Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanmasına karşı CHP örgütlerinin başlattığı ”Adalet Nöbeti” devam ediyor.
Esenyurt Belediyesinde kayyum atanması ile yaşanan hukuksuzluğa dur demek için CHP tarafından başlatılan ve 30 Kasım 2024 Cumartesi günü yapılan 32. Adalet Nöbetine CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da katıldı. Tanrıkulu, “Buradan sesleniyorum. Çocuklarınıza miras bırakacaksınız. Onursuzluğu miras bırakmayın. Onursuzluğu. Burada yapacaklarınız, sizin sabıka kaydınıza işlenir.” dedi.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyum atanmasına karşı CHP’lilerin ilçede başlattığı Demokrasi Nöbeti devam ediyor. 32. gün Adalet Nöbetine CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Giresun milletvekili Elvan Işık Gezmiş katıldı.
Sezgin Tanrıkulu, şöyle konuştu;
“Ben Ahmet Özer’i size anlatacak değilim. Benim de 30 yıllık dostum. Diyarbakır’da ben Diyarbakır Barosu’nun genel sekreteriydim. O zamandan beri dostluğumuz hiçbir zaman bozulmadı. Şu ana kadar da devam etti. 30 yıl boyunca da hem belediyeler alanında hem de akademide büyük hizmetler verdi gerçekten. Hepiniz onun idari görevlerini biliyorsunuz. Onlarca doktora tezi yönetti, yüksek lisans tezi yönetti, binlerce öğrenci yetiştirdi değişik üniversitelerde. Yazdığı kitaplara makaleleri falan biliyorsunuz ve birçok kişiye de kaynaklık yaptı. Birçok bilimsel esere yol gösterdi. Yazdıkları ve sonunda Esenyurt’ta Belediye başkan adayı oldu. Ve her Esenyurtlunun, iki kişiden birisinin oyunu aldı, yüzde elli oyuna aldı. Ve şu anda Esenyurt’ta yaşanılan bu kayyum atamasına karşı. Kayyum ne değerli arkadaşlar. Kayyum darbe. Bakın darbeyi sadece tankla, topla, taşla, tüfekle, uçakla yapmazsınız. Darbe neye karşı yapılır? Seçilmiş işlere karşı yapılır. Parlamentoyu devre dışı bırakırsınız. İktidardan başbakanı düşürür. Ondan sonra yerine asker gelir veya başkaları gelir. Kim darbe yapmışsa o gelir. Peki bu ne değerli arkadaşlar? Size soruyorum. Bu ne? Kardeşim seçim yapıldı mı burada 31 Mart’ta. Anket mi yaptınız seçim mi yaptınız? Seçim yaptınız. Sandığa gittiniz. Oy verdiniz. Sadece Ahmet Özer’e oy vermediniz. Belediye meclise oy verdiniz. Tıpkı parlamento gibi. Buranın parlamentosu da meclistir. Kararı onlar alıyor. İmar kararını, bütçeyi onlar yapıyorlar. Ahmet başkan uyguluyor bunları.
Size soruyorum. Bunun 15 Temmuz darbe girişiminden farkı ne?
Ne yaptılar kardeşim şimdi parlamentoda tankla, topla darbeciler gibi darbe yapmışsınız. Ya da bir kararnameyle seçilmiş belediye başkanını hakkında somut hiçbir iddia yokken, hukuka uygun hiçbir iddia yokken, bir şüphe başlangıcı bile yokken ne yapıyorsunuz? Bir sabah evine, evine aynen darbeciler gibi giriyorsunuz. Evine giriyorsunuz. Gözaltına alıyorsunuz. Ondan sonra mahkemeye çıkartıyorsunuz. Tutukluyorsunuz. Meclis’i pes ediyorsunuz ve bu darbeciliği içine sindirilmiş bir kamu görevlisini buraya işte başkan olarak atıyorsunuz. Size soruyorum. Bunun 15 Temmuz darbe girişiminden farkı ne? O başarıya ulaşamadı. Hepiniz bu meydanda karşı çıktınız. Bizler parlamentoya karşı çıktık. Başarılı olamadı. Peki bunu ondan farkı ne arkadaşlar size soruyorum, farkı ne? Ahmet Özer’le ilgili olarak bir mahkumiyet kararı var mı? Hukuka uygun, hukuka uygun bir delil var mı? Yok. Bir kez daha soruyorum. Ahmet Özer seçilmeden önce bu meydanlarda 10 yıl boyunca dolaşmadı mı? Peki üniversiteye ders vermedi mi. Meclise gelmedi mi? Ve eş başkanıyla görüşmedi mi? Komisyonlarla görüşmedi mi? Bizzat valiler çağırmadı mı kendisi? İçleri Bakanı görüş istemedi mi kendisinden. Cumhurbaşkanı kendisine ‘ne iyi bir akademisyen senin bayramın kutlu olsun’ demedi mi?
“Peki kardeşim bu adam teröristse bu devletin savcıları neredeydi o zamana kadar”
Peki kardeşim bu adam teröristse bu devletin savcıları neredeydi o zamana kadar? Neredeydi arkadaşlar. Neredeydi. Şimdi bakın böyle olmaz. Bakın bunun adı hukuk değil. Bunun adı hukuk değil. Bunun adı hukuk devleti değil, bunun adı adalet değil. Bunun adı düşman ceza hukukudur. Düşman cezaevi öldürdü. Bakın ama bakın düşman ceza diyorum bakın. Düşman ceza diyorum. Düşman ceza diyoruz ama sonunda hukuk. Düşman ceza diyorum. Düşman ceza diyorum ama sonunda bir hukuk var hukuk. Onun da bir hukuku var. Bakın düşman cezanın bile bir hukuku var. Bir kuralları var. Veya kan davası mı? Kan davası olunca da bir hukuk var. Eşine karışmasın, su içerken bilmem ne yapmazsın, vurmazsın. Arkadan vurmasın. Bir hukuku var. Ya bunlarda hukuk yok, hukuk, hukuk. Yok. Yok. Ya bir adamın evine yatak odasına giremezsin kardeşim. Giremezsin kardeşim. Bakın ben size burada söz veriyorum söz. Buradan söz veriyorum. Bu düzen değişecek. Onu o yatak odasına girmeye çalışan emniyet müdürü onun cezasını alacak kardeşim, alacak, alacak. Bunu bilin. Niye bunu söylüyorum, niye. Çünkü bu bir yerde yazmıyor. Yatak odasına gireceksin izin vermeyeceksin. Bunu kendileri, kendileri kan davasından daha öte bir hukukla, düşman ceza hukukundan daha fazlasını yaparak kişisel ortaya koyarak yapıyorlar. Ama yine size söz veriyorum. Biz adil olacağız adil, adil olacağız. Bütün bunlara karşı adil olacağız. Size söz.
“Bir aydır niye iddianame yazmıyorsun”
Bir sözüm de şuna değerli arkadaşlar bakın. Şimdi bir belediye başkanına karşı operasyon yapıyorsunuz. Türkiye’nin en büyük ilçesi ilden daha büyük. Seçilmiş belediye başkanı. Daha önce sabıkası yok seçilmiş falan. Ya bununla ilgili bir operasyon yapıyorsanız mutlaka bir hazırlığınız vardır. Delil toplamışsınızdır. O delillere göre işte yeterli kanaat oluşmuştur. Ben hukuk adına söylüyorum. Öyle değil ama olması gerekeni söylüyorum. Ona göre de operasyon yaparsınız. Şimdi madem delil vardı, yaptınız, yok da, ya bir aydır niye iddianame yazmıyorsun. Neden? Neden, neden, neden iddianame yazmıyorsun. Neden yazmıyorlar biliyor musunuz? Sahte deliller üretmeye, itirafçı bulmaya, gizli tanık bulmaya, parayla insanları ayarlamaya, oradan buradan yalan yanlış işler yapmaya. O nedenle yarın öbür gün kalkarsınız başka bir operasyon daha. Ya şimdiye kadar neredeydiniz. Neredeydiniz. Bakın bunların tümü algı operasyonu. Tümü algı operasyonu, tümü sizlerin, bizlerin işte şevkini kırmak. Kardeşim bizler cesuruz. Bir adım geriye atmayız, bir adım geri. Bizim için cezaevleri de mücadele alanı bu meydanlarda mücadele alanıdır. Meclis de mücadele alanıdır. Bir adım geriye adım atmayız.
“Buradan sesleniyorum Çocuklarınıza miras bırakacaksınız. Onursuzluğu miras bırakmayın”
Kamu görevlilerine liyakat olması lazım. Kamu görevlileri hukuka uygun davranması lazım. Hukuka uygun. Ben buraya atanan kaymakamın Beyoğlu Kaymakamı’nın, sicilini biliyorum. En azından oradaki ilçe örgütümüz anlatmıştı. Basından okumuştuk. Şimdi buraya gelmiş. Bu meydandan kendisine sesleniyorum. Tecrübeli bir hukukçu olarak, bir avukat olarak yarın öbür gün pişman olacağın işleri yapma. Pişman olacağın işleri yapmayın yarın öbür gün. Ben bu meslek tarihinde çok insanın çok kamu görevlisi pişman olduğunu tabii keşke seni dinleseydik dediğini biliyorum. Şu anda cezaevlerindeler, hapishanedeler hakimler, savcılar polis müdürleri. Bak birçoğunu biliyorum. Dolayısıyla ona buradan sesleniyorum. Buranın rantına, seçilmiş insanların iradesine aykırı davranma. Bir de sağdan soldan görev talep eden sözüm ona imanlı görülmeye çalışan insanlar var. Sözüm ona. Onlara da buradan sesleniyorum. Çocuklarınıza miras bırakacaksınız. Onursuzluğu miras bırakmayın. Onursuzluğu. Burada yapacaklarınız, sizin sabıka kaydınıza işlenir. Sizin çocuklarınıza evleri falan araba değil. Ama o miras olarak kalır yedi sülalenize.”