Gülşah Deniz Atalar: “Buraları yapılaşmaya açmak, aynı zamanda ekosistemin sürekliliğini de tehdit etmektedir”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan bölümlerinin yapılaşmaya açılacak olmasına tepki göstererek, “Bu çizgi ile belirlenen alanlara dokunmak ya da buraları yapılaşmaya açmak, yalnızca halkın kıyıya erişim hakkını değil, aynı zamanda ekosistemin sürekliliğini de tehdit etmektedir. Bu alanlar, deniz ekosistemlerinin beslendiği, kıyı canlılarının barındığı, su ile kara arasındaki doğal dengenin kurulduğu eşsiz ekolojik bölgelerdir” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Atalar, “Orman alanlarının kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan bölümlerinin, ‘kamuya açık’ olmak şartıyla turizm yatırımı tahsis sınırlarına dahil edilmesi, anayasal güvence altındaki kıyıların fiilen özel yatırımlara devredilmesi anlamına gelmektedir” dedi.
“‘Denizler Halkındır’ diye yola çıkan AKP iktidarı, söz konusu kıyılar olunca belli ki ‘halkın’ diyemiyor” diyen Atalar, yapılan düzenlemeyi halkın denizle bağını koparmaya yönelik sistematik bir adım olarak değerlendirdi. Atalar, “Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle birlikte, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan alanlar yapılaşmaya açılmıştır. Oysa bu çizginin belirlenmesinin temel nedeni, kıyıların kara ile su arasında bir geçiş alanı olması ve insanların suya olan yaşamsal ihtiyacını korumaktır” ifadesini kullandı.
“Sadece halk değil ekosistemin sürekliliği de etkilenecek”
Atalar, “Bu çizgi ile belirlenen alanlara dokunmak ya da buraları yapılaşmaya açmak, yalnızca halkın kıyıya erişim hakkını değil, aynı zamanda ekosistemin sürekliliğini de tehdit etmektedir. Bu alanlar, deniz ekosistemlerinin beslendiği, kıyı canlılarının barındığı, su ile kara arasındaki doğal dengenin kurulduğu eşsiz ekolojik bölgelerdir” diyerek düzenlemenin yalnızca sosyal adalete değil, doğaya da açık bir saldırı olduğunu vurguladı. Söz konusu alanlarda gerçekleştirilecek her türlü yapılaşmanın kıyı erozyonunu hızlandıracağını, biyolojik çeşitliliği tehdit edeceğini ve iklim krizine karşı doğanın savunma kapasitesini zayıflatacağını belirtti.
Kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu ve herkesin eşit, serbest kullanımına açık olması gerektiğini hatırlatan Atalar, “Kıyı kenar çizgisinin deniz tarafı yapılaşmaya kapalıdır ve sadece kamunun doğrudan kullanımına açıktır. Ancak yapılan bu değişiklikle bu temel ilke bir kez daha delinmiştir” dedi.
Atalar, “Ormanlar, SİT alanları, milli parklar ve koruma bölgeleri gibi kıyıların en bakir bölgeleri bile ‘kamuya açık’ bahanesiyle özel turizm yatırımlarına açılmaktadır. Bu durum sadece anayasa ve kanuna aykırı değil, aynı zamanda toplumsal adaletin, doğa hakkının ve kültürel mirasın gaspıdır” dedi.
“Kıyı kenar çizgisini belirleme yetkisi bilimden alınarak siyasi otoritenin eline bırakılmıştır”
Kıyı Kanunu’nun AKP döneminde ardışık yönetmeliklerle etkisizleştirildiğine dikkati çeken Atalar, “Kıyı kenar çizgisini belirleme yetkisi bilimden alınarak siyasi otoritenin eline bırakılmıştır. Kıyılar, ormanlar ve doğal alanlar ihale öncesi ‘yatırım cazibesi’ haline getirilmiştir” dedi.
Yönetmeliğe eklenen “kamuya açık” ibaresinin gerçekte halkın değil, yatırımcının lehine işletileceğini vurgulayan Atalar, “Şezlong parası, giriş ücreti ve özel güvenlik bariyerleriyle halk kıyılardan dışlanacak; gelecek kuşaklar için deniz yalnızca bir anı olarak kalacaktır” ifadesini kullandı.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın Türkiye’nin en değerli kıyı şeritlerini ve hazine arazilerini satışa çıkardığını belirten Atalar, “Hazine arazileri, orman alanları ve kıyılar, kamu adına değil, yatırım cazibesi adına özel sektöre devredilmektedir. Bu durum kamu mülkiyetinin sermaye lehine daraldığını göstermektedir” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı’nın Yunanistan kıyılarında lüks bir yatla “rakip analizi” yaptığını anımsatan Atalar, “Bir Bakan önce kendi ülkesinde halkın denize ulaşamadığı yerleri gezmeli, kıyılardaki eşitsizliği görmelidir. ‘Rakip ülke incelemesi’ bahanesi ile kıyılarımızın sermayenin emrine verilmesi meşrulaştıramaz” dedi.
“CHP, halkın denizini, doğasını ve geleceğini savunmaya devam edecektir”
Atalar, şunları kaydetti:
“Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yağmacı anlayışı reddediyoruz. Kıyıların özelleştirilmesine, doğanın talan edilmesine ve kültürel mirasın yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu düzenlemenin iptali için hukuki süreçleri başlatacak, Meclis’te ve sahada mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkenin kıyıları, çocuklarımızın yürüyebileceği son özgür topraklardır. Onları bir avuç ayrıcalıklı sermaye çevresine tahsis etmenize izin vermeyeceğiz. Kıyılar halkındır, satılamaz, kapatılamaz, tahsis edilemez. CHP, halkın denizini, doğasını ve geleceğini savunmaya devam edecektir.”