CHP’nin Üsküdar mitingi… Özgür Özel: AKP’nin kara düzenini bitireceğiz, yoksa bunlar ülkeyi bitirecekler
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Üsküdar’da gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingine katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Yıllar önce ‘Erdemliler Hareketi’ diye kurulan, yıllar sonra tamamen yolsuzluğa, tamamen kötü yönetime, tamamen bir zümrenin iktidarına savrulan AK Parti’nin kara düzenini ya bitireceğiz, ya bitireceğiz. Yoksa bunlar bu ülkeyi bitirecekler.” dedi. Özel, şunları söyledi:
“İRADESİNE SAHİP ÇIKANLARA SELAM OLSUN”
“Asya ile Avrupa’nın ortasındaki altın şehirdeyiz, Üsküdar’dayız. Geçmişi de geleceği de kucaklayan, sevdayı, sadakati, kardeşliği en derinden yaşayan bu güzel kentin, bu güzel ilçenin güzel insanları, hepiniz hoş geldiniz. Şeref verdiniz. Bu akşam Üsküdar’da bir miting yapacağımızı söylediğimizde, ‘Yazın İstanbul’da miting mi olur? Millet memlekette, millet tatilde. Hele bu akşam Fenerbahçe’nin maçı var. Millet maç izler. O koca meydan dolmaz’ diyenlere, biz bir mitinge değil eyleme geldiğimizi söyledim, eyleme. O koca meydan dolmuş, taşmış. Karşı tarafta yollar dolmuş, taşmış. Selam olsun Üsküdar’a, selam olsun Üsküdar’ın güzel insanlarına, iradesine sahip çıkanlara, seçtiklerine sahip çıkanlara selam olsun. Ekrem Başkanımıza sahip çıkan Üsküdar’a selam olsun.”
“ÜSKÜDAR GİBİ BİR BAŞKANI SEÇTİĞİNİZ İÇİN SİZLERİ TEBRİK EDİYORUM”
“Üsküdar’ı dört dönemdir Adalet ve Kalkınma Partisi yönetti. Buraya, ‘AK Parti’nin kalesi’ diyorlardı. ‘Ne yaparsak yapalım Üsküdar bize oy verir, eli mahkum, burası bizim kalemiz’ diyorlardı. 19 Mart’tan beri, Saraçhene’den beri, Maltepe’den beri bugün burası 48’inci buluşmamız, bütün Türkiye’ye ilan ediyoruz ki artık kale siyaseti bitmiştir. Kaleler kimsenin değildir. Üsküdar artık milletin kalesidir. Sinem Dedetaş ile birlikte Üsküdar’da her iki kişiden birinin oyunu aldık. Ben hem bu başarı için kendisini, hem de Üsküdar’a yakışır bir başkanı Üsküdar gibi bir başkanı seçtiğiniz için sizleri tebrik ediyorum.”
“HER GÜNÜMÜZ BİR ÖNCEKİNDEN BAŞARILI OLACAK”
“Tabii hiçbir başarı bir kişiye, bir ekibe ait değildir. Önemli olan örgütlü başarı, örgütlü mücadeledir. Sinem Başkan’ın seçiminde verdikleri emek için ilçe başkanımız Çağlar Atalar’ın şahsında tüm örgütümüzü kutluyorum, teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi siyasetinde saatin vidasından gelen, ilçe başkanlığımızdan gelen, buranın evladı, benim başarılı Genel Başkan Yardımcım Suat Özçağdaş’ı kutluyorum. Teşekkür ediyorum. İlçe örgütümüzle, genel başkan yardımcımızla ve belediye başkanımızla birlikte, onların el ele vermesiyle önümüzdeki her engeli aşıyoruz. Aşmaya devam edeceğiz. Üsküdar’daki her günümüz bir öncekinden başarılı olacak. Hepinize güveniyorum, hepinize inanıyorum. Bu ülkede birileri kendilerini çok ayrıcalıklı, çok güvende hissediyor. Birileri güvende, birileri güvende değil. Bu iktidarın yönettiği bu düzende işçilerimiz güvende değil, madenciler güvende değil, şiddete uğrayan kadınlar güvende değil, pazar yerinde katledilen çocuklarımız, para hırsı için öldürülen yenidoğanlar güvende değil. Metan gazından ya da sıcak havada vefat eden askerlerimiz güvende değil. Yanan ormanlar, ormanın içindeki canlar, onları kurtarmaya giden kahramanlar güvende değil. Her türlü kötü olayda millet devletini beklerken, oy alırken, millete yüzünü dönenlerin sırtını döndüğü ve milletin ihtiyaç duyduğu anda onları yalnız bırakanların bir kara düzeni içindeyiz. AK Parti’nin kara düzeni, çocuklara, kadınlara, bebeklere, askerlere, doğaya, hayvanlara, bu ülkeye iyi gelmiyor. Yıllar önce ‘Erdemliler Hareketi’ diye kurulan, yıllar sonra tamamen yolsuzluğa, tamamen kötü yönetime, tamamen bir zümrenin iktidarına savrulan AK Parti’nin kara düzenini ya bitireceğiz, ya bitireceğiz. Yoksa bunlar bu ülkeyi bitirecekler.”
“HAYATIMDA DUYDUĞUM EN BÜYÜK YALAN”
“Tayyip Bey bu vakitlerde Halk TV izler, Sözcü TV izler, TELE1 izler. Siz onları istifaya davet ediyorsunuz. Peki, Tayyip Bey sizi sevmiyor mu? Neden sevmiyor. Fakirsiniz de ondan. Tayyip Bey fakiri sevmez. Tayyip Bey zengin sever. Beşli çete sever. Kırk Haramiler’i sever. Maalesef artık Tayyip Bey’in temsil ettikleri bu ülkenin ne emeklileri, ne emekçileri, ne asgari ücretlileri, ne esnafı. Ne gençlere umut olabiliyor ne de bu ülkedeki herhangi bir sınıfa. Tayyip Bey, bu ülkeyi Avrupa’nın en yoksul ülkesi yapmış durumda. Şimdi buradan bir balonu patlatmak, bir yalanı bitirmek durumundayız. Tayyip Bey’e, Erdoğan’a yakın kalemler köşelerinde, akşamları buldukları televizyon kanallarında sürekli şunu söylüyorlar. Diyorlar ki ‘Evet, sıkıntımız büyük. Türkiye’de ekonomi kötü ama tüm dünyada kötü.’ Bu, hayatımda duyduğum en büyük yalan. Aksine Akdeniz ülkelerinin en iyi çıkışta olduğu yıllardayız. Emsal ülkeler ekonomilerini toparlarken, güçlenirken işsizlik düşerken, enflasyon düşerken Türkiye büyük sıkıntılar içinde. 38 OECD ülkesi arasında genel enflasyonda birinciyiz. Gıda enflasyonunda birinciyiz. Dünyada gıda enflasyonu yüzde 7,5. Türkiye’de yüzde 30’un üzerinde. Dört katından fazla. Avrupa’da yıllık enflasyon yüzde 2. Türkiye’de yüzde 33. 27 Avrupa Birliği ülkesinde toplam 13 milyon işsiz var. Türkiye’de tek başına 13,5 milyon işsiz var.”
“ERDOĞAN’IN SEVMEDİKLERİ…”
“Son araştırma; memleketin yüzde 76’sı, yani dört kişiden üç tanesi yazın ya da bir yıl boyunca hiç tatile gidemediğini söylüyor. Bunun için de tatile gidenlerin sadece dörtte biri yaz ya da kışın turistik bir tatile gidiyor. Yani memleketteki 10 kişiden dokuzu gerçek anlamda bir tatil yapmıyor. Ayrıca her dört kişiden üçü memleketine dahi gidemiyor. Yani İstanbul’daki Sivaslı, Tokatlı, Çorumlu, Malatyalı memleketlerine gidecek yol parasını dahi bulamıyorlar. AK Parti’nin bu kara düzenine yazıklar olsun. Gelir adaletsizliğinde en kötü durumda olan ülkeyiz. Türkiye’nin yüzde 20’si toplam varlığın, toplam servetin yüzde 90’ını alıyor. Geri kalan yüzde 80, dedim ya Tayyip Erdoğan’ın sevmedikleri… Sizler toplam yüzde 10’u alabiliyorsunuz. Bir tarafta yüzde 90’ı alan mutlu bir yüzde 20’lik azınlık, bir tarafta toplamın yüzde 80’i gelirden sadece yüzde 10 pay alabiliyor. Maalesef o yüzde 80’in içinde kimler var? Bakın bu meydanda kim varsa onlar var. 22 bin 100 lira alan asgari ücretli göreyim ellerinizi. İşte 22 bin 100 lira alan asgari ücretli o yüzde 80’in içinde. 16 bin 800 lira alan emekli, göreyim elleri. İşte o yüzde 80’in içinde. 13,5 milyon işsizimiz, 5 milyon ev gencimiz bu sayıların içinde. Zengini seven Erdoğan, kötü bir haberle karşı karşıya. Yüzde 80 çile çekerken yokluk ve yoksulluk çekerken gençlerimiz evde ne eğitimde ne işte, evde anasının dizinin dibinde otururken Erdoğan seni orada oturtmayacağız.”
“22 AVRASYA TÜNELİ PARASINI ALTI AYDA FAİZE YATIRDILAR”
“Bu iktidar sözde faize karşı. Altı ay geçti, altı ayda 1,1 trilyon lira faize para ödediler. Bakın Zeytinburnu’ndan Üsküdar’a gelen, her fırsatta övündükleri, bizim de doğru bir proje olarak söylediğimiz Avrasya Tüneli. 23 yılda bir Avrasya Tüneli yaptılar, onunla övünüyorlar. Bu altı ayda 22 Avrasya Tüneli parasını faize verdiler. Bir Osmangazi Köprüsü yaptılar. Onunla övünüyorlar. Altı ayda 18 Osmangazi Köprüsü’nü faize verdiler. 18 köprüyü yediler. Kürsüye çıkınca masal anlatıp, milletin parasını faiz lobilerine yatıranlara buradan bir kez daha sesleniyoruz: Bu milletin varlıklarını yok etmenize, tüm parasını faize vermenize, sadece kötü yönettiğiniz ekonomiden dolayı Kur Korumalı Mevduatla bu milleti soyup, birilerini zengin etmenize aldanıp da bakıp da ‘Biz bu gemiyi her şartta yüzdürürüz’ sanmayın. Hesap vereceğiniz günler geliyor. Sandık geliyor. Siz gidiyorsunuz. Bu milletin evlatlarının hakkını ve hukukunu savunanlar geliyor. Buradan ilk sandığın sonucunu söylüyorum. Eninde sonunda o sandık gelecek. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.”
“SENİN HAKKINI UZUN ADAMDAN ALMAYA GELİYORUZ”
“Birkaç slogan birlikte atılıyor ama içlerinden hepsine katılıyorum. Ama bir tanesine düzelterek iştirak etmek istiyorum. Elbette bu düzen değişecek, elbette bu ülkeye bunları yaşatanlar, bize bu zulmü çektirenler hesap verecek. Ama Tayyip Bey bu sloganı duyunca ‘Oh oh, aman’ diyor. ‘12,5 milyon üyemiz vardı bir zamanlar’ diyor. ‘Bize oy atanlar bu slogandan korkarlar’ diyor. ‘CHP gelince AKP’den hesap soracak, deyince yoksulluğuna bakmaz, açlığına bakmaz, işsiz olduğuna bakmaz, korkan yine bize oy verir’ diyor. Buradan Üsküdar’dan, bir zamanlar AKP’nin kalesi diye söylenen Üsküdar’dan, Üsküdarlı AK Partili’ye, MHP’liye, bütün Türkiye’ye ilan ederiz ki; bir şekilde sosyal yardım almak için, oğlanın, torunun mülakatı için ya da kaptırdığın bir cüzdanda bir mahalle başkanı seni kaydettiği için AK Partili olduysan ya da iyi olur diye düşünüp kaydolduysan, oy verdiysen, ama bugün yoksulsan, işsizsen, pişmansan, yalnızsan buradan sana sesleniyoruz: Biz kutuplaşmaya değil kucaklaşmaya, diğerlerini şeytanlaştırmaya değil, kardeşleştirmeye geliyoruz. Kısa çöpün hakkını uzun çöpten almaya, yoksulun hakkını zenginden almaya, senin hakkını uzun adamdan almaya geliyoruz. Halkın iktidarını kurmaya geliyoruz. Onun için gün gelecek devran dönecek hırsızlar, yolsuzlar, zalimler hesap verecek. Ama geçmişteki oyu, partisi ne olursa olsun Türkiye’nin bütün yoksulları, bütün emeklileri, bütün emekçileri, bütün gençleri kol kola girecek ve güzel yarınlara yürüyecek.”
“MEMURUN CEBİNDEKİ ÜÇ KURUŞUN PEŞİNE DÜŞTÜLER”
“19 Mart darbesi ile birlikte biliyorsunuz 160 milyar dolarımızı yediler. Bu 160 milyar dolar, çiftçiye bir yılda ödenen desteklemenin tam 100 katıdır. Bu 160 milyar dolar, asgari ücretliye 22 bin lirayı 30 bin lira yapmanın, aradaki farkı da küçük esnafa SGK desteği için vermenin gerektirdiği paranın 120 katıdır. Emeklilere yapılması gereken zammın tam 150 katıdır. Bu parayı emekliye, asgari ücretliye, çiftçiye değil Ekrem Başkan’ı hapse atmak için darbeye harcayanlara yazıklar olsun. Buradan açıkça ifade etmek isterim ki; devletin memurunun cebindeki üç kuruşun peşine düştü birileri. Öyle ki 2002 yılında, yani AK Parti iktidara geldiğinde, en düşük memur maaşı 16,5 çeyrek altın alıyordu. Bugün sadece 6 çeyrek altın alabiliyor. O gün 14,5 çeyrek altın alıyordu bugün 6 çeyrek altın alabiliyor. 8,5 çeyrek altın her ay devlet memurunun cebindeki kayıptır. Aynı kayıp emeklide 8 çeyrekten 2 çeyreğe düşerek, asgari ücrette 7 çeyrekten 3,5 çeyreğe düşerek toplumun tüm kesimlerinde büyük kayıplar vardır. Bugünler devlet memurlarının, toplu iş görüşmeleri yapılıyor. Maalesef ilk önce dalga geçer gibi ilk altı ay için yüzde 10, ikinci altı ay için yüzde 6, Tayyip Bey’in geçen sene verdiği 8 bin lira seyyanen zam iddiasına, sözüne rağmen bin lira seyyanen zam verdiler. Sendikalar isyan edip hareketlenince, yüzde 1’er daha artırdılar. Ve şimdi üyelerinin çoğunu Tayyip Erdoğan’ın belirlediği Hakem Kurulu’na gidiyor. Ancak sendika bu zammı tanımayacağını söyledi. Geçmişte hangi tavırda olurlarsa olsunlar, bugün hangi görüşte olursa olsun tüm devlet memurlarına sesleniyoruz: Mücadeleniz mücadelemizdir, meydanlar sizindir, hepimiz arkanızdayız, hepimiz arkanızdayız. Çünkü şunu biliriz, memur kurtulmadan işçi kurtulmaz. Emekli kurtulmadan emekçi kurtulmaz. Gençler kurtulmadan karşısına dikilen polisler kurtulmaz. Esnaf kurtulmadan çiftçi kurtulmaz. Hiç kimse tek başına kurtulamaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz… Üsküdar çok iyisin. Ama açık havadan mıdır boğazın esintisinden midir maalesef bu büyük otobüs, miting otobüsü Anadolu’nun ve İstanbul’un 48’inci eyleminin otobüsü sesi az buldu, devreye giremedi. Bir daha duyayım. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
“BİZ TRUMP’TAN KORKANLARDAN DEĞİLİZ”
“Harikasınız. Muhteşemsiniz. Dün Sındırgı’daydım, deprem bölgesinde. Teyzemin biri diyor ki ‘Otobüsün üstünde konuşuyorsun, konuşuyorsun. Şarkı başlıyor bir de şarkı söylüyorsun. Şarkıyı söyleme sesini dinlendir oğlum’ diyor. Ama dayanamıyoruz, hepinizi çok seviyoruz. İyi ki varsınız. Üsküdar’ın bu güzel korosuna kocaman bir alkış. Değerli Üsküdarlılar, bu meydan bizim yabancı olduğumuz bir meydan değil. Birkaç ay önce bu meydanda 7 parti birlikte Filistin’in yanında olduğumuzu ve İsrail’in karşısında dimdik durduğumuzu gösteren bir miting yaptık. Çünkü o günlerde Trump ‘Gazze güzelmiş, orayı yıkacağım. Yerine oteller kumarhaneler yapacağım. Filistinliler’i yollayacağım’ diye konuşuyordu. Hepimiz itiraz ediyorduk, bir kişi susuyordu. Bakın Recep Tayyip Erdoğan Milli Görüş hareketinden geliyor. O, o gömleği çıkardı. Bir köşede bıraktı. Ben bırakmayanlarla hem Necmettin Erbakan’ın oğlunun partisi ile hem Saadet Partisi ile hem diğer kıymetli muhalefet partileri ile birlikte nerede duruyorsak orada durduk. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tavrı net. Erdoğan gibi Allah’tan korkmayıp Trump’tan korkanlardan değiliz biz. İsrail’le cayır cayır ticaret yapıp, sonra sıkışınca ‘Filistin’e insani yardım gönderiyoruz’ yalanıyla hiçbirimizi kandıramazlar. Netanyahu’yla kayıkçı kavgası yapıp Trump’a susanlardan ne bu memlekete ne Filistin’e hayır gelir. Buradan Erdoğan’a söylüyorum: Ben partimin üçüncü Genel Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Bülent Ecevit, Yaser Arafat’ın yanında nasıl durduysa öyle duruyorum. Bu meydandaki her yaştan gençler, Deniz Gezmiş ve arkadaşları nasıl durduysa öyle duruyoruz. Trump’a tek kelime söylemeyip ondan sonra Netanyahu’yla yalandan kavgaya bu milletin karnı tok. Bu Dışişleri Bakanı var bu ülkenin Trump’a tık yok. Netanyahu’ya tık yok. Ama ikide bir TikTok. TikTok. TikTokçu Hakan’ı bir kez daha uyarıyoruz. O ki MİT Müsteşarıyken MİT’in bütün verilerini çaldıracak kadar beceriksiz olan birine 7 Haziran’da seçim gidince ‘Suriye tarafına üç kişi yollayalım, buraya birkaç bomba atalım, savaş çıkartalım’ diyen birisi şimdi TikTok çekerek Erdoğan sonrasına hazırlanıyormuş. Buradan TikTokçu Hakan’a sesleniyorum: Erdoğan’ın sonrası var, ama orada sen yoksun. Milletin iktidarı var”
“EKREM BAŞKAN 15,5 MİLYONUN ADAYIDIR”
“19 Mart darbesinin üzerinden tam 154 gün geçti. 154 gün boyunca hiçbir iddialarını ispat edemediler. İlk günlerde televizyonlarda A Haber’de, CNN’de, bütün yandaş kanallarında attıkları her yalanı çürüttük. Şimdi hiçbirini tekrar edemiyorlar. ‘560 milyar yolsuzluk’ dediler. Ödenen bütün İBB’nin altı yıllık maaşlarını toplasan, dökülen bütün asfaltları toplasan, yanan bütün elektrikleri, bütün metroları, bütün araçların, vapurların yakıtlarını, bakımlarını toplasan 490 ediyor. Bu gelince suspus oldular. 560 milyarın bir kör kuruşunu ispat edemediler. Ve o günlerde ‘Bir ay sonra birbirlerinin yüzüne bakamayacak’ diyenler, ‘Bir ay sonra ailelerinin gözünün içine bakamayacak’ diyenlere buradan sesleniyoruz. Bak Erdoğan; burada Üsküdar’da Ekrem Başkan’ın yüzlerine baktığı, birbirinin yüzüne bakan tertemiz insanlar var. Biz buradayız. Dilek Hanım burada. Bu milletin gözünün içine baka baka söylüyoruz ki, Ekrem Başkan masumdur. Ekrem Başkan’ın içeriye atılmasındaki suçu elbette ki sabittir. Ekrem Başkan Erdoğan’ı yenme suçunu işlemiştir, bu suçu tekraren işlemiştir. Ve bundan sonra tutuklu tutulmasının sebebi de bu suçu bir kez daha işlemeye azmetmiş olmasıdır. Eğer milletimiz takdir ederse ülkenin bir sonraki Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu olacaktır. Şunu herkes bilsin ki Ekrem İmamoğlu benim adayım değildir. Ailesinin, partimizin adayı da değildir. 19 Mart darbesine karşı; 23 Mart günü, 81 ilde, 973 ilçede kimi elinde bastonuyla, kimi karnında bebeği ile sandığa koşturan ve geleceğine sahip çıkan iradesine sahip çıkan 15,5 milyon vatandaşımızın adayıdır. Üsküdar ilçe binasının önünde 1 kilometre boyunca sıra bekleyen Üsküdarlıların adayıdır Ekrem İmamoğlu. Üsküdarlıların. Özgür Özel reklamı yapmanın zamanı değil, Cumhurbaşkanı Adayına sahip çıkmanın zamanıdır.”
“GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ, SUSMAYACAĞIZ”
“Şimdi açıkça şunu söylemek lazım. Tabii ki bileğimizi bükemediler. İrademizi geriletemediler, çünkü biz şunun farkındayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkeye düşman donanması geldiğinde, birileri kırmızı halıyla karşılarken birileri Yıldız Sarayı’nın arka tarafından binip de düşman zırhlısıyla kaçarken o işgal altındaki İstanbul’da, Kartal İstimbotu’nun üzerine çıkıp, yanındaki yaverine, ‘Merak etme çocuk, geldikleri gibi gidecekler’ diyenin partisi bu parti. Boynundaki idam fermanıyla Anadolu’ya geçenlerin partisi bu parti. Bu yüzden biz biliriz ki eğer bu parti, sizler, bizler, cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, vatanseverler bir adım geri atarsak bu milleti 100 yıl geriye götürürler. Eğer bir kelime eksik konuşursak bu milleti sustururlar, bir santim eğilirsek bu millete diz çöktürürler. O yüzden geri adım atmayacağız. Susmayacağız. Bir santim eğilmeyeceğiz, biz kazanacağız, biz kazanacağız.”
“TUTUKLULARA İFTİRA ATTIRDILAR, AİLELERİYLE TEHDİT ETTİLER”
“Bu 19 Mart darbesinin bir yargı ayağı var. Şımartılmış 3-5 tane savcısı var. Bunlardan birisi boğazda sadece tadilatına 56 milyon lira verilen bir villada oturuyor. Bakın bu ülkenin kahraman savcıları, hakimleri var. İstanbul’un emektar savcıları, hakimleri var. Bunlar mütevazı lojmanlarda otururken bir diğerinin ne ayrıcalığı var da bir emekli öğretmen 30 yıl çalışıp emekli olduğunda 1 milyon lira emekli ikramiyesi alırken 56 milyon liralık tadilat yaptırıyorsunuz o yalıda? Ne ayrıcalığı var? Bir diğeri memleketin en hassas sürecinde Beyaz Toros paylaşıyor. Beyaz Toros, Meclis’in önünde yandı. Yeni bir süreç varken bambaşka duyguları tetikleyen, meydan okuyan, bu ülkenin travmalarını hatırlatan, bir gün siyaset kurumuna, bir gün Devlet Bahçeli’nin partisine ayar veren bir Beyaz Toroslar, AK Toroslar çetesi var. Bu çete, boş dosyayı dolduramadığı için önce tutuklulara iftiralar attırdılar. Sonra eşleriyle, evlatlarıyla, aileleriyle tehdit ettiler. ‘İftira at kurtul’ sistemini kurdular.”
“BÜTÜN İFTİRANAMELER ÇÖP OLMUŞTUR”
“Şimdi de savcılar, avukat tutmuş kendine. Masum insanlara tehdit, rüşvet çarkı kurduruyorlar. Diyorlar ki ‘Ekrem İmamoğlu’na şu iftirayı atarsan, Fatih Keleş’e bu iftirayı atarsan, falancaya bu iftirayı atarsan, biraz da para verirsen savcının selamı var, seni ben çıkartırım.’ Biliyorsunuz önce Tuzla’da bu çetenin bir üyesini deşifre ettik. O gece Yunan Adasına kaçarken yakalandı. İşlediği suçun cezası 7,5 yıl. Ama onu tutuklamak yerine hatırlayın Ekrem Başkan’ın uzun boylu, yakışıklı avukatı Mehmet Pehlivan’ı çağırdılar, yürüye yürüye, tesbih sallaya sallaya, güle güle gitti. Savcıyı kapısında böyle bekledi. Geldi, ‘Senin kaçma şüphen var’ dedi ve tutukladı. Yunan Adasına kaçanı, ‘kaçma şüphesi yok’ diye bırakanlar, ayağı ile gideni, savcıyı 1,5 saat bekleyeni içeri koyuyorlar. Bizim avukatlarımız için kanun öyle dediği halde soruşturma izni istemeyenler, geçen hafta deşifre ettiğim AK Parti’nin MKYK üyesi, saraydan çıkmayan, Çağlayan’ın yedinci katında cirit atan, savcılar ile cezaevi arasında mekik dokuyan Mücahit Birinci için soruşturma izni istiyorlar. Sizin baskınızı görünce, sizin öfkenizi görünce nihayet soruşturma izni verdiler. Ama onu da halen daha tutuklamadılar. Buradan şunu ilan ediyoruz. Masum insanlara atılan bütün iftiralar çökmüştür. Bütün iftiranameler çöp olmuştur. Hiçbir kanıta dayanmayan, bu yalanların hesabını, biz iddianame geldiğinde teker teker o iftiracılardan ve o savcılardan soracağız. İddianameyi bekliyoruz.”
“AK PARTİ’NİN İÇİNDEKİ TÜM KLİKLERİN BİRBİRİ İLE KAVGASI VAR”
“Son olarak da hiç ilgimizin olmadığı, tanımadığımız adamlarla bir takım, bir siyasi partiye müzahir, Sayın Bahçeli’nin ‘yakınım’ dediği, arkadaşlarımızı ilişkilendirip, hiç temasları olmadığı halde Sabah gazetesinin bir zırvasıyla, bir iftirasıyla yeni bir süreç başlattılar. Buradan ilan ediyoruz: AK Parti’nin kara düzeni pisliğinde boğulacaksın. Pisliğinde boğulacaksın. Şimdi bize diyorlardı ya ‘Birbirinin yüzüne bakamayacak.’ Allah’a şükür 154 gün sonra buradayız. Yan yanayız. Yüz yüzeyiz. Ama onlarda Mücahit ile Nedim birbirine sövüyor. Ama onlarda Uçum ile Şamil birbirini eleştiriyor. Sarayla Çağlayan’ın, Çağlayan ile Ankara’nın, Ankara ile HSK’nın AK Parti’nin kendi içindeki tüm kliklerin birbiri ile kavgası var. Beter olun. Zulm ile abat olunmaz. Masum insanları, 12 yaşında çocukla anasını tehdit edenler. Ne sanıyordunuz ya huzur mu bulacaktınız? Mutlu mu olacaktınız, elbette belanızı bulacaksınız. Elbette hesap vereceksiniz. Bu ülkedeki bütün masumların, bütün suçsuz evlatların, bütün gözü yaşlı anaların, bütün yalnız bırakılmış eşlerin hepsinin derdi derdimizdir. Ant olsun ki onları hiç yalnız bırakmadık. Bırakmayacağız. Bu yolun sonunda hep birlikte biz haklılığı yaşayacağız. İftiracılardan da hesap soracağız.”
“İNAN’IN SONUNA KADAR ARKASINDAYIZ”
“Millet HSK’nın harekete geçmesini beklerken halen daha bu çeteyi dağıtmayanlar, bu çetenin yeni operasyonlar yapmasına sessiz kalıyor. Bu operasyon öyle bir zamanda yapılıyor ki bu milletin barış ve kardeşlik umutlarına darbe vuruyor. İnan Güney kardeşim İstanbul’da, Beyoğlu’nda büyüyen bir genç. İnan’ın dedesi Beyoğlu Belediyesi’nin temizlik işçisi, çöpçüsü. İnan’ın babası Beyoğlu Belediyesi’nin şoförü. İnan, Beyoğlu’nun garajlarında büyümüş, hayalini büyütmüş bir kahraman. Bu partinin gençlik kollarından gelen bir evladı, bu partinin ilçe başkanı, canım kardeşim Zilan’a, Beyoğlu’nda yaptığı bir şey yok. Yıllar önce üstlendiği görev için. Bambaşka bir şirketteki soruşturmaya atılan iftiradan İnan’ı alıp içeri koyuyorlar. Bir hesapları var. ‘Acaba seçimle alamadığımız Beyoğlu’nu hileyle, şaibeyle alabilir miyiz, rüşvetle alabilir miyiz?’ Biz İnan’ın sonuna kadar arkasındayız.”
“İNANIM’A SAHİP ÇIKMAK NAMUS BORCUDUR”
“Nasıl arkasındayım biliyor musunuz? Bir gün bir emekli kahvesi açmış, bir liraya çay satıyor. Pazar kahvaltısı için oradayız İl Başkanımla beraber. Bir kadın geldi koşarak. Dedi ki ‘İnan Başkan sebiller için teşekkür ederiz. Hora geçti.’ Dedim ‘Nedir bu sebil?’ Dedi ki ‘Genel Başkanım bizim Beyoğlu’nun zenginden çok fakiri var. Aynı okula hem zengin gider, hem fakir gider. Tatil olunca, teneffüs olunca parası olanlar kantine koşuyorlar. En güzel sudan alıp kana kana içiyorlar. Parası olmayanlar tuvalet çeşmesine ağız dayıyorlar. Ben de gittim okul müdürüyle konuştum. Okula su sebili koydum, arıtma koydum. Su bütün çocuklara bedava. Çocuklar arasında ayrım da yok, hepsinin de sağlığı ile oynayan yok. Ben bunu bütün Türkiye’ye örnek gösterdim.’ Vali korkmazsa, Milli Eğitim Müdürü korkmazsa, her okula bu sistemi kurduk İnan’ın sayesinde. Şimdi arkadaşı gidip de şişe suyu içerken, tuvalet çeşmesine giden o fakir çocuğun yüzünü güldüren İnanıma var ya ölümüne sahip çıkmak namus borcudur. Bu yüzden buradan hem İnan’a, hem Ekrem Başkan’a hem de içerideki İstanbul’dan olsun, Antalya’da, Adana’da, diğer şehirlerdeki, İzmir’deki başkanlarımıza ayrı ayrı selam olsun. Buradan açıkça ifade ediyorum. Bu arkadaşlarımız ne bir lokma haram yediler, ne de birisinin canını acıttılar. Şimdi hep beraber. Güzel boğazın kıyısında, hepinizin ışıklarını görelim. Ekrem Başkan için, tüm başkanlarımız için ama Ekrem Başkan’ın talebiyle, Filistin’deki çocuklar için, kadınlar için yakıyoruz. Hep beraber yiğidim, aslanımı söylüyoruz.”
“KENDİNİ KOLTUĞA BAĞLASAN DA ÇARESİ YOK”
“Bu şarkıyı bir Maçkalı’dan dinledik ve o Maçkalı’dan dinlememizi bir başka Maçkalı istedi. Rahmetli Volkan Konak’tan dinledik. Mehmet Murat Çalık’ın arzusu üzerine. Bu ülkede barışın gelmesini istemeyen tek kişi var, Erdoğan. Çünkü o kutuplaşmadan besleniyor. Şimdi milletin barış umutlarına balta çekiyor. Ama sen istediğin kadar savcılarına güven, ben Üsküdar’a, İstanbul’a millete güveniyorum. Erdoğan sen demokrasi istemiyorsun. Çünkü biliyorsun ki demokrasi olsa, bir daha sandıktan çıkamayacaksın. Adalet istemiyorsun, çünkü adalet olsa kendi suçlarını gizleyemeyeceksin. Barış istemiyorsun, çünkü barış olsa bu milleti kutuplaştıramayacak, yerini sağlamlaştıramayacaksın. Sana rağmen demokrasiyi, adaleti ve barışı getireceğiz. Artık Erdoğan yoruldu, yaşlandı. Kendi partisine de kendi siyasetine de ne ümit verebiliyor, ne başarı vaat edebiliyor. Sadece milletin kendisine ‘git’ demesine rağmen koltuğa oturmuş, yapışmış, ‘Her şeyi denerim, bu koltuğu bırakmam’ diyor: Ben de kendisine sesleniyorum: 28,5’tan 29 Erdoğan. Yüzde 29 ile seni orada oturtmayacağız. Sokağa çıkamayan, pazara gidemeyen, sokağa çıkamıyorsun, çarşıya, pazara gidemiyorsun. Tarlada yoksun, fabrikada yoksun. Senin salon merkezli siyasetin var. Bir de bana ikide bir seslenip, ‘Gel Ankara merkezli siyaset yap’ diyorsun. Ben buraya Aydın’dan geliyorum. Aydın’a Kırşehir’den gittim. Kırşehir merkezli siyaset yapıyorum. Tokat merkezli, Aksaray merkezli siyaset yapıyorum. Üsküdar merkezli siyaset yapıyorum. Konya’ya, Bayburt’a, Yozgat’a, Van’a gidiyorum. Bu milletin siyasetini sosyal demokratların yanına muhafazakar demokratları katarak, milliyetçi demokratlarla Kürt demokratları, liberal demokratları, sosyalist demokratları aynı eylemde buluşturarak, gerçek kötüyü bilerek, ekmeğe uzanan eli bilerek, hep birlikte kurtulacağımızı bilerek Türkiye merkezli, emek merkezli, alın teri merkezli siyaset yapıyoruz. Ne yaparsan yap bizi bölmeye, birbirimize düşürmeye, ayrı ayrı yönetmeye gücün yetmeyecek. Çünkü artık ne yaparsan yap, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Bütün anketlerde Ekrem İmamoğlu açık farkla önde. Kendini koltuğa bağlasan da, tırnaklarını koltuğa geçirsen de çaresi yok. Üsküdar’dan söylüyorum: Kaybedeceksin, yenileceksin, biz kazanacağız. Bir yandan ezan var bir yandan Fenerbahçe’nin maçına gitmek isteyenler. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bundan sonra da birlikte yürüyeceğiz, birlikte kazanacağız, hep birlikte başaracağız. Hepinize saygılar sunuyorum. Hoşça kalın, hep birlikte kazanacağız. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. İyi ki varsınız Üsküdar, iyi ki birlikteyiz, iyi ki hep birlikte mücadele ediyoruz. Hepinizin önünde saygıyla eğiliyorum.”