CHP Lideri Özel Silivri’de: CHP geldiğinde bunların hesabı sorulmaz sanma

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, 19 Mart darbe girişiminin ardından tutuklanan öğrenciler, Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ve Gezi tutukluları başta olmak üzere çok sayıda isimle Silivri Cezaevi’nde bir araya geldi. Özel, ziyaretinin öncesi yaptığı açıklamada, “Halkımızın Ramazan Bayramını kutluyorum. Maalesef sizler burada göreviniz gereği, bizler de sorumluluklarımız gereği bir kez daha bir cezaevi önündeyiz bir bayram günü. Sabah, bayram namazında Ekrem Başkanımızın köyündeydik. Sonra hemşerileriyle Ortahisar’da Trabzon merkezde hem bayramlaştık hem imza kampanyamızı başlattık. Şimdi Trabzon’dan İstanbul’a ve Silivri’ye geldim. Silivri’de cezaevinde bayram ziyaretlerini gerçekleştireceğim” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, şunları söyledi:
“ÖĞRENCİ ARKADAŞLARIMIZLA BAYRAMLAŞIYORUZ”
“Öncelikle tabii tümüyle görüşmeyi gönül ister, milletvekillerimiz bunu sağlıyor. Çok sayıda milletvekilimiz İzmir’de, Ankara’da, Bursa’da ve diğer kentlerde gözaltında ya da tutuklu olan öğrencilerimize eriştiler, erişmeye çalışıyorlar. Ailelerle iletişim halindeyiz. Ben de burada dört farklı cezaevinde bulunan öğrencilerle görüşeceğim. Ardından Ekrem Başkanımızla, belediye başkanlarımızla ve içerde hepimiz yerine Gezi davasından yatan arkadaşlarımızla, son dönem tutuklanan bürokrat arkadaşlarımla bayramlaşacağım. Yaklaşık 30 kişiye yakın bir listem var. Tabii burada en önemli nokta şu. Biz Ankara’da bayramlaşma programından çekildik. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliyorsunuz, biz geçmişin kırgınlıklarını ve küskünlüklerini bir tarafta bırakıp, birinci parti olmanın sorumluluğuyla Sayın Erdoğan başta olmak üzere tüm liderlerle bayramlaşıyorduk. Yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi tüm partilerle bayramlaşan tek partiydi. Ama bu sene bayramı bayram olmaktan çıkardılar. Bir tarafta bayramlaşma bir tarafta bu yaşananlar. Bu kadar genç ailesinin yanında yokken bu sabah evlerinde bayram sofralarında tabakları boşken annelerinin boğazından çay geçmedi. Birçoğu buralarda, kapılarda çocuklarını bekliyor. O yüzden biz bu sene bütün bayramlaşmalardan çekildik. Milletimizle ve cezaevlerindeki mağdur öğrenci arkadaşlarımızla bayramlaşıyoruz.”
“DEVLET ARTIK PARTİ DEVLETİ”
“Ayrı ayrı meselelerle ilgileniyoruz. Biraz önce yakın gözlüğünü ulaştıramayan anneye milletvekilimiz yardımcı olacak çünkü burada taşınamaz bir kapasite ile baş başa herkes. Genel olarak sorunlar, arkadaşlarımızdan derlediğimiz sorunlarla il başkanımız cezaevi yönetimiyle görüşüyor. Bakanlıkla görüşüyor, iletiyoruz. Temel sorun şu, burada tutulan genç arkadaşların hiçbirinin bir suçu günahı yok. Bir kere kendilerine büyük ve uzun haksızlıklar yapıldı, ondan bahsedeceğim ama bir kişinin bu cezaevine girip giremeyeceğine hakim karar verir. Ve devlet, para basıyorsa sınırları varsa ve hapishanesi varsa infaz uyguluyorsa devlettir. Bunu da adaletle yapıyorsa demokratik devlettir. Elbette cezaevlerinde birileri olacak. Suç işliyorsa cezaevine girecek ki kamu düzeni sağlansın. Ama kimin kaldığına bağımsız hakimler, her bir kişi açısından sorular sorarak son olarak vicdani kararlar ve somut deliller ile karar verecekler. Oysa Türkiye’de binlerce öğrenci gözaltına alındı. Gözaltında dört gün tutuldu. Götürüldü ve haklarında maalesef toplu karar verildi. Teker teker bakıyoruz öğrencilere. ‘Hakim sana ne sordu?’ ‘Hakim bana hiçbir şey sormadı.’ Hakim sormadan tutuklama yapıyorsa devlet, hukuk devleti değildir. Devlet, polis devletidir. Hatta artık bir partinin devletidir.”
“ALGI YÖNETİMİ YAPIYOR, AİLELERİ KORKUTUYORLAR”
“Ben Gezi’de neredeyse hani çok iddialı bir şey söyleyeyim, tutuklanan herkesi gördüm, neredeyse bütün gözaltılara girdim. Şimdi bakmayın bu Vatan Emniyeti milletvekillerinin denetimine… Demokratik ülkelerde milletvekili gider nezarethane şartlarını, cezaevi şartlarını görür. Bu görevi millet adına yapar. Ama arkadaşlarımız Vatan Emniyete sokulmadı. Vatan Emniyette hep birlikte günlerce bir yerde durdular. Tutuklamaya sevk aşamasında saatlerce bir odada sıkış tepiş… 40 kişiye 3-4 şişe su vermeler… Günlerce bu yüzden aç kalmalar. Raporlarda var. Diyor ki ‘Hapishaneye götürülünce sevindim. Hiç olmazsa yemek yerim, su içerim dedim.’ Böyle kötü muamele. Ve bu arkadaşlarımıza hakimler toplu karar verdiler. Ben Gezi’de her aşamada olmuş bir milletvekili olarak… Gezi’de de tutuklama aşamasında haksızlık oluyordu ama kişiye özel soru oluyordu. Gösteriyordu hakim, ‘Bu sen misin?’ Yüzünü kapamış, elinde molotof, kişi, ‘Ben değilim’ diyordu, hakim o olduğuna karar verip tutukluyordu. Ya da kişi diyordu ki ‘Evet bu kalabalığın başındaki benim.’ Hakim tutuklamaya karar veriyordu. Onlar da ileri tedbirlerdi, lüzumsuzdu ama hep birlikte koşan bir grubun etrafını çevirip 200 kişiyi alıyorsun. Polis gelmiş oradan kovalıyor. Bunlara tek bir soru, fotoğraf göstermeden gözaltına alıyorlar, tutukluyorlar, ondan sonra da kendilerince iletişim yapıyorlar. Mesela sembol isimlerden birisi Berkay. Suçu, ‘Her şey çok güzel olacak’ sloganının mucidi olmak. Aldılar, tutukladılar. Berkay gözaltına alındıktan saatler sonra o olay olmuş iletişim yapıyor gazete, ‘Cumhurbaşkanına küfreden ekipte varmış.’ Berkay o gün olmadan, gündüz gözaltına alınmış. Arada bir gün var. Algı yönetimi yapıyorlar. Aileleri korkutuyorlar.”
“VİCDANI OLAN HERKESE SESLENİYORUM”
“Bir kere emniyet bu kadar çok tutuklamaya hazır değildi. Sevk aracı yeterli değildi. Cezaevleri hazır değil. Çok önemli bir temel kuraldır. Benzer suçlar benzer koğuşlarda kalır. Bugün böyle bir hazırlığı olmadığı için cezaevinin, gençler birer ikişer hangi koğuşta boş yer varsa oraya konuluyor. Biz içerde kalan kimseyi kötülemek için söylemeyiz, ama ilk kez 18 yaşında, 19 yaşında, 20 yaşında cezaevine girmiş ve suçun türü, dışarıda annenin, babanın kaldırabileceği gibi değil. ‘Senin evladını şu koğuşa koydular.’ 47 tane aynı suçu işlemiş kişi var, bir tane de 18 yaşında çocuk var o koğuşta. O yüzden yapılan bu toplu tutuklamalara karşı verilecek en doğru karar, vicdanı olan herkese sesleniyorum: Tutukluluğa itirazların kabulü, tutuksuz yargılanmadır. Toplantı, gösteri yürüyüşü kanununa muhalefetin cezası, en ağırı verilse bir gün yatarı yok. O zaman burada bir gün yatırdığında sen adaleti ayaklar altına alıyorsun. Temel prensip, bir masum içeride boşuna yatacağına, 99 suçlu dışarıda gezsin prensibidir. Bunlar tersine işletiyorlar bunu. Şu kadarcık bir şüpheden, suçlanan yararlanır, zanlı yararlanır. Ama sen bunun tam tersini yapıp hepsini içeri koyuyorsun. Bu şu demek: Tayyip Erdoğan’ın gücü gençlere yetmedi, onları özgürlüklerinden mahrum bırakarak, ailelerinin psikolojileriyle uğraşarak, bundan sonra olası mücadelenin hattını kırmaya çalışıyorlar. Dün buna cevap Maltepe’den verilmiştir. İlk gün 100 bin kişi olan kalabalık 2 milyon 200 bin kişi olduysa korku kimseyi yıldırmıyor, korku kitleleri kamçılıyordur. Kötü muamele kitleleri kamçılıyordur.”
“GENÇLERE TERS KELEPÇENİN HESABINI SORACAĞIM”
“Buradan bütün kamu görevlilerine, emniyet müdürlerine, onların altında görev yapan ve emir verenlere hatırlatıyorum. Ters kelepçe kötü muameledir. Kime ters kelepçe yapıyorsunuz? Senin de evladın var. 18 yaşındaki çocuğa ters kelepçe yapıp, 10 saat onu tutmak olur mu? Doktor muayenesine giderken ters kelepçe ile götürüyorsunuz. Utanç verici bir şey. Sicilinize kazınıyor bunlar. Günü gelecek diyeceğiz ki, benim İçişleri Bakanım diyecek ki, ‘19 Mart sürecinden sonra Silivri gözaltılarında doktor muayenesine götüren ekibe ters kelepçe emrini veren arkadaşı çıkarın bir görelim, kimmiş o?’ Bilmiyor muyuz? Devlette kayıt biter mi? Soma’nın hesabını soracağım diye yemin ettim. Yemin ederim gençlere ters kelepçenin, kötü muamelenin, gençleri saatlerce aç bırakmanın, içeride teker teker o gençlere yapılan kötü sözlerin, hakaretlerin, kötü muamelelerin.. Ben unutmam. Bakın bana Avrupa Birliği’nden dün getirip bayrak teslim ettiler. Dediler ki ‘Avrupa Birliği’ne girmenizi destekleyen bütün ülkelerin milletvekilleri imza attık.’ Benim öyle bir iddiam var. Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokmak gibi. Aldım bunu dedim ki, ‘Kaldırın, sorun bizim ekibimizdeki arkadaşlardan biriyle röportaj yapın.’ Ankara’ya gidecek, üstüne şu yazılacak: ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletimizin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği oylaması sırasında salonda Ekrem Başkan ile bu bayrağı biz açacağız’ dedik. Ben hiçbir şeyi boşa bırakmam. Özgür Özel’in geçmişten ileriye atıf yapıp, şunu şöyle yapacağız deyip yapmadığı bir şey gördünüz mü? O yüzden bu ters kelepçenin evrak üzerinden üzerine düşecek İçişleri Bakanımız. Ve kötü muamele, işkence insanlığa karşı suçtur. Zaman aşımı olmaz. Bak bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı. Bundan önce insanlığa karşı suçların hepsinin zaman aşımlarını iptal ederken sanma ki CHP gelene kadar unutulur. Özgür Özel unutmaz. CHP geldiğinde de bunların hesabı sorulmaz sanma.”
“MUSSOLİNİ’NİN ÖN İNFAZ YÖNTEMİNİ UYGULUYORLAR”
“Bakın kötü davranmayan, görevini yapan, aldığı emri uygulayan kimseye bir şey demiyorum. Ama 18 yaşında çocuğa ters kelepçe takanı, ona cinsiyetçi küfür edeni, iteni, kakanı, 40 kişiye ‘Size bu kadar su yeter’ diyeni… Devlette hiçbir şey kaybolmaz. O izi bulurum, o hesabı sorarım. Bundan sonra ‘Ben o zaman üç yıllık hakimdim, bilemedim. Hepsini birden gönderdim.’ Sana da soracak Hakimler, Savcılar Kurulu. Suç şahsidir. Nasıl sormadan 300 kişiyi bir götürüyorsun? Civciv mi topluyorsun, tavuk mu güdüyorsun? ‘300 kişinin hepsini birden alın cezaevine koyun.’ Ya içinde masum varsa ya hepsi masumsa? En sonunda şu kararı vereceksin. En sonunda en kötü kararı verdin, 1 yıl 2 ay. Sonra başlayacaksın söylemeye. ‘Ceza İnfaz Kanunumuz gereğince…’ Yatarı yok o suçun. İçerde yattığı 17 gün, anasının çektiği 17 çile gecesinin hesabını kim soracak? Onu da ben soracağım. Mussolini’nin ön infaz yöntemini uyguluyorsunuz. Mussolini’nin ön infaz yöntemi. ‘Tayyip Erdoğan’a karşı protesto edersen Silivri’yi boylarsın.’ Nerede yazıyor? Gösteri yapmak, toplanmak cezası 1,5 yıl. İlk kez işlendiğinde bir gün yatarı yok. Sana onu oraya kim yatırtıyor? Rejim. Bak Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına buraya kimin gireceğine sen karar vereceksin. Bunu Tayyip Erdoğan adına bu kararı veriyorsan, yatmayacak çocuğu, bir gün yatarı olmayan suçtan 17 gün, 30 gün yatırıyorsan vallahi onların toplamının hesabını soracağız. Bu kadar açık söylüyorum. Meydan boş değil kardeşim.”
“O SANDIKTAN KAÇAMAYACAKLAR”
“Cumhuriyet Halk Partisi geliyor. AK Partililer, MHP’liler, vallahi de billahi de oy verene, üye olana, destek olana hiçbir şey yok. Bir hatadır yaptınız. Anket için telefonlar geldiğinde ‘kararsızım’ falan demeyin kardeşim. ‘Gönderiyoruz bu iktidarı’ deyin, görsün millet. Cumhuriyet Halk Partisi’nin gümbür gümbür geldiğini dünya da görüyor, Avrupa da görüyor. Bunlar da hissetsin. Kötü muamele yapanlar, CHP’nin geldiğini görünce duracaklar. Zam vermeyenler, CHP’nin geldiğini görünce verecekler. Derdinizi duymayanlar, duyacaklar. O yüzden bu iktidarı değiştirme iradesi bugünden itibaren Türkiye’nin önünü açacak bir şeydir. Bu iradeyi sokakta, anketlerde görüyoruz. Çok kati bir şekilde olmalıdır. Yaklaşmakta olan seçimin sonucu kaçamayacakları bir noktaya gelecek. O sandıktan kaçamayacaklar. Türkiye’nin yarısından bir fazlasından imza toplamak üzere yola çıktık. Yoksulluktan, işsizlikten, kiradan, ürününün para etmemesinden şikayet eden, kredi kartı faizinden, borcundan şikayet eden, evladına yapılan muameleden şikayet eden, hepimize yapılan, sanatçılara yapılan baskıdan şikayet edenler… Bu iktidarı değiştirdiğinizi gösterin. Bunlar gidiyorlar.”
“ÖLÜMÜ GÖZE ALIRIM, BU ÇOCUKLARIN AHINI YERDE BIRAKMAM”
“Bu rejim adına suç işleyenler, bundan sonra işleyemesinler. Yaptığı işi yaparken şöyle düşünsün. Kitaba, kanuna, vicdana göre karar veren ne hakim endişe etsin, ne muamele eden polis endişe etsin. Ne de herhangi bir yerde örneğin MASAK’ta rapor yazan, bir yerde tutanak yazan, kendisine o yaptırılan, bu yaptırılan… Ama bunu yaparken, Tayyip Erdoğan’ın rejimi üzerinden hesap yapan, kendi geleceğini hesap etsin. Türkiye’nin yarınlarında demokratik bir ülke var. O ülkede düşünce suçu olmayacak. Partizanlık olmayacak, kayırmacılık olmayacak. Ama masum insanlara bugünkü iktidar için zulmedenler, zulüm kararını verenler, o muameleyi yapanlar bilsin ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gereğince bu yaptıkları kötülüklerin zaman aşımı da yok. Mutlaka ve mutlaka hesabı sorulacak. Bu ülke Almanya kadar demokratik bir ülke olacak. Ama bu günleri yaşatan, bu kötü muameleleri yapanlar da teker teker bu devletin içinden toplanacak, kazınacak. Özgür Özel’in bugüne kadar ‘Yapacağım’ deyip de yapmadığı hiçbir şey yok. ‘Tutacağım’ deyip tutmadığı hiçbir söz yok. Bayram mübarek gün ant olsun ki namusum üzerine söylüyorum. Bu gençlere kötü davrananların her birini teker teker bulacağım. Devlet görevlisiyse de bulacağım. Polisse de bulacağım. Hakim, savcıysa da bulacağım. Sonsuza kadar takip ederim arkadaş. Biz dava, inanç kararlılık adamıyız. Ben 10 yaşımdan beri yatılı okulda büyümüş birisiyim. Bir kişiyi geride bırakmadım, bir kişiyi satmadım, bir tane masuma kötülük yapana da yandaş, yoldaş olmadım. Ölümü göze alırım bu mağdur çocukların ahını yerde bırakmam. Bu kadar söylüyorum.”
“BURAYA GETİRİLMESİ YENİ SAĞLIK SORUNLARINA SEBEP OLABİLİR”
Genel Başkan Özel, yoğun bakımda tedavi altında olan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın son durumunun sorulması üzerine, “Mahir Polat’ı çok yakından, hem hukuk yönünden Umut Akdoğan arkadaşımız, hem sağlık yönünden kendisi de bir kardiyolog olan Kani Beko milletvekilimiz an be an takip ediyorlar. Yoğun bakımda. Yoğun bakımda iyi, durumu stabil. Ailesinin korkacağı bir şey yok ama cezaevine gelebileceği bir durumu da yok. Bu durumda gerekli başvuruları, çalışmaları da yapıyoruz. Zaten doğru olan bütün arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanması. Mahir Bey’in sağlık durumu, içinde bulunduğu şartlar ve tedavi ortamı düşünüldüğünde stabildir. Ancak buraya getirilmesi yeni bir sağlık sorununa sebebiyet verebilir. Yakından takip ediyoruz” dedi.
“İLK SEÇİMDE TAMAMEN TASFİYE OLACAKLAR”
Özel, yeni dönem stratejisinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Bizim stratejimiz bir adım geri atmamak, bir santim eğilmemek ve bir kelime eksik konuşmamaktır. Erdoğan’a bundan sonraki stratejilerini sorarsanız muhalefet stratejilerini sorun. Onların iktidarda kalmaya yönelik kötücül stratejileri bir darbe planına dayanıyor. O darbe milletimiz tarafından bastırılmıştır. Şu anda Türkiye’yi bir cunta yönetmektedir ve bu cuntanın kurumlardaki bazı bileşenleri örneğin RTÜK Başkanı olan kişi BTK Başkanlığı ya da İletişim Başkanlığının başındaki kişiler, bulundukları binaların konforlu makam odalarında darbeciler ve cuntanın atadıkları olarak oturmaktalar. Dışarıdaki masum insanlara, camdan dışarıdaki demokrasiye, masum insanların seçme hakkına ateş etmektedirler. Bu darbenin tüm unsurları ile bastırılıp defedileceği sandık ise 23 Mart sandığı gibi gelecekteki genel seçim sandığıdır. Darbe girişiminde bulunan cuntacılar bir sandıkla püskürtüldüler. Tamamen tasfiyeleri, yapılacak ilk genel seçimler olacaktır.”