AKP iktidarı ile birlikte yeni bir sermaye sınıfı türedi…
Eski Saadet Partili, sonradan Has Partili, şimdi ise Ak Partili Numan Kurtulmuş’un deyimiyle;
“Harun iken Karun olanlar, mücahitken müteahhit olanlar” sınıfı…
Bir çeşit yeni burjuva, kaymak tabaka…
Eskinin burjuvazisiyle, Tanrı’nın “ganimet” ve parayla sınadığı bu türemiş, sonradan görme zenginler arasında davranış bakımından 180 derece fark vardı…
Eskiler; mütevazi, gösterişten uzak, utangaç, alçak gönüllüydüler…
Sanata, kültüre sahip çıkar, toplumun zayıf kesimlerinin yararına sosyal projeler geliştirirlerdi….
Şimdikiler öyle mi?
Daha çok Arap şeyhlerine özenen, milletin gözüne soka soka lüks arabalara binen, özel uçaklarla seyahat etmeyi seven, kimseye zırnık koklatmayın, şımarık, gösteriş meraklısı tipler…
Sonradan görme bu yeni zenginler için sosyal statü aniden değişince, yeni statüye uygun yeni bir din anlayışı da kaçınılmaz olarak ortaya çıkıverdi…
“Komşun açken tok yatma”nın, “ Bir lokma bir hırka”nın modası çoktan geçmişti, yeni şartlara uygun fetvalar verecek imama ihtiyaç vardı…
Bu, insanlara fakirlik övgüsü yaparken 5 milyonluk Mercedes’e binebilecek kadar ahlaki değerlerden yoksun, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’tan başkası olamazdı…
Fıkradaki gibi tam da “şeylerine” uygun hocayı bulmuşlardı…
Kılıç kuşanıp minbere çıkmasındaki amaç, sanıldığı gibi “İslam düşmanlarına” gözdağı vermek değildi
Ali Erbaş, aslında yeni sermayeyi, yeni sermayeyi besleyen siyasi oluşumu yalın kılıç savunacağının taahhüdünü veriyordu…
ENDİŞELİ MUHAFAZAKARLAR
Kamuoyu araştırmaları AKP oylarının yağ gibi eridiğini gösterince, başta Karar Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren olmak üzere “muhafazakar” yandaşları aldı bir telaş…
Bunlara “ Endişeli Muhafazakarlar” diyorlar…
“Endişe” sözcüğü bu grubu tam da karakterize etmiyor aslında…
“Endişe” yerine, “telaş”, korku”, “panik” sözcükleri daha uygun düşerdi gibi geliyor bana…
Neymiş,
Bazı kazanımlarını kaybedebilirlermiş, Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabilirlermiş…
Bu kazanımların başında da başörtüsü özgürlüğü geliyormuş…
Toplumun mütedeyyin, yoksul, işsiz; çalışanların da açlık sınırı altında ücrete mahkum edilmiş en büyük kesiminde böyle bir endişeden söz etmek mümkün değil tabii…
Ama öyle bir kesim var ki,
Onlar korkmakta haklılar…
Yolsuzluk, hukuksuzluk, haksızlık, adaletsizlik yapanlar, bunlara ses çıkarmayıp çanak tutanlar…
Devlet hazinesini ceplerine bağlayanlar,
Ballı maaşlara konanlar,
Liyakat gözetilmeksizin hakkı olmadan makam mevki sahibi olanlar…
İşte onlar için,
“ Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” şarkısını söyleme zamanı geldi…