Gündem

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Erdoğan, cesaretin varsa çık karşımıza biz seçime hazırız”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Halk Buluşmasında iktidara seçim çağrısında bulundu. “Erdoğan, cesaretin varsa zaten bıçak kemikte, kaçma, gel çık karşımıza, biz seçime hazırız. Biz hazırız, Esenyurt da hazır, İstanbul da hazır. Türkiye de hazır. Cesaretin varsa hodri meydan. Çık karşımıza” ifadelerini kullanan Özel, iktidar kaynaklı “sine-i millet” çağrılarına da dikkat çekerek, “Buradan bütün muhalifleri uyarıyorum. ‘Sine-i millet’ demek, ‘erken seçim’ demek değildir. 90 gün sonra ara seçimdir. AK Parti ile MHP’nin kurduğu tuzaktır. Bu tuzağa kimse kapılmasın” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve Esenyurt Belediye Başkanlığına kayyum atanmasının ardından Esenyurt Cumhuriyet Meydanında gerçekleştirilen Halk Buluşmasında konuştu. Genel Başkan Özel, “Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Bugün burada, Esenyurt Meydanı’nda Esenyurt’un tüm renkleri, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle hangi etnik kökenden olursa olsun, Alevi’si, Sünni’si hepsi omuz omuza… Esenyurt’un seçilmiş, iki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş belediye başkanına ve onun şahsında kendilerinin seçme hakkına sahip çıkan bütün Esenyurtluları yürekten kutluyorum. Bugün, dün yaşanan büyük hukuksuzluklardan sonra Esenyurt Belediyesinin önüne bir çağrı yaptık. Ancak dün Esenyurt’un seçme hakkına el koyanlar, kayyum eliyle belediye binasına, binanın önündeki özgürlük alanına el koymaya kalktılar” dedi. Özel şöyle devam etti:

“ESENYURT’UN EN BÜYÜK ALANINI SORDUM, ORAYI DOLDURACAĞIZ DEDİM”

“Devletimizin polisini kanunsuz emirlerle o alanı küçültmeye, sizi, bizi irademize sahip çıkarken güçsüz göstermeye kalktılar. Onlara verilecek cevap şuydu. Geldik, il başkanımızla, diğer partilerin yöneticileriyle görüştük. Sordum, dedim ki; ‘Esenyurt’un en büyük alanı, en büyük meydanı neresi?’ dedim. Burasını söylediler. ‘Orayı dolduracağız’ dedim, ‘Orayı’. Burada bir ilk gerçekleşiyor. Meydanda bir siyasi partinin belediye başkanına yapılan bir haksızlık var. Ama meydanda biraz önce isimleri ayrı ayrı sayılan tüm siyasi partilerin bayrakları var, dayanışma duyguları var. Biraz önce DEM Parti’nin Sayın Eş Genel Başkanının dayanışma söylemlerini işittik. Kendisine eşlik eden grup başkanvekillerine, milletvekillerine, Türkiye İşçi Partisi milletvekillerine, EMEP milletvekillerine, Saadet, DEVA, Gelecek ve Sol Parti’nin il başkanlarına, yöneticilerine, ilçe başkanlarına bu büyük dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz. Ayrıca yayınlamış oldukları açıklamalar, beni arayarak bildirdikleri dayanışma duyguları ve takındıkları kurumsal tutumlarla DEVA Partisi’nin Sayın Genel Başkanı Ali Babacan’a, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Erkan Baş’a, EMEP’in Sayın Genel Başkanı Seyit Aslan’a, Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na, kurumsal açıklamalarıyla güç veren Saadet Partisi’ne ve Sol Parti’ye yürekten teşekkür ediyorum.”

“BİRİZ, BİRLİKTEYİZ, HEP BERABERİZ”

“Cumhuriyetimiz iki gün önce 101’inci yaşını kutladı. 101 yılda nice badireler atlattık. Darbeler, darbe girişimleri, terör saldırıları, demokrasimizi hedef alan nice olay yaşadık. Ama yıkılmadık. Karşımıza her türlü kötülüğü diktiler. Sinmedik, eğilmedik, teslim olmadık. Bugün de millet iradesine bir saygısızlık, bir hürmetsizlik eden iktidarın, onun büyük – küçük, görünür – görünmez ortaklarının hepimize karşı giriştikleri bu darbeye karşı dimdik ayaktayız. Biriz, birlikteyiz, hep beraberiz. Biraz önce söyledim. Ahmet Özer bir akademisyen, profesör, bir kanaat önderi, bir bilim insanı, bir kamu görevlisi. Yıllardır bu görevleri yapıyor. Esenyurt’ta aday belirlenirken elbette bir siyasi parti o kentin sosyolojisini, o kentteki seçmenlerin tercihlerini dikkate alarak en doğru adayı belirlemek durumdadır. Böyle yaptık. Konuşarak, görüşerek, istişare ile, ölçerek, biçerek yaptık. En sonunda Ahmet Özer’i sizlere arz ettik. İki kişiden birinin oyuyla, rekor oyla Türkiye’nin en büyük ilçesini sizlerin oylarınızla Ahmet Hoca kazandı. Şimdi buradan ona, Silivri’ye bir dayanışma alkışı yolluyoruz. Yayına ne kadar gidiyor bilmiyorum ama duymasını istiyorum. Ahmet Başkan Esenyurt Meydanı, on binler hep bir ağızdan haykırıyor. ‘Ahmet Başkan yalnız değildir’ diyorlar.”

“10 YIL GERİYE GİDERSEK AK PARTİ’DE FETÖ MENSUBU OLMAYAN 10 KİŞİ KALMAZ”

“Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, tamamen usulsüzlük, tamamen bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Ahmet Başkan her sabah 08.30’da gittiği belediyeye, 08.30’da davet edilse ifade vermeye gidebilecekken sabah 05.00’te çilingirle kırarak evinin kapısına dayandılar. Eşi telaşla, korkuyla kapıyı açtı. Durumu izah etmek yerine ittirip geçtiler. ‘Müsaade edin, uyandırayım, gelsin’ dedi. ‘Hayır’ dediler. Ahmet Özer’in yatak odasına gidip polisler kendisini bizzat uyandırdılar. Bunu bilerek yaptılar. Oradaki muamele, kötü muamele, ahlaksız muamele, kanunsuz muamele eninde sonunda bir kez daha bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir kenara yazın. Yanında belediyeye aynı zamanda, eş zamanlı gittiler. Devlet dairesinin, devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. İçeri girdiler. Kapıda avukatlar yetişip, Belediye Meclis Üyesi avukatlarımız yetişip, aramaya hakları olduğu için tanıklık etmek istediler, içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı, ne belediyede. Ahmet Başkanı tutuklarken bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, kitapları, dergileri kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz, Ahmet Başkanın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını bile tutuklanırken gerekçe diye gösterdiler. Tutuklama sırasında, ‘Efendim onunla görüşmüş, bununla görüşmüş. 10 yıldır dinliyorduk’ diyor. ‘10 yıldır terörle irtibatlı’ diyor. 10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek, AK Parti’de FETÖ terör örgütüne mensup olmayan 10 kişi kalmaz.”

“2015’TE AK PARTİLİLER REMZİ KARTAL İLE YEMEK YEMİŞLER”

“Diyor ki; ‘Sen Remzi Kartal ile belli sayıda telefon görüşmesi yapmışsın’. Bir bakıyorsunuz, 2015 yılında Remzi Kartal ile o dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Meclis Başkanvekili, her ikisi de milletvekili, oturmuşlar yemek yemişler ya da geçtiğimiz seçim o zamanlar Munzur Üniversitesinden getirdikleri sosyolog gidip de adadan mesaj getirince onu okuyan öğretim görevlisi, Remzi Kartal ile 8,5 saat görüşmüş, 8,5 saat. Remzi Kartal ile görüştü diye içeri atmaya kalkarsanız AK Parti’de de kimse kalmaz, yöneticiniz de kalmaz sizin. Bu meydanda, Esenyurt’ta konser verilmiş, şarkıcı gelmiş, konser vermiş. Efendim, bu şarkıcıyı getirmek terör örgütüyle ilişkiymiş. Kardeşim eğer o şarkıcının yaptığı iş terörse onu dinleyen Esenyurt Kaymakamını ne yapacağız? Ne sanat, ne siyaset, ne yakınının ölümünde açılan taziye telefonu, ne 10 yıl önceki telefon görüşmesi terörle ilişkilendirilemez. Ancak yapılan iş Ahmet Özer’in özelinde önce Esenyurt’un, sonra İstanbul’un, sonra Türkiye’nin iradesine ipotek koymaktır.”

“KAYYUM POLİTİKALARIYLA KÜRT SORUNUNUN OLDUĞUNU İLAN ETTİLER”

“Çıkmışlar bilindik numaralarla, şafak operasyonlarıyla, FETÖ’den kalma kumpaslardan medet umarak Ahmet Özer’i görevinden uzaklaştırıyorlar. Bunlar dönüp diyorlar ki ‘Terör sorununu biz çözeceğiz ama Türkiye’de Kürt sorunu yoktur’ diyorlar. Buradan açıkça söylüyorum. Bir ülkede bir sorun varsa sorunun sahibine sorulur. Eğer bir sorunun olup olmadığına o ülkede yaşayanlar değil de yönetenler karar veriyorsa o ülkede diktatörlük var demektir. Açıkça söylüyoruz, bir ülkede bir sorunu yaşayanlar sorunu söylüyor ve bu sorun tartışılıp çözülüyorsa orası demokrasi diye anılır. Yok ülkeyi yönetenler buna karar veriyorsa orası otokrasidir, orada otoriterler vardır ve o ülke demokrasi değildir. Bugün ‘Kürt sorunu yok’ diyenler, Esenyurt’ta yaptıklarıyla, kayyum politikalarıyla Kürt sorununun var olduğunu kendileri sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya ilan etmişlerdir. Ahmet Hocanın tutuklanacağını dün öğle saatlerinde Erdoğan açık açık söyledi. Yani kararı vermişler, talimatı vermişler. Şekil, şartı tamamlıyorlar. Biliyorsunuz Canan Kaftancıoğlu davasında, Selahattin Demirtaş davasında, Sözcü Gazetesi davasında, Hrant Dink davasında ‘As’ dediklerini asan, ‘Kes’ dediklerini kesen, sarayın talimatlarını yerine getiren biri vardı. Onun adı; seyyar giyotindi. Mahkeme mahkeme gezdirip adaleti katlettirmişlerdi. Onun adı; adaletin celladıydı. Son görevi bakan yardımcılığıydı, siyasiydi. Bir telefonla ‘Bana İstanbul’da lazımsın’ diye ta devletin en tepesidekinden aldığı emirle koştu geldi ve dünkü operasyonu yönetti.”

“ERDOĞAN’IN ‘ZEKERİYA ÖZ’Ü AKIN GÜRLEK”

“Buradan sesleniyorum. Sayın Erdoğan’ın talimatıyla gelip de bu operasyonlara girişen Akın Gürlek, ‘Zekeriya Öz’ü hatırlıyor musun?’ Ona da talimatı FETÖ veriyordu. Kumpas yapıyordu. Bıçağının iki tarafı da kesiyordu. Kibrinden yanına yanaşılmıyordu. Sonra günü gelince sıçan gibi kaçtı. Sen Recep Tayyip Erdoğan’ın Zekeriya Öz’üsün Akın Gürlek. Akın Gürlek, savcı değildir. Akın Gürlek, hukukçu değildir. Akın Gürlek vicdanı olmayan, aklı olmayan, hastane hastane sürünen mahkûmları bile cezaya boğan ama Akın Gürlek, adliye adliye adalet katledilsin diye gezdirilen bir cellattır. Bu vicdansız, bu millete hesap verecektir. Söz veriyorum.”

“BİLEĞİNİ BÜKEMEDİKLERİNİ EKARTE ETMEYE ÇALIŞAN ANLAYIŞA TESLİM OLMAYACAĞIZ”

“Elimde bir not var. Not avukatları tarafından evladına, evladı tarafından il başkanımız eliyle beş dakika önce bana ulaştırıldı. Silivri 9 Nolu Cezaevinden Profesör Doktor Ahmet Özer’in halkımıza selamlarıyla, ilk mesajı şu şekildedir. ‘İlk sözümüz personel ve arkadaşlarımın işlerine dört elle sarılmasıdır. Vatandaş asla mağdur olmamalıdır, daha güçlü çıkacağım ve hizmetlerime kaldığım yerden devam edeceğim’ diyor. Ahmet Başkan’a bunu yapan Akın Gürlek sadece bunu yapmaya gelmedi. Oyun büyük, kumpas büyük, talimat en yukarıdan. Bu oyunu, bu kumpası görüyoruz. Yapılanın önce Esenyurt’un seçme hakkına, sonra İstanbul’un seçme hakkına müdahale olduğunu, hevesin, niyetin kumpaslarla Türk milletinin seçme hakkını kısıtlamak olduğunu, kendileri için risk gördüklerini, bileğini bükemediklerini, seçimde karşısına geçmeye korktuklarını ekarte etmeye çalışan bu anlayışa teslim olmayacağız.”

“ERDOĞAN GEL, ÇIK KARŞIMIZA, BİZ SEÇİME HAZIRIZ”

“Recep Tayyip Erdoğan, ahmak davasıyla mı, kumpas davasıyla mı, onunla mı, bununla mı diye düşünme. Aklından geçeni piyonlarına, cellatlarına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa zaten bıçak kemikte, kaçma, gel çık karşımıza, biz seçime hazırız, el mi yaman, bey mi yaman? Varsa cesaretin… Sayın Erdoğan bir ses duyuyorum, sen duyuyor musun? Sen dün sözünü söyledin. Maşanla, silahşörünle, talimatınla sözünü söyledin. Çirkin kayyumunu Beyoğlu’nda partili kaymakam olan kişiyi dün vali yardımcısı yapıp Esenyurt’un başına yolladın. Senin sözün bu. Bak Esenyurt’un meydanı sözüne karşı ne diyor duyuyor musun? ‘Hükümet istifa’ diyorlar. Duymamış olabilir, bir daha söylüyorum Erdoğan. Esenyurt meydan tek yürek, tek ses, hepsi birden sana sesleniyor, ‘Hükümet istifa’ diyorlar. Senin seçim kaybetme korkun o yüzden. Esenyurt‘tan başlayarak İstanbul’u, İstanbul’dan başlayarak Türkiye’yi kuşatma gayretinin ve bu kirli hesapların hepsinin farkındayız.”

“HALKIN HESABI KOLTUK HESABINI BOZACAK”

“Türkiye’de yeniden bir kutuplaşma istiyorsun. İstiyorsun ki kutuplaşma olsun, gerilim olsun, vatandaş derdini konuşamasın. Yoksulluk var, işsizlik var, hayat pahalı, enflasyon yüksek ve senin derdin gündemi meşgul etmek, tartışma yaratmak, gerilim çıkarmak. Mirasçısı oldukları FETÖ vari kumpas yöntemlerine başvurmaları güçlerinden, cesaretlerinden değil, acizliklerindendir. Birlikten beraberlikten yana değiller. Ayrılıktan, kavgadan, gözyaşından beslenmek isterler. Kavganın gürültüsü halkın sesini bastırsın isterler. Ve bunun için oyun kuruyorlar. Ama biz milletin gündemini konuşacak, halk iradesinin yanında duracağız. Orada belli ki ortada bir koltuk hesabı var. Belli ki bir al ver hesabı var. Ama emin ol ki Esenyurt da sana göstermiştir ki milletin hesabı, halkın hesabı, koltuk hesabını bozacak.”

“RAHATSIZ OLAN HERKESİ SES YÜKSELTMEYE DAVET EDİYORUM”

“Bu ülkede milletin lokmasına göz dikenler, emekliyi, asgari ücretliyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru yoksulluk itenler, kadınları, çocukları, bebekleri güvencesiz bırakanlar, korumasız bırakanlar, kurumları ve adaleti çürütenler şimdi halkın iradesine kast etmeye kalkıyorlar. Artık Türkiye’nin daha fazla geriye götürülmesine, millete bu kadar kötülük yapılmasına hiç kimsenin tahammülü kalmamıştır. Artık geriye dönüşü yoktur. Ben buradan durumundan rahatsız olan herkesi sesini yükseltmeye davet ediyorum. Çocuklarımızın geleceğine ket vuranlara, güzel ülkemize bu kötülükleri yapanlara kimse sessiz kalmamalıdır. Herkes sözünü söylemelidir. Aydınlar, sanatçılar, sendikacılar, odalar Türkiye’yi sokulan bu otoriter, bu baskıcı yoldan memnun olmayan herkes sesini yükseltmelidir. Hep beraber haykıracağız, hep beraber başaracağız, hep beraber kazanacağız.”

“ANAYASAYA UYMAYAN BİRİYLE ANAYASA OLUR MU?”

“‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz’ diyor bu meydan. Evet buna karşı türlü hesaplar var. İktidarda kalmak için illa da illa bir anayasa değişikliğine ihtiyaç var. Önce Numan Kurtulmuş‘u, Meclis Başkanını yolladılar. Dedim ki, ‘Ne konuşuyoruz?’ ‘Anayasaya uymayan biriyle anayasa olur mu? Tayfun Kahraman, Gezi tutsakları içerideyken, Can Atalay içerdeyken, Anayasa Mahkemesi yok sayılırken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmazken, Kürtlerin seçtiği neredeyse bütün siyasetçiler içeride iken ne anayasası?’ dedim. Geçtiğimiz hafta Sayın Demirtaş‘a gittim, kendisiyle görüştüm. Ne onun tutsaklığı hukukidir, ne Can’ın, ne Tayfun’un, ne Kavala’nın, ne diğer arkadaşlarımızın. Bunu söyleyince bu sefer başka bir işe kalkıştılar. Devlet Bahçeli eliyle Kürt sorununu görmeyen bir açılım tarifi yaptılar. Bir kişi konuşacak, bir kişi de istediğini alacak, bu al-verle her iş hallolacak. Buna karşı Meclis vurgusu, buna karşı şeffaflık, samimiyet çağrısı ve buna karşı toplumsal mutabakat çağrısı yaptım, yapmaya devam ediyoruz. Anaların gözyaşının durmasına, terörün bitmesine, şehitlerin gelmemesi için her şeye varız. Gizli pazarlıklara ve anayasa değiştirmeye yokuz biz, yokuz.”

“SİNE-İ MİLLET İLE CANI NE İSTERSE ONU YAPIYOR”

“Şimdi yeni bir oyun var, yeni bir oyun. Anayasayı değiştirmenin yeni bir oyununu bulmuşlar. Bir takım hesaplardan, sosyal medya hesaplarından hep birlikte şöyle yazıyorlar; ‘DEM Parti, CHP, muhalefet Meclisten çekilsin. Sine-i millete dönün, erken seçim yapılsın.’ Bakın, ben size hesabı söyleyim. Tut ki 130 vekil sadece biz ya da toplam 200 vekil ‘Sine-i millet’ dedik. Sine-i millet erken seçim doğurmuyor, sine-i millet ara seçim doğuruyor. Ara seçim 90 gün sonraki ilk pazar. Sen çekilmişsin, bir daha girmiyorsun. AK Parti ile MHP giriyor. O 200 milletvekilinin 100’ünü alıyor ya da 130 milletvekilinin 80’ini alıyor Mevcut 320’nin üstüne ekliyor, 400 vekili alıyor. Ne sana, ne bana, ne başkasına ihtiyacı olmadan Anayasa’yı değiştiriyor, canı ne istiyorsa onu yapıyor. Buradan bütün muhalifleri uyarıyorum. ‘Sine-i millet’ demek, ‘erken seçim’ demek değildir. 90 gün sonra ara seçimdir. AK Parti ile MHP’nin kurduğu tuzaktır. Bu tuzağa kimse kapılmasın.”

“ERDOĞAN’I GÖNDERMEYİ DE KONUŞACAĞIZ VE BAŞARACAĞIZ”

“Ama biz erken seçim için ne gerekiyorsa onu yaptırmaya, sesimizi yükseltmeye hep beraber mecburuz. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak, sizlere söz veriyorum ki tüm kurullarımızın ve tüm örgütümüzün gücüyle örneğin yarın, sabahleyin Grup Toplantımızı Ahmet Özer’i ziyaretimin hemen sonrasında Silivri Cezaevi’nin önünde yapıyorum. Ardından Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun başka bir şehirde planlanan toplantılarını iptal ettik. Burada, önümüzdeki dönem muhalefetle dayanışmayı, iktidar ile mücadeleyi, erken seçim için yapılması gereken her şeyi konuşacağız. Ahmet Başkana sahip çıkmayı da Esenyurt’un iradesini de İstanbul’un muhafazasını da. Ve eninde sonunda o sandığı getirip Recep Tayyip Erdoğan’ı göndermeyi de konuşacağız ve başaracağız. Ayrıca bu hafta, bugün Esenyurt’ta MYK yaptım. Yarın, öbür gün Esenyurt’ta milletvekillerimizle çalışacağız. Ertesi gün Parti Meclisimizi toplayacağız. Alınan bütün kararlar bundan sonra artık erken seçimi zorlamaya, mücadeleyi yükseltmeye, bunlardan kurtulmaya yöneliktir.”

“ÇANAKKALE’DE MANİSALI’NIN YANINDA MUŞLU YATIYOR”

“Farklı renklerimiz var, farklı bayraklarımız var ama biz hep birlikte Türkiye’yiz. Esenyurt’u Esenyurt ittifakı kazandı. Türkiye’yi Türkiye ittifakı kazandı. Biz bu ülkeyi birbirine düşürmek isteyenlere inat kardeşliğimizden taviz vermeden, bu vasatlığa, bu kötü akla asla teslim olmadan, bu aciz ve alçak planı açığa düşürerek, hep beraber ortak geleceğimizi inşa edeceğiz. Buradan Sayın Erdoğan’a diyoruz ki ‘Biz hazırız, Esenyurt da hazır, İstanbul da hazır. Türkiye de hazır. Cesaretin varsa hodri meydan. Çık karşımıza. Buradaki varlığınız çok kıymetli. Bundan sonra ne yapalım? Örgütlü olmaya, partilerimizin, örgütlerimizin çağrılarına koşmaya, bir arada, kol kola, omuz omuza durmaya devam edelim. Provokasyonlara, bizi olduğumuzdan başka göstermeye çalışan bazı uyanıklara çok dikkat edelim. Biz gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Biz gücümüzü onlar gibi kötü değil; iyi insanlar, iyi kalpli, iyi yürekli insanlar olmamızdan alıyoruz. Biz gücümüzü alın terinden, namusla kazanılan ekmekten, biz gücümüzü dürüstlüğümüzden, insan sevgimizden, halkların kardeşliğine olan inancımızdan, ortak ve güçlü tarihimizden alıyoruz. Biz Erdoğan çağırınca, Gezi olaylarında gördük, havaalanına gidip de perdelik kumaştan kot üstüne kefen çekenler değil, biz dedeleri Çanakkale’de, Anafartalar’da, Türkiye’nin dört bir yanında koyun koyuna kefensiz yatanların torunlarıyız. Çanakkale’ye gittik. Çanakkale’ye her gittiğimde şehitliğe giderim. Manisalının yanında Muşlu yatıyor. Mezarının boyu aynı. Ne biraz uzun, ne biraz kısa. Şuradaki Kürt kardeşimin, dedesi Muşlu kardeşimin dedesiyle, benim dedem, atam yan yana kefensiz yatıyorsa Çanakkale’de, emperyalizmi birlikte yendilerse, bu ülkeyi birlikte kurdularsa bundan sonra da hep birlikte kardeşçe yaşayacağız. Emek sömürüsünü birlikte yeneceğiz, yoksulluğu birlikte yeneceğiz, işsizliği birlikte yeneceğiz, kötülüğü birlikte yeneceğiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biz başaracağız. Biz kazanacağız. Ben sadece ve sadece size güveniyorum. Çok teşekkür ediyorum. Hep birlikte mücadeleye devam. Hepinizi çok seviyoruz. Meydana sığamayanlara, giremeyenlere selam olsun, Esenyurt’a selam olsun, kardeşliğe selam olsun.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu