, şu anda yedi çeyrek altın alıyor. Yani Ocak’tan bugüne iki çeyrek altın asgari ücretlinin cebinden alınmış. Benzer bir durumu da emekliler için şöyle söyleyeyim. 2002 yılında en düşük emekli maaşı, sekiz çeyrek altın alıyordu, şimdi üç çeyrek altın alıyor, 12 bin 500 lira. Yani emeklinin cebinden ayda tam beş çeyrek altın alınmış ve çalınmış. Ey emekliler, siz bir çeyrek altın düşürseniz, ‘Nerede düşürdüm’ diye gezer durursunuz öyle değil mi? Ey çalışanlar bir çeyrek altın kaybetsen, deli çıkarsın, ‘Nerede düşürdüm’ diye. Hiç arama nerede düşürdüm diye, ben söyleyeyim. Bir şey kaybolduğu yerde bulunur. Siz o çeyrek altınları, hakkınız olanları bir seçim sandığında kaybettiniz. Onu yine gideceksiniz bir sonraki seçim sandığında bulacaksınız. Buradan size şunu söyleyeyim. Tayyip Bey en çok neyle övünüyor? Efendim, ‘Paradan altı sıfır attık.’ Doğru, attı. Biz de atacağız. Biz Tayyip Bey kadar o işin beceriklisi değiliz. Biz bir sıfır atacağız. Ama Tayyip Bey ile aramızda bir fark var. O altı sıfırı etiketlerden, fiyatlardan, kiralardan attı, döndü maaşlardan da attı. Biz 10 yılın sonunda, her yıl iyiye giderek bir sıfır atacağız. Ama biz onu sadece fiyatlardan, etiketlerden, kiralardan atacağız. Maaşlardan atmayacağız.”
“CHP İKTİDARA GELECEK, MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNİ GEÇECEK”
“Nasıl mı? Aynen şöyle. Tayyip Bey diyor ki, ‘Şangay İşbirliği Örgütüne girelim. Avrupa Birliği hedefim yok benim. Bıraktım.’ Avrupa Birliği bizim hedefimiz, çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki ‘Muasır medeniyetleri yakalayın ve geçin.’ Vasiyet bu. Muasır medeniyetlerde, Avrupa Birliğinde kişi başına gelir 45 bin dolar. Eski AB ülkelerinde, bu Macaristan, Romanya’yı katmazsan, 55 bin dolar. Tayyip Beyin yani geminin esas birinci daimi kaptanı olan Gazi’nin gittiği yönün tersine gemiyi çevirmeye çalışan, şu andaki kaptanın götürmeye çalıştığı yerde, Şangay İşbirliği Örgütünde kişi başına düşen milli gelir 4 bin 500 dolar. Nerede 4 bin 500, nerede 45 bin dolar? Biz kuvvetler ayrılığı diyorsak, hukuk devleti diyorsak, güçlü parlamento diyorsak, biz gelişmiş Türkiye diyorsak, bunu alım gücünün ortalaması için, milli gelir için, gençlerin geleceği garanti altında olması için istiyoruz. CHP iktidara gelecek. Tam gaz muasır medeniyetleri yakalayıp geçecek. 10 yılın sonunda bugünkü hesapla şöyle olacak. Bugünkü maaşı alacaksın ama mazot 4 lira. Bugünkü maaşı alacaksın, dana kıyma 55 lira. Bugünkü maaşı alacaksın, ev kirası 2 bin lira. Maaşlardan sıfır atmadan, giderlerden, fiyatlardan, kiralardan, etiketlerden sıfır atmak için Tayyip Beyin dediği tarafa değil Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği tarafa yürüyeceğiz. Onun için uzun süredir hep savunduğum bir şeyi yapıyoruz. Ne konuşuyoruz, çıkıp da Tayyip Bey ile polemik yapmıyoruz. Kavga yapmıyoruz. Hakaret yapmıyoruz. Kavga ediyor muyuz, ediyoruz ama konumuz sağdır, soldur, Alevi, Sünni’dir değil. Türk’tür, Kürt’tür değil. Kimlik kavgası değil ekmek kavgası yapıyoruz. Ekmek kavgası.”
“TAYYİP BEYİN İSTEDİĞİNİ DEĞİL SİZİN İSTEDİĞİNİZİ KONUŞURUM”
“Emekli konuşurum kardeşim, emekçi konuşurum, zam konuşurum, maaş konuşurum, sosyal devlet konuşurum, sendikal hakları konuşurum, Tayyip Beyin istediğini değil sizin istediğinizi konuşurum. Sizin istediğinizi. ‘Efendim, niye Tayyip Beyin gündemine takılıyorsun?’ Bizim gündemimiz gerçek gündem. Milletin gündemi, halkın gündemi. Sizin gündeminiz. İşte Temmuz ayı anketleri de geldi. Nasıl 31 Mart’ta 47 yıl sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini Ecevit’ten beri ilk kez birinci parti yaptıysak, her gelen ankette yine birinciyiz, yine birinciyiz. Dün ve bugün üç ciddi firmanın, öyle bir partinin yaptırdığı anket değil, aboneleri olan firmaların Temmuz anketleri açıklandı. Akşam televizyonlarda, yarın televizyonlarda takip edilir. En düşüğünde 4,5 puan. Bir diğerinde 5,5 puan. Bir tanesinde tam 8 puan öndeyiz. CHP ileri gidiyor. AKP geriye gidiyor.”
“ŞİMDİ DARBECİLİĞE SOYUNMUŞLAR”
“Sebebi şu, artık devlet ile millet karşı karşıya getiriliyor. Millet bundan hoşlanmıyor. Bu ülkenin insanları devletini sever. Askere git dersin, gider. Vergi ver dersin verir. Gerekirse devletini korumak için canını verir. Ama devlet, milletin karşısına dikilirse o zaman millet, devletin dediğini yapmaz. 1980 darbecisi Kenan Paşa oy ver dedi diye vermedi, Özal’ı seçti. 15 Temmuz’da darbeciler, Fethullahçı darbeciler devleti ele geçirmeye kalktı. Karşısına hep beraber dikildik. Şimdi geldiğimiz son seçimde Tayyip Bey en büyük hatayı yaptı. TRT’yi devletin değil partinin televizyonu yaptı. Anadolu Ajansını, Cumhur İttifakının ajansı yaptı. Kaymakamları ilçe başkanı, valileri il başkanı yaptı. Devleti arkasına aldı. Biz onun karşısındaydık, milletin yanındaydık. Millet ile devlet yarışırsa, millet kazanır. Millet kazandı, millet kazanacak. Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir kişinin olamaz. Hiçbir partinin olamaz. Hiç kimse Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine milliyetçilik öğretmeye kalkmasın. Vatanseverlik öğretmeye kalkmasın. Şimdi geçmişte her şeyden darbe çıkaranlar. ‘Efendim, Gezi oldu, bana darbe yapacaklardı. Yürüyüş oldu, darbe yapacaklardı. Tweet atmış, darbe yapacaklardı’ diyenler, şimdi darbeciliğe soyunmuşlar. Bakın 15 Temmuz darbeydi, evet silahlı darbe girişimidir. Sonrasında o darbe girişimine karşı mağdurum diyenler, milletin İstanbul seçimlerinde 13 bin 600 fark ile birinci getirdiği, mazbata verdiği Ekrem İmamoğlu’na karşı YSK eliyle yargı darbesi yaptılar. Biz o darbeye itiraz ettik. O darbeye direndik. Milletimize, İstanbullulara güvendik. En sonunda bize Osmanlı tokadı atmaya gelenler, demokrasi tokadını yediler. 806 bin fark yediler. Şimdi yeni bir darbe girişimiyle karşı karşıyayız. Bu seferki darbe askeri bir darbe değil. Bu seferki darbe geçen sefer YSK eliyle yapıldığı gibi yargı darbesi de değil. Bu sefer mali darbe girişimi var.”
“MAKSAT ÇALIŞTIRMAMAK”
“Geçmişten SGK borçlarını AKP’li belediyelerden istemeyenler, vergi borçlarını MHP’li belediyelerden tahsil etmeyenler, şimdi o belediyelerin hepsini biz alınca ‘SGK paralarını öde bakalım. Geçmişteki paraları öde bakalım. Faiziyle öde bakalım. Hemen öde bakalım’ diyorlar. Maksat ne, Bozbey’i çalıştırmamak. Maksat Deniz Başkanın elini kolunu bağlamak. İstiyor ki haciz getirecekmiş hesaplara. Maaşlar ödenemesin, bak CHP geldi mi böyle oluyor. Çöpler toplanamasın. Bak CHP geldi, böyle oldu. Tayyip Bey, sakın bu darbe girişimine kalkışma. Geçen kalkışmada nasıl milletin yanında durduysak, bu kalkışmanda da milletimizle birlikte senin karşında duracağız. Sana teslim olmayacağız. Mali darbe girişimine, ekonomik darbe girişimine karşı, dimdik ayakta tutacağız. Ne çalışanımızı mağdur ederiz, ne kentleri mağdur ederiz. Ne hizmetten vazgeçeriz, gerekirse partinin genel başkanı olarak ben, il başkanlarım, milletvekillerim, belediye başkanlarımızla çöpleri ellerimizle toplarız. Yine namerde muhtaç olmayız.”
“ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNDUĞUMUZ BİR TÜRKİYE İÇİN”
“Şimdi gençler küfe getirmiş. Gençler gelin bakayım o küfeyi buraya görsün millet. Alın küfecileri gelin. Şimdi, gençler gelirken şunu söyleyeyim. Tabi bizim bütün mitinglerimizde emekliler koşa koşa geldiler. Onları savunmaya devam edeceğiz. Mitinglerimize atanmayan öğretmenlere ‘Atanamayan’ dediler. Onlara sahip çıktık. Sahip çıkmaya devam edeceğiz. Yine emeklilikte kademe isteyenler, staj mağdurları, çıraklık mağdurları, emekli astsubaylar. Emekli askeri personel. Sorunları dile getirilsin istiyor, o sorunları asla bırakmadık. Asla bırakmayacağız. Mutlaka sonuna kadar onlar için mücadele edeceğiz. Ama herkes şunu bilsin ki biz gittiğimiz yolda, milletimizle beraber, halkımızla beraber demokratik bir Türkiye için, özgürlüklerin savunulduğu bir Türkiye için, yoksulluğun yönetilmediği, yok edildiği bir Türkiye için, bazı çocuklar sınıf arkadaşlarından kapatamayacakları kadar bir farkla geride kalmasınlar, hayata öyle başlamasınlar diye, hiç kimsenin çocuğu yoksulluğu babasından miras olarak almasın diye, yepyeni güçlü bir sosyal devlet için mücadele ediyoruz. Gücümüzü sizden, halkımızdan ve milletimizden alıyoruz.”
“KÜFEYİ BİZ TAŞIYACAĞIZ”
“Geçen gün dedim ki Tayyip Beyi dinliyorum, ben ne demişim? Emekliye 12 bin 500 lira yetmez, 17 bin 500 ver demişim. Asgari ücrete zam yapmayacağım demiş, asgari ücreti zamlayalım demişim. Ben ne demişim, demişim ki 17 lira çay parası olmaz, 25 lira olsun taban fiyat. 9 bin 200 liraya buğday satılmaz, 15 bin lira olsun. Tarlalarda 2 liraya domates kaldı. Olmaz böyle şey, kavun, karpuzun bostanda kalması olmaz demişim. Diyor ki Özgür Beyin sırtında küfe yok. Emekliye zam istiyor. 33 milyar lira tuttu, 2 bin 500 lira zam diyor. Benim diyor, sırtımda küfe var. Bunu duymuşlar, gençler küfeyi getirmiş. Diyorlar ki bakın, Tayyip Beye dedim ki doğru senin sırtında küfe var. Bu milletten oy istedin. O da aldı. Küfeyi böyle sırtına koydu. Tayyip Bey diyor ki emekliler bana ağır geliyor. Taşıyamam. Asgari ücret ağır geliyor, taşıyamam diyor. Rizeli hemşerime çay parası veremem. Ağır geliyor diyor. Ama bir bakıyorsun, yandaş müteahhide sıra gelince dikeli veriyor. 660 milyar lirayı buluyor. Ben diyorum ki Tayyip Bey, bırak küfeyi. Ver benim sırtıma. Ben emekliyi aslan gibi taşırım, aslan gibi. Asgari ücretliyi taşırız biz. Biz bu milleti taşırız. Eğer taşıyamıyorsan, bırak küfeyi. Milletin sırtından in. Sen bu milletin sırtına yüksün. Emekliler, asgari ücretliler değil. Esnaf, çiftçiler değil. İşte biz bu küfeye ne yük koyarsan koy taşırız. Taşıyamayan bırakacak. Taşıyanlar gelecek. Getir sandığı, küfeyi biz taşıyacağız. Emeklileri biz ayağa kaldıracağız. Söz veriyoruz. Bu iki genç küfeyi almış, gelmiş. Helal olsun onlara. Size bir şey söyleyeyim. Bakın bu iki çocuğu unutmayın. Millet, küfeyi Tayyip Beyden alıp bizim sırtımıza koyunca, o gece çıkacağız. Hep birlikte galibiyeti kutlayacağız ya. Söz veriyorum bu iki gençle birlikte kutlayacağız. Biz kazanacağız. Biz kazanacağız. Hepinize saygılar sunuyorum. Mudanya’da olmaktan büyük keyif aldık. Daha önce geldim. Bu sene de 11 Ekim’de Mütareke Meydanı’nda törenlere bu sefer de CHP Genel Başkanı olarak katılacağım. 11 Ekim’de görüşmek üzere. Hepinizi seviyoruz. Kendinize iyi bakın. Mudanya’ya iyi bakın. Ülkemize iyi bakın. Enseyi karartmayın, biz kazanacağız. Biz kazanacağız, Türkiye kazanacak.”