CHP Lideri Özel: Türkiye’deki siyasi partilerdeki en demokratik tüzüğü yapacağız
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Kongre Merkezi’nde İstanbul İl Danışma Kurulu toplantısına katıldı. Burada konuşan Özel, “Birileri bekliyor ki tartışacağız. Birileri bekliyor ki kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız. Milletin meselelerini konuşmayı, Türkiye’nin gerçek gündemini takip etmeyi, siyasetin gerçek gündemini belirlemeyi bırakacağız. Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumlulukları ile baş başa bırakacağız. Yok öyle yağma. Biz biriz, beraberiz, kararlıyız. Hep birlikte bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz” ifadesini kullandı.
İstanbul Kongre Merkezi’nde İstanbul İl Danışma Kurulu toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Sayın Genel Başkanlarım Altan Öymen ve Hikmet Çetin’in şahsında partimize kuruluşundan bugüne emek vermiş olan tüm partililerimizi, tüm seçilmişlerimizi, sayın il başkanımızın şahsında tüm İstanbul il örgütünü, Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun şahsında İstanbul’da yerel yönetimlerde sorumluluk üstlenmiş, 31 Mart zaferinin başarısının mimarları olan tüm belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, kadın kolları seçimini tamamlayıp, büyük bir olgunlukla, başarıyla bunu kadın kolları kurultayına taşıyan İstanbul’un kadın kolları genel başkanını, yöneticilerini, tüm kadın üyelerini, onların şahsında CHP’de siyaset yapan ve siyaset yapmaya davet ettiğimiz tüm Cumhuriyet kadınlarını, olgunlukla yürütülen süreçte, başarı ile yürütülen gençlik kolları seçimlerini yakından takip ediyorum İstanbul’daki tüm genç üyelerimizi, gençlik kollarımızın şahsında, CHP grubundan bana eşlik eden milletvekillerimiz, parti meclisimizden bana eşlik eden parti meclisimizden bana eşlik eden değerli parti meclisi üyelerimiz, genel başkan yardımcılarımız adına saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel şöyle devam etti:
“AYDINLANMA MEŞALESİNİ TÜM TÜRKİYE İLE BİRLİKTE TAŞIMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
“Dün Anadolu’nun kapılarını bizlere açan Malazgirt Zaferi’nin 953’üncü yıl dönümüydü. Anadolu’nun ilelebet vatanımız olacağını ilan eden Büyük Taarruz’un başlangıcının 102’nci yıl dönümüydü. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz 30 Ağustos’ta büyük zafere ulaştı. Bu zaferi 30 Ağustos’ta hep birlikte kutlayacağız. Daha sonra 1 Eylül’de Uşak’ta, 2 Eylül’de Eskişehir’de, 6 Eylül’de Balıkesir’de, 7 Eylül’de Aydın’da, 8 Eylül’de Manisa, 9 Eylül’de İzmir’de, 11 Eylül’de Bursa’da büyük zaferi, kurtuluşu, kuruluşun en önemli adımlarını kutlayacağız. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük eserinden biri CHP’nin 101’inci kuruluş yıl dönümünü ise hep birlikte 9 Eylül gününde kutlayacağız. Tarihin böylesine anlamlı bir dönemindeyiz. Geçmişten aldığımız güçle geleceğe, kendinden emin özgüvenli siyaset anlayışımızla iktidarı değiştirmeye, Türkiye’nin önüne 100 yıl önce olduğu gibi büyük umutsuzluklardan, büyük karamsarlıklardan, büyük bir kuşatılmışlıktan Türkiye’yi kurtararak, yeni bir yükselişe, yeniden ve hiç bırakmadığımız aydınlanma meşalesini tüm Türkiye ile birlikte taşımaya devam edeceğiz.”
“SİYASİ PARTİLER PARTİ İÇİ DEMOKRASİ OLMADAN OLMAZ”
“Böyle bir süreçte 4 Eylül günü Sivas’ta başlıyoruz. Sivas’ta CHP’nin büyük değişim kurultayının açılışını gerçekleştiriyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, partinin kuruluş dilekçesinin verilmesinden sonra yapılan ilk kongrede Ankara’da açılış sırasında yapılan anonsa itiraz etmiştir. Demiştir ki ‘Bu bizim birinci kurultayımız değil. İkincisi. Birincisini 4 Eylül 1919’da Sivas’ta yapmıştık’. Bu öyle boşa söylenmiş bir söz değildir. Bu iki büyük eserinin hareket noktasının Sivas olduğunu söyleyen, yani CHP’nin kuruluşunu ve oradaki tartışmaları, fikirleri, üretilen fikirlerin toplumsal rızaya dönüşme sürecini her şeyin önüne koyan bir tespitle başlamıştır. Çünkü demokrasi siyasi partiler olmadan olmaz. Siyasi partiler parti içi demokrasi olmadan olmaz. Bunların hepsini birden sağlayabilmek için de toplumların anayasaları neyse, siyasi partilerin de anayasaları, iç sözleşmeleri olan tüzükleri demokratik olmadan söylenecek hiçbir sözün önemi yok. Biraz önce hem değerli il başkanım, hem değerli büyükşehir belediye başkanım yaptıkları kıymetli konuşmalarında bu konuya çok önemli vurgular yaptılar.”
“BİRİLERİ BEKLİYOR Kİ KENDİ İÇİMİZE DÜŞÜP ONLARIN YAKASINI BIRAKACAĞIZ”
“Parti içi demokrasiden nasibini almayanlar, tartışmak nedir, birlikte konuşmak nedir, alınan kararlarda çoğunluk değil çoğulcu bir anlayışla yol yürümek nedir bilmeyenler, içinde bulunduğumuz sürecin, partimiz kadar Türkiye için de ne kadar kıymetli olduğunu idrak edemezler. CHP’nin 4 Eylül günü Sivas’ta başlatıp, 9 Eylül günü partinin 101’inci kuruluş yıl dönümü ile taçlandıracağı süreç, Türkiye’ye demokrasi vaat edenlerin önce o demokrasiyi kendi içinde perçinlemek istediklerini görmelidirler. O salondan birlik, beraberlik, mutabakat, azim, kararlılık ve coşkuyla çıkacak olanların bunu dalga dalga 81 ile 973 ilçeye taşıyacaklarından, o salondan Türkiye’ye bir iktidar umudu, Türkiye’ye bir iktidar değişikliği bekleyen, Türkiye’ye bu konuda kararlı, özgüvenli, inançlı bir ses yükseltecek olacaklarını görmüyorlar. Birileri bekliyor ki tartışacağız. Birileri bekliyor ki kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız. Milletin meselelerini konuşmayı, Türkiye’nin gerçek gündemini takip etmeyi, siyasetin gerçek gündemini belirlemeyi bırakacağız. Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumlulukları ile baş başa bırakacağız. Yok öyle yağma. Biz biriz, beraberiz, kararlıyız. Hep birlikte bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz.”
“O SONUÇTAN SONRA BİZ ‘BİTMEDİ’ DİYORDUK”
“Geçen sene bugünlerde 14 ve 28 Mayıs’ta hepimizi çok üzen, kahreden ve maalesef bir deyimle bütün memlekette seçmende bir duygusal çöküntü, kopuş yaratan, gençlerinin gözünün içindeki feri söndüren, yaşlılarımızın, büyüklerimizin omzunu düşüren, onları evlerinde sokağa çıkacak mecal bırakmayan o sonuçtan sonra biz ‘Bitmedi’ diyorduk. Böyle olmamalı. Hepimize bir sorumluluk düşüyor. Hep birlikte şunu söyledik. Başarabiliriz. Buradan hep beraber yeniden umudu örgütleyebiliriz. Bir kez daha biz ayağa kalkar, Türkiye’yi ayağa kaldırabiliriz. Gençleri güldürür, gözlerinin ferini yerine getirir, büyükleri ‘Yok bu partinin iktidarını görmeden bir yere gitmeyeceğim’ diyecek kadar yeniden inançlandırabiliriz diyorduk. Bunun için bir değişime gerek vardı. O gün şöyle söyledik: CHP değişirse, Türkiye değişir. Bu inançla yola çıktık ve o değişimi, kişilerin değişimi olarak tarif etmedik. Etseydik, haksızlık olurdu. Vefasızlık olurdu. Sadece kişilerin, kurulların değişimi olarak değil hepimizin birden bir anlayışın, bir yaklaşımın, siyaset yapış biçiminin, hedef koyuş şeklimizin değişmesi olarak tarif ettik. Haklı olarak ‘Altını nasıl dolduracaksınız’ diye sordular. Bu soru belki de değişime mani olacak bir yüksek tonda dile getirildi. Ama pek çoğu da burada olan, çok önemli bir kısmı burada olan kurultay delegelerimiz sokağı duydu. Bize inandı. Gençlere inandı. Hepimizin, hep birlikte dile getirdiği, eğer CHP değişirse Türkiye değişecek ve umut yeniden yeşerecek söylemine destek verdiler.”
“31 MART GÜNÜ DEVLET İLE MİLLET YARIŞMIŞ, MİLLETİN ADAYLARI KAZANMIŞTIR”
“Kurultaydan aldığımız güçle, yetkiyle, daha sonra hep birlikte ortaya koyduğumuz büyük emekle 31 Mart seçimlerine gittik. 31 Mart seçimlerinin akşamında İstanbul’daki her üç belediyeden ikisini kazanan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bütün iftiralara, yıpratmalara, hakaretlere, engellemelere rağmen bir kez daha ve büyük bir zaferle kazanan, Türkiye’nin yedi bölgesinde bir zamanlar ‘Sivas’ın doğusuna gidemezler’ diyenlerin belediye kazandığı, Türkiye’nin yüzde 65’inin nüfus olarak belediyelerini yöneteceğimiz, ekonomisinin yüzde 80’ine basan bir coğrafyayı yöneteceğimiz, turizminin yüzde 87’sine karşılık gelen bir coğrafyayı yöneteceğimiz o seçim başarısının akşamında 47 yıl sonra bizim hepimizin vergileriyle kurulan Anadolu Ajansı’nı, Atatürk’ün kurduğu ajansı bir ittifakın ajansı, hepimizin vergileriyle çalışan TRT’yi bir partinin televizyonu yapanlara, ‘Size 31 Mart akşamı bir sürprizim var’ demiştim. O sürprizi dile getirmek nasip oldu. Çıktık, şunu söyledik. 47 yıl sonra TRT ekranlarında CHP Türkiye’nin birinci partisidir. Çünkü o gün değişenlerle değişmeyenler yarışmış, değişim kazanmıştır. Çünkü o gün eski ile yeni yarışmış, yeniler kazanmıştır. Çünkü 31 Mart günü devlet ile millet yarışmış, millet ve milletin adayları kazanmıştır.”
“GEÇMİŞİNİ SAHİPLENİP, BUGÜNÜNÜ DOĞRU YORUMLAYARAK İLERLEYECEĞİZ”
“Bu ülkedeki herkes devletini sever. Çağırır askere gider. İster vergi verir, gerekirse canını verir. Ama karşısına devlet dikilip de ona istikamet dayatırsa yeni bir karar verir. İşte bu ön sıralarda o yeni kararın temsilcileri, İstanbul’un başarılı ve başarmaya hevesli, genç, kadın, dinamik ve CHP’nin gurur duyduğu yerel yöneticileri oturuyor. Biz de onlarla gurur duyuyoruz. Değişimin ruhunda biraz da şu var. Kurucu parti olabilirsiniz, gurur duyuyoruz. Kurucu iradeyi temsil ediyor, altı okumuzun her birini sahipleniyor ve her birisini zihnimizde terk edilmeyecek hedefler olarak tutuyor, yolumuza yürüyoruz. Ama kurucu iradeyiz, kurucu partiyiz diye devletin sahibi değiliz. Devleti 22 yıldır liyakatsizce yönetenler, yıpratanlar, perişan edenler bir yanda dururken, günü geldiğinde sanki her şeyin sorumlusu bizmiş gibi kendilerini bir tarafa çekmelerine izin vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Biz yeniyi, değişimi, biz ikinci yüzyıldaki yeni Türkiye anlayışını, birinci yüzyıldaki devrimlere sahip çıkan ruhla, dünyayı görerek, siyaseti içeri ve dışarıda doğru okuyarak, kimselerin peşine takılmadan, kendinden emin, örgütüne güvenen, milletine sahip çıkan bir anlayışla altı oktaki her bir ilkeyi bu çağda olması gerektiği gibi, geçmişini sahiplenip, bugününü doğru yorumlayarak, hep birlikte ilerleyeceğiz. Bir kez daha kimsesizlerin kimsesi olduğunu, onun da CHP olduğunu, her derdin bir çaresi olduğunu, onun da CHP’de olduğunu bu milletimize anlatacağız. Onlarla birlikte iktidara ulaşacağız. Bu yüzden 4 Eylül’de tarihsel bir yıl dönümünde kurultayımızı başlatıyoruz. Tarihi sahiplenen, oradan doğru dersler çıkaran perspektifle ilerliyoruz.”
“ANKARA BİLDİRGESİ ÇIKARARAK ÇÖZÜM YÜZÜMÜZÜ, İYİ NİYETİMİZİ ORTAYA KOYAN YAKLAŞIMI TARİF EDECEĞİZ”
“Dünyayı doğru okumak için, ikinci başkanlığını üstlendiğim Sosyalist Enternasyonal’in başkanlık divanında verdiğimiz bir önerge ile tüzük kurultayımızın toplantısına, Sosyalist Enternasyonal’in fikir tartışmaları ve politika tartışmalarını yürüten komitesini davet ettik. Orada bizimle birlikte çalışacaklar. Tüzük değişikliklerimize dünyadaki iyi örneklerle katkı sağladılar, gerektiğinde konuyu orada açacaklar, anlatacaklar. Programla ilgili ortaya koyacağımız yol haritasına tüm dünyadan başarılı örnekler ve deneyimlerle katkılar sağlayacaklar. Ayrıca son gün birlikte yapacağımız bir toplantı ile bir Ankara bildirgesi çıkararak, CHP’nin yerel seçimlerdeki, dünyadaki bütün sol ve sosyalist partilere, sosyal demokrat partilere ilham veren başarısına da atıfla, başta Filistin meselesi ve hepimizin ortak savunusu, ‘Yurtta barış ve dünyada barış’ değerini Sosyalist Enternasyonal’in kurumsal kimliğinde bütünleştirerek, bütün dünyaya yükselmekte olan aşırı sağa karşı nasıl bir yaklaşım, nasıl bir karşı duruş ve nasıl gerçekçi ve onların kötü yüzünü doğru anlatan, bizim çözüm yüzümüzü, iyi niyetimizi ortaya koyan yaklaşımı tarif ederek bir Ankara bildirgesi hazırlanacak. Ankara bildirgesi Eylül ayının sonunda New York’ta yapılacak olan Birleşmiş Milletler’in yüksek düzey toplantısı marjında orada yapılacak olan Sosyalist Enternasyonal toplantısında, benim tarafımdan sunulacak. Bütün dünyaya aşırı sağın yükselmesine, yoksulluğa, gelir adaletsizliğine, teknolojinin önümüze koyduğu yeni istihdam sorunlarına karşı nasıl sosyal demokratlar, sosyalistler ses yükseltiyorlar, önerilerini ortaya koyuyorlar, yeni politikaları nasıl tartışmaya açıp, bunun üzerinden birlikte çalışıyorlar, Ankara’nın ismiyle anılan bildirgemizle bunu dünyanın bütün sol liderleriyle ve temsilcileriyle tartışacağız.”
“BUGÜNKÜ TOPLANTILARIN ÇIKTILARININ TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİNDE YER ALMASI KONUSUNDA ÜZERİME DÜŞEN EMEĞİ SARF EDECEĞİM”
“Elbette 6’sında tüzük görüşmeleri yapılacak. 5’inde oluşturulan tüzük komisyonu Ankara’da son toplantısını yapıp, 6’sında sabahleyin açılışla birlikte tam gün tüzüğümüzün son şeklini hep birlikte vereceğiz. O toplantıya resmen Aralık ayında yolladığımız çağrı yazısıyla ama fiilen Nisan ayının sonundan beri mahallelerden, ilçelerden, illerden, sivil toplum örgütlerinden, akademiden, dünyadaki siyasi akrabalarımızdan katkılar alıyoruz. Biraz önce Ekrem Başkan’ın vurguladığı gibi bir metnin iyi olması için ortak akılla üretilmesi, hele hele meşru olabilmesi için ortakların sahiplenmesi ve o demokratik sürecin bir parçası olmaları gerekir. Onun için bugün yapılan bu kıymetli toplantı için, İstanbul il örgütümüze teşekkür ediyorum. Geçmişte yapılan çok kıymetli çalışmalar önümüzdeki günlerde bu toplantının katkıları, çıktılarıyla birlikte somutlanıp, temsil edildikleri tüzük komisyonunda İstanbul’un önerileri olarak yer alacak. İstanbul’un özelliği Doğu ile Batı’yı birleştiren bir kent olması. Tarih ile bugünü kavuşturan bir kent olması. Asya ile Avrupa’yı kavuşturan bir kent olması kadar Türkiye’nin tüm renklerini temsil eden, misafir eden, onları ev sahibi gören, onlarla birlikte siyaseti ören ve Türkiye siyasetine İstanbul’dan, Türkiye siyasetiyle çok örtüşen bir örneklem üzerinden katkı sağlayan bir ilimiz olması açısından son derece kıymetli. O yüzden ben de geçmişte olduğu gibi bugünkü toplantıların da çıktılarını dikkatle takip edip, onların tüzük değişikliğinde yer alması konusunda bu konunun teklifi ve benimsenmesi konusunda üzerime düşen emeği sarf edeceğim.”
“CHP’NİN BU ÜLKEYİ NASIL YÖNETECEĞİNİ TARİF EDECEK OLAN PROGRAMIMIZI HEP BİRLİKTE ŞEKİLLENDİRECEĞİZ”
“Tüzük kadar önemsediğimiz ve heyecan duyduğumuz bir diğer kısım ise 7-8 Eylül tarihlerinde başlatacağımız program kurultayı toplantılarıdır. 7-8 Eylül günlerini en az altı ay sürecek, hazır olduğumuzda kurultayımızı çağıracağımız ve CHP’nin iktidar perspektifini, iktidar hedefini, adeta gelecekteki hükümet programını ortaya koyabilecek, şekillendirecek, çerçevelendirecek, bugünü gören, dünyayı gören ve geleceğe CHP’nin bu ülkeyi nasıl yöneteceğini tarif edecek olan programımızı hep birlikte şekillendireceğiz. 7-8’inde oluşturulacak 20 farklı çalışma ekibinden hangi delegemiz hangi masaya, hangi odaya, hangi salona, hangi konuya katkı vermeye kendini yakın hissediyorsa, orada olacak. Oluşturulacak masalarda, sivil toplumla, akademisyenlerle, dünyadaki siyasi akrabalarımızın temsilcileriyle önerecek, tartışacak ve nasıl bir süreç yürütümü yapmamızın ilk başlangıcını orada gerçekleştirecekler. Ardından Türkiye’ye açılacağız. 81 ile gideceğiz. Yüzlerce ilçeye gideceğiz. O ilçedeki sivil toplumla, meslek kuruluşlarıyla, kanaat önderleriyle, halkın kendisiyle, ezilenlerle, sömürülenlerle, kadınlar ve gençlerle bir araya geleceğiz. CHP’nin iktidarında CHP’den ne beklediklerini, iktidarımızdan ne beklediklerini dinleyeceğiz. Kendi birikimimiz, siyasi duruşumuz, gelecek hedeflerimiz üzerinden bunlara hazır olan önerilerimizi ya da bulmamız gereken çözümleri geliştirip, bunları her birini kâğıda döküp, bir ortak metni hazırladığımızda ki bunu yaparken çok sayıda ziyaret, temas, işbirliğinin sonunda, hazır olduğumuzda kurultayı bir kez daha çağırıp, altı ay içinde, sekiz ay içinde o kurultayda, CHP’nin ikinci yüzyıl programını ortaya çıkaracağız.”
“BU HEYECANI DUYANLARLA, YORULMADAN YOL YÜRÜYECEĞİZ”
“Birinci yüzyıl programının sonunda, 10’uncu Yıl Marşı yazıldı. 10 yılda her yaştan genç yaratmakla, ülkenin dört bir yanını demir ağlarla örmekle övündüğümüz, halen daha göğsümüz kabararak, sesimiz titreyerek, gırtlağımız düğümlenerek söylediğimiz o marş, CHP kadrolarının 100 yıl önceki ahval ve şeraitte ortaya koydukları ve başardıkları hedeflerin sonucudur. Türkiye ikinci yüzyılda, Atatürk’ün partisinin bilime sarılarak, aydınlanma meşalesini en yukarıda tutarak, kimin için siyaset yaptığını bilerek, bu acımasız düzene itirazı en yüksek yerden dile getirerek, gelir adaletsizliğini çözmek, önümüzdeki bütün riskleri görmek ve faturayı emeğe, emekçiye, yoksula, işsize değil ödemesi gerekenlere fatura edip, hakkımızı almak için o yürüyüşü nasıl gerçekleştireceğimiz hep beraber mutabakatla belirleyip bu milletin önüne kararlılıkla koyacağız. Birileri istedikleri kadar hesap yapsınlar, ‘Biz bir şekilde çözeriz’ desinler. Öyle bu sefer seçim akşamı sandıkların açılmasını beklerken, ‘Umarım iyi bir sonuç gelir, aman bu sefer de kaybetmeyelim’ diye bir kaygıyı hiçbirimiz yüreğinde hissetmeyecek. Bugünden o güne kararlı adımlarla yürüdüğümüz için, geçen 31 Mart akşamında, 18.46’da sandık görevlilerinin telefonuna, ‘Seçimi kaybetmedik, kötü haberler gelecek, moralinizi bozmayın, sakın oraları terk etmeyin’ mesajı atmadık. 18.46’da atılan mesaj şuydu, ‘Birazdan çok güzel haberler alacaksınız. Sakın görev yerinizi terk etmeyin, son tutanak teslim olana kadar orada olun’. Bu yüzden CHP üyeleri kötü haberlerle moraliniz bozulmasın yerine iyi haberlerden dolayı sakın ha gevşemeyin, görevinizi sonuna kadar yapın diye mesajı gelecek genel seçimlerde de seçimi aldığımızı bile bile, yarın bu ülkenin CHP’li bir Cumhurbaşkanı olacak özgüveni ve inancıyla, artık kötü günlerin son günü bugündür, bu benim muhalefette yaptığım son görevdir diye bilerek ve isteyerek o göreve gidecekler. Bu heyecanı duyanlarla, yorulmadan bir yol yürüyeceğiz. Ben bu salonda bu heyecanı duymayan hiç kimse olduğunu düşünmüyorum. Bu partinin tüm üyelerinin, bugünkü, dünkü ya da gelecekteki yöneticilerinin tamamının bu bilinç, kararlılık, azimde olmasını CHP’li olmanın olmazsa olmaz şartı olarak görüyorum. Bir tarafta da biz bu motivasyon, bu kararlılıktayken, bizim karşımızda çaresizce ama bir yandan da bir takım kurnazlıklarla bizi başka tartışmaların içine çekmek isteyenler var. Bunlardan ortaya atılan tartışmalara istemeden, fark etmeden, eski alışkanlıklarla, eski reflekslerle katılanlara bir şey demiyorum. Ama bu kötü niyeti görmeyip de o kötü niyetin bir parçası olmaya kalkanların bu salonla da bu partinin gelecek umuduyla da bu ülkenin hak ettiği CHP iktidarıyla da kesişen bir duygularının olmadığı açıktır. O duygusuzluğu da kökünden reddediyorum.”
“O FOTOĞRAFTAKİLERİN NASIL AYNI KÖTÜ EMELLER ÜZERİNDE ÖRTÜŞTÜKLERİNİ TARİH ÖNÜNDE NOT EDİYORUM”
“Recep Tayyip Erdoğan, 21 yıl sonra Ankara dışında ilk kabine toplantısını yaptı Ahlat’ta. Ahlat’a toplantı yapmaya değil fotoğraf çektirmeye, mesaj vermeye değil verdiği mesajlarla yeni tartışmaları başlatmaya gitmiştir. Malazgirt Savaşı’nın yıl dönümünde oranın ruhuna uygun bir konuşma yerine eski polemikleri özleyen ve bizi tartışmalara çekmeye çalışan bir konuşma yaptı. Fotoğrafta bir yanına ittifak ortağını, öbür yanına da o ittifak ortağının yanıtlaması gereken çok sayıda soruyu ortaya atan HÜDA-PAR Genel Başkanı’nı aldı. Yanlarına kuvvet komutanlarını koydu ve bir fotoğraf verdi. Verdi ki yeni tartışmalar başlasın, gerilimler olsun ve esas mesele bir kenarda unutulsun. O fotoğrafın utancını, o fotoğraftakilerin birbirleri ile olan çelişkilerini, belki de çelişir gibi görünüp de nasıl aynı kötü emeller üzerinde örtüştüklerini tarih önünde not ediyorum. Zihnime, kalbime emanet ediyorum ama o gün oradaki tonun CHP’yi çekmeye çalıştığı yerin bir tuzak olduğunu da bütün yol arkadaşlarımın bilmesini istiyorum.”
“SİYASİ KAVGADAN MEDET UMAN BİR İKTİDAR ANLAYIŞI”
“Elbette bir yandan orman yangınları ile ilgili CHP’yi sorumlu tutan dil, bir yandan hakaretamiz söylemler ve hepsinin sonunda siyasi kavgadan medet uman bir iktidar anlayışı. Ne için? Başaramadığı görülmesin, yönetemediği, savrulduğu görünmesin diye. Biz bunları görüyoruz ve bunun karşısında durmamız gereken yerde durmaya devam edeceğiz. Elbette ki orman yangını dediğin meselenin ormanda olduğunu, oranın belediye sınırının dışında olduğunu, ‘O yangınları söndürmekte CHP’li belediyeler zayıf kaldı’ demenin esasen yangında zayıf kalındığı, ‘Sorumlusu da benim de belki sözüme aldanan 3-5 kişiyi kandırabilirim’den öte bir işgüzarlık olduğunun farkındayız.”
“TAYYİP ERDOĞAN İNCE İNCE HESAPLAR YAPIYOR, GERİLİM ÜZERİNDEN KUTUPLAŞMA OLSUN İSTİYOR”
“Bir yandan okullar açılacak, Birleşik Kamu İş’in rakamlarını gördük. Okula başlama maliyeti geçen seneye göre yüzde 88.8 artmış. 2019’a göre de yüzde bin 400 artmış. Her okul kademesi için var. Elinden tutup ilkokula yazdıracağınız çocuk için geçen seneye göre yüzde 98,95, 2019’a göre yüzde 994. Tam 10 kat maliyet var. Tayyip Erdoğan, bu konuşulsun istemiyor. O yüzden Tayyip Erdoğan ince ince hesaplar yapıyor. Hemşerilerine çayın maliyeti 19 lirayken, 17 lira veriyor. İnce ince hesaplar yapıyor, buğdayın fiyatı geçen sene 8 lira 25 kuruşken bu sene 9 lira 25 kuruş veriyor. İnce ince hesaplar yapıyor. Burdur’da fasulye tarlada 8 lira, İstanbul’da 100 lira diye konuşuluyor. Burdur’da tarlada 8 lira, Burdur pazarında 80 lira. Yani maliyetler var. Mesafeler var değil. Ortada yapısal çok büyük sorunlar var. Bir tarım krizi var. O yüzden Antep’teki fıstık üreticisinin feryadı, figanı, haklı söylemleri, geçen seneden bugüne bütün her şey, 2 kat, 3 kat, 4 kat bütün maliyetler artmışken, fıstığa geçen seneden 20 lira azına alım yapıyorlar. Bunlar konuşulsun istemiyor. Sadece ve sadece yeni bir gerilim olsun, bu gerilim üzerinden kutuplaşma olsun, şu sağlansın istiyor. ‘Evet, doğru. Açsın. İşsizsin. Yoksulsun. Güvencesizsin ama tehlike büyük. Bir kez daha oyunu bana vermelisin. Yoksa bayrağı indirecekler. Ezanı dindirecekler. Yoksa vatanı böldürecekler’. Ne kolay siyaset demi. Şeytanlaştır. Kutuplaştır. Kendi arkanı kalabalıklaştır. CHP ‘susturacaklar’ denen mübarek ezanı günde beş vakit okuyan müezzinlerin özlük haklarını ve promosyon haklarını savunduğu için halkın partisidir. CHP ‘indirecekler’ dedikleri bayrağı, gönlerde kalsın diye canını ortaya koyan uzman çavuşların, astsubayların, kahramanların haklarını savunduğu için halkın partisidir. CHP ‘böldürecekler’ diye ortaya koydukları vatanın, bırakın toprağını böldürmek, onun için 100 yıl önce ne yaptıysak yine yaparız. Onun için Tayyip Erdoğan çağırdığında gezi dönüşü üstüne perdelik kumaştan kefen giyenlerin ‘Ölmeye geldik’ dediklerinin devamı bir parti değil. CHP vatan bölünmeye kalktığında Çanakkale’de Conkbayırı’nda kefensiz yatanların torunlarının partisidir. O yüzden yok öyle kolay siyaset. Türkiye İttifakı rengini ay yıldızlı al bayraktan alıyor. Milli Takım gol atınca sevinen herkesi kendi ittifakından görüyor. Filenin Sultanları dünyanın öbür ucunda da olsa onların başarısıyla gurur duyuyorsa biz de onlarla gurur duyuyoruz. CHP’yi şeytanlaştırmaya çalışmak, kurduğu ülkeyi bölünmesine razı olacakmış gibi göstermeye çalışmak, susturulmuş ezanı okutan parti CHP’yken bunun karşısındaymış gibi göstermeye çalışmak, aslında yoksula sömürülen emeğini göstermemeye çalışmak. Alın terinin karşılığını vermemenin utancını gizlemeye çalışmak. Büyük gelir adaletsizliklerinin, büyük haksızlıkların, dramların, büyük ihlallerin sorumluluğunu almamaya çalışmak, meseleyi bir başka tarafa sıkıştırmaktan başka bir şey değildir.”
“CHP, “ANADOLU’NUN DÖRT BİR KÖŞESİNDE TAKDİR GÖRMEKTEDİR”
“47 yıl sonra parti ilk kez birinci partidir. Bunun özgüveniyle, bunun sorumluluğuyla, bu kutuplaşmanın ortadan kalkması için sorumluluk almaktadır. Cumhuriyet’in kurucu partisi birinci partiyken, siyasi liderlerin el sıkışmadığı bir fotoğrafın parçası olmaya itiraz etmekte, aldığı inisiyatifle o fotoğrafı Türkiye’nin tarihine gömmekte, Anadolu’nun dört bir köşesinde de bu tutumuyla takdir görmektedir. Kim CHP’nin seçimden bugüne, seçime kadar yapılan doğrularına sahip çıkıp da seçimden bugüne yapılan işlerin doğru olmadığını savunuyorsa, bundan sonra çok duyacağı bir sloganı tekrar etmek isterim. Tarihte de doğrudur. Bugünün de kendisidir. CHP Türkiye’nin birinci partisidir. Seçimler iyi gider, anketler iyi gider, parti yukarıya gider. Öbür ittifak birbirine girer, Türkiye’yi yönetmekte olanlar geri geri giderken, CHP ile birlikte umut yükselir. ‘CHP’de bir şeyler kötüye gidiyor’. Nerede görüyorsun, sokakta var mı, takside, tarlada var mı? İşçi servisinde var mı? Ev oturmasında var mı, köy kahvesinde var mı? ‘CHP’de bir şeyler kötüye gidiyor’ diyen, o zaman bir tek senin zihninde varsa, o zihin bizim Türkiye’yi Cumhuriyet iktidarına, CHP iktidarına taşımayı içselleştirmiş, zihnimizde paralel değilse karşımızdaysa, sen de eksik ol kardeşim. Sen de başka bir yerde ol.”
“NORMALLEŞME MEMLEKETİN TÜMÜNE SESİNİ DUYURMAKTIR”
“Normalleşme bugüne kadar muhalefeti eksik yapmaya karşılık gelen hiçbir kilometre taşını içermedi, bundan sonra da içermeyecek. Hayrabolu’da bütün Trakya ile bir buğday mitingi yapmak mı? Rize meydanında hiçbir siyasinin dolduramadığı kalabalıkla çay fiyatlarını protesto etmek mi? Ya da hafta sonu Gaziantep’te yıllarca yönettiğimiz şehirde, yıllardır düştüğümüz o hazin durumun tersine bütün şehri ayağa kaldırmak mı acaba normalleşmede bir şeyleri kötüye götürüyor? Normalleşme memleketin tümüne sesini duyurmaktır. Normalleşme milletin seçtiklerine milletten ötürü değer vermektir. Saygı duymaktır. Ama yaptıkları bir tek yanlışa sessiz kalmamak, yaptıkları bir tek haksızlığa karşı susmamak, ezdikleri bir tek karıncayı yalnız bırakmamaktır. Çünkü o karıncanın kardeşi vardır. O da CHP’dir. Tabii iktidar sahiplerine de anketlere bakıp ‘Bu normalleşme bize yaramadı’ diyenler, iktidar sahiplerini, o iktidarın ortaklarını ve liderlerini gerilime, hakarete, iftiraya ve her türlü rezaleti göze almaya ikna etmiş görünüyorlar. Onlara inat onlara uymayacağız. Onlara inat onlara uymayacağım.”
“O YUMRUĞUN DA O HAKARETİN DE GÜNDEMİ GERİLİMİN YARATTIĞI KAMPLAŞMAYA ÇEKMEKTEN BAŞKA BİR AMACI YOK”
“Ancak partimdeki herkesin, hatta siyasetteki herkesin, bu ülkedeki herkesin annesi annemdir. Anneye uzanan dile, haddini bildirmek, dünya lideri diyen tanımlayanlardan değil de dünyanın sosyal medya liderine, sosyal medya şirketlerinin liderlerine kalıyorsa bu memleket sırf gerilim uğruna, sırf küçük bir çıkar uğruna, yahu bu memlekette CHP’nin getirdiği bu yeni dönem meselenin özünü konuşuyor, eski kısır kavgalardan kaçıyorlar. Bizimle tartışmadıkları için milletin dertlerini anladıklarında, halk onlara kulak kabartıyor. Medya söylediklerini veriyor çünkü küfür etmiyorlar. Çünkü hakaret etmiyorlar. Çünkü gerçekleri konuşuyorlar. ‘Gerçeklerin duyulması işimize gelmiyor’ diyenlerin ortaya koydukları saldırgan, küfürcü tutum ortada. Milletin meclisinde, Meclis’te konuşan milletvekiline önceden planlı o yumruğun da milletvekilinin anasına edilen o hakaretin de aslında gündemi kavgaya, dövüşe, sövmeye, hakaretlere ve gündemi gerilimin yarattığı kamplaşmaya çekmekten başka bir amacı yok.”
“EĞİLECEK BİR SANTİM BOYUMUZ, GERİYE ATACAK BİR ADIMIMIZ YOK”
“Şunu bilelim, il danışma kurulunda, bunu İstanbul il danışma kurulunda şunu söylüyorum. Kimseden korkumuz, kimseye hak ettiği cevabı vermekten yoksun bir lugatımız, eğilecek bir santim boyumuz, geriye atacak bir adımımız, az konuşacak bir kelimemiz yok. Ama bütün inancımızı, bütün kararlılığımızı ve bütün özgüvenimizi bu milletin, onların kutuplaştırarak kulaklarını kapatmaya çalıştıkları, AKP’nin yoksuluna, MHP’nin işsizine, bize mesafeli duranın çocuğunun geleceğine dair bir şey söyleyerek sesimizi duyurup, onlar için kuracağımız yeni iktidarın, onların gerçek kurtuluşu olduğunu anlatmamıza bağlıdır. O yüzden, kendime ve bana doğru gelen her şeyi içeriden ve dışarıdan büyük bir sabırla, bu sorumlulukla görmüyorum. Mümkün olduğu kadar bütün arkadaşlarımın bu oyuna gelmeyecek sabırda, dirayette, metanette olmalarını istiyorum. Çünkü biz onlarla kavgayı ikimiz arasında yaparsak, dışarıdakiler hepimize birden ‘lanet olsun’ deyip yoksullukları, yalnızlıkları umutsuzluğa dönüşerek, bir kenara çekiliyorlar. Biz 31 Mart’ta o insanlara ‘acaba’ dedirttik.”
“TÜRKİYE’DEKİ SİYASİ PARTİLERDEKİ EN DEMOKRATİK TÜZÜĞÜ YAPACAĞIZ”
“Ekrem Başkan’ın ve yanındaki 26 ilçe belediye başkanımızın cebindeki anahtarlar, ilçelerinin belediyelerinin giriş kapısının anahtarı değil. Kasasının anahtarı da değil Allah göstermesin, şehrin altın anahtarı da değil. Muhtaç değiliz. Bizim cebimizdeki anahtarlar Atatürk’ün partisinin Cumhuriyet’in ikinci yüzyılındaki iktidarının anahtarı arkadaşlar. Meseleye böyle bakacağız. Bunun için sabırla, umutla, kararlılıkla ve özgüvenle ilerliyoruz. Büyük bir özgüvenle Türkiye’deki siyasi partilerdeki en demokratik tüzüğü yapacağız. En katılımcı tüzüğü yapacağız. Hep birlikte tartışacağız. Bana da sürpriz oldu. Aylar önce dijital demokratik katılımı hazırladık. Üyelere duyuralım denen videoyu bir daha izledim. O video şu demek, bütün dünyanın tartıştığı bir şeyi ilk kez CHP’nin yapması demek. Evinizden, elinizdeki cep telefonunuzla partiyi yönetmek demek. İtirazı sonradan değil önceden söylemek demek. Uyarıyı bir hata yapılmadan, katkıyı daha en başından verebilmek demek. O gün sadece ve sadece sorduğumuz sorulara yüzdesel cevaplar, cinsiyet kırılımları, yaş kırılımları, bölge kırılımları alıyorken, arkadaşlarımızın inanılmaz emekleriyle, teknolojiyi doğru yerden okuyarak ve kullanarak, şimdi sayfalarca yazacağınız önerileri, yaş grubuna ve bölgeye, seçmenin cinsiyetine göre bizim okuyabileceğimiz ve binlerce, yüzbinlerce görüşünden doğru segmentlere bölünmüş uyarılara dönüştürebilecek bir altyapıyı sağladık. Söyleyecek sözü olan, zaten bu tip toplantılar yapıldı. Şimdi tüzükte yenilerini, yeni yapıları ortaya koyuyoruz. Söz söyleyebileceğiniz. Ama dijital olarak bütün süreçlere doğrudan katılabileceğiniz. Eğer ilçeniz tercih ediyorsa, dünyanın öbür ucunda bile kendi mahalle seçimlerinizde oy kullanabileceğiniz. Dünyanın öbür ucundan bile partinin genel başkanına, MYK’sına yön verebileceğiniz, destek verebileceğiniz bir sürece ihtiyaç var. Onunla ilgili de o çağırıyı bir kez de buradan, kürsüden tekrar etmek isterim.”
“TÜRKİYE İKİNCİ YÜZYILDA 100 YIL ÖNCEKİ BAŞARIYI BİR KEZ DAHA TEKRAR EDECEK”
“CHP demokratikleşecek. Türkiye demokratikleşecek. CHP değişecek, Türkiye değişecek. Türkiye’de iktidar değişecek. Türkiye’deki insanların geleceği değişecek. Umutları yeşerecek ve Türkiye 100 yıl önce olduğu gibi bütün dünyanın ibretle baktığı, ivmesine şaşırdığı, kararlılığına şapka çıkardığı bir ülke olarak ikinci yüzyılda 100 yıl önceki başarıyı bir kez daha tekrar edecek. Bu ülkeye demokrasiyi biz getirdik. Cumhuriyet’i biz kurduk. Çok partili rejimi biz getirdik. Sosyal devleti biz getirdik. Ama bu ülkede iktidarı alanların bu ülkede yargıyı ele geçirdikleri, basını ele geçirdikleri, tüm kurumları ele geçirdikleri, en sonunda da ‘Sen beni seç, gerisine karışma, her şeye o karar verecek’ dedikleri bir süreci maalesef bu ülkenin yaşamasına engel olamadık. Sorumluluğumuzun farkındayız, bu bizi son derece inançlı, kararlı ve azimli yapıyor. Bir daha gelip de basını ele geçirmek için değil kimsenin ele geçiremeyeceği bir basın ve medya oluşturmak için. Gelip de adaleti ele geçirmek için değil bir daha kimsenin ele geçiremeyeceği bir yargı sistemi kurmak için. Gelip de biraz da ‘bizimkiler kazansın’ değil gerçekten hep birlikte çalışılsın, en iyisi kazanılsın, hakça bölüşülsün diye bir düzen kurabilmek için. Bu ülkenin 100 yıl sonra bir kez daha bize ihtiyacı var. Ben partime güveniyorum. Partimin her bir üyesine, her bir yöneticisine güveniyorum. Ben sizi seviyorum. Birbirinizi sevdiğinizi, bu ülkeyi sevdiğinizi, çıkar ilişkileri üzerinden değil gerçek bir vatanseverlikle bu partide bulunduğunuzu ben de biliyorum. Cümle alem de biliyor. 47 yıl boyunca birinci parti olmamış bir partiyi bırakmayıp, bir arada duran, bayrağını dalgalandıran, bacasını tüttüren, çorbasını kaynatan örgütümüzün tüm kararlarının önünde saygı ile eğiliyorum. Bugün tüzük size emanettir. Çalışacaksınız, üreteceksiniz, taşınacak, hep birlikte değerlendireceğiz, en iyisini yapacağız. Ümit ediyorum, her iki başkanımın dediği gibi bu tüzük gelmiş geçmiş en iyi tüzük olarak sonuçlanır. Yapmazsak daha iyisini yine hep birlikte yaparız, eksik kalan kısmını ama birbirimizin iyi niyetinden şüphemiz yok. Muhteşem bir program yazacağız. Hep birlikte yazacağız. Biz inanacağız, Türkiye’ye inandıracağız. Çünkü şuna yürekten inanıyorum ki bu ülkenin kurtuluşu bu salondadır. Bu ülkenin kurtuluşu 4-9 Eylül arası toplanacak salondadır. Bu ülkenin kurtuluşu bu partinin kurucusunun iradesini sahiplenen milyonlarca üyesinin iradesini sahiplenen milyonlarca üyesinin, seçmeninin, 83 milyon Türkiye insanın yüreğindedir. Sizi seviyorum, inanıyorum, size güveniyorum. Hep beraber başaracağız. Hep beraber başarıp, bu ülkeyi bir kez daha ayağa kaldıracağız.”