Gündem

CHP Lideri Özgür Özel Saraçhane’de: Ekrem Başkan’ı yenemeyecekler, biz kazanacağız, Türkiye kazanacak

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Saraçhane’deki halk buluşmasında konuştu. Genel Başkan Özgür Özel, “Ne kadar çoksunuz, ne kadar kararlısınız, Ekrem Başkanımıza yoldaşlık etmeye, onu iktidar yolculuğunda yalnız bırakmamaya ne kadar azimlisiniz. İstanbul’u selamlıyorum. İstanbul’un iradesini selamlıyorum. Saraçhane’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı ne konuşacak, ne mesaj verecek? Saraçhane’de Özgür Özel konuşmuyor. Saraçhane’de Saraçhane konuşuyor, İstanbul konuşuyor, sizler konuşuyorsunuz. Ona sesleniyorsunuz. İradenizi tanımayan, oy kendisine verilince baş tacı eden ama oy başkasına verilince o iradeyi hiçe sayana sesleniyorsunuz. Duyuyor musun Erdoğan, görüyor musun Erdoğan? En çok korktuğun şey, kalabalıklar sana sesleniyor” dedi. Özel, şöyle devam etti:

“TÜRKİYE’NİN YARINLARI ADINA TEŞEKKÜR EDİYORUM”

“Dünden beri Cumhuriyet tarihinin, demokrasi tarihimizin en kara günlerinden ikisi yaşandıkça dayanışma gösterenler… Dün akşam diploma iptaliyle birlikte iktidar bloğunda yer alan Cumhur İttifakı’nın ortakları hariç, bütün siyasi partilerin, bu millete yalan söylemeyen, açın halinden anlayan, özgürlükleri savunan, ‘Bu ülke bir ve bütün olsun, iyi olsun’ diyen tüm muhalefet partilerinin liderlerine vermiş oldukları mesajlar, Ekrem Başkan’ı, beni bizzat arayarak dayanışmalarını aktardıkları bugün, burada Türkiye İşçi Partisi’nin Genel Başkanı, Zafer Partisi’nin Genel Başkanvekili, Yeşil Sol Parti’nin Eş Genel Başkanları ve tüm siyasi partilerin neredeyse temsilcileri, yöneticilerinin bu akşam burada gösterdikleri dayanışmaya Ekrem Başkan adına, ailesi adına, Cumhuriyet Halk Partisi ailesi adına ve İstanbul adına teşekkür ediyorum. Türkiye’nin yarınları adına teşekkür ediyorum.”

“MİLLİ İRADEYE DARBE GİRİŞİMİ”

“Kimsenin kafası karışmasın. Dünden beri olan bitenin bir adı var. O adı koyalım. Dünden beri olan biten bir darbe girişimidir. 19 Mart darbe girişimidir. Bugün milletin iradesi bir yargı darbesiyle elinden alınmak, gasp edilmek istenmektedir. İstanbulluların tam üç kez üst üste büyükşehre seçtikleri, emanet ettikleri sizlerin kardeşi, ağabeyi, evladı Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbe girişimi milli iradeye yapılan darbe girişimidir. Ortada ne yolsuzluk vardır, ortada ne bir terör örgütü, ne bir çıkar örgütü vardır. Ama ortada minareye kılıf uydurmaya çalışan görevlendirilmiş yargı cellatları vardır. Ne diyeceklerdi? ‘Ekrem İmamoğlu’nun aday olmasından Recep Tayyip Erdoğan korkuyor. O yüzden gözaltına aldık’ mı diyeceklerdi? Adı hukuksuzluktan başka bir işle anılmayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, burada sadece bir aracıdır. Bir savcı, bir başsavcı, bir büyükşehir belediye başkanını dünyanın Türkiye’den çok bildiği şehrinin belediye başkanını, Türkiye’nin gözbebeği dünyanın gözü üzerinde olan en büyük metropolünün belediye başkanını, böyle haksızca, iftiralarla, kumpaslarla, hiç aynı anda beş dava açarak, ekimden bugüne 25 yıllık hapis cezası isteyerek, 35 yıl önce gazete ilanıyla davet edildiği ve yüzlerce arkadaşı ile birlikte geçmiş yaptığı, iki ders hariç daha önceden aldığı derslerden 10 tanesini yeniden aldığı, bütün derslerini bitirip diplomasını aldığı üniversitenin, 31 yıl sonra verdiği diplomasının iptalini bir savcı, vicdanı olan bir savcı, hukuku düşünen bir savcı, ülkeyi düşünen bir savcı yapabilir mi?”

“BÜKEMEDİĞİ BİLEĞİ YARGI SOPASIYLA KIRMAYA ÇALIŞIYOR”

“Bunu kimin yaptığını biliyoruz. Bunu yaptıran, geceleri uykusundan sıçrayarak uyanıyor ve kendi sesini duyuyor: ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.’ Kabusu olan o ses, onu rahat bırakmıyor. Yeniden uykuya dalamıyor. Çünkü o sesi duyuyor. ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır.’ Bunun için hepimiz biliyoruz ki, Allah şahit hepimiz biliyoruz ki Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’yla karşı karşıya girdiği dört seçimi de kaybettiği için, son üç seçimde birinde hazımsızlıkla iptal ettirdiği 31 Mart 2019 seçimini, bir diğeri tekrar seçim ve geçen yıl 31 Mart’taki üçüncü seçimle üç seferdir Ekrem İmamoğlu’nun bükemediği bileğini yargı sopasıyla kırmaya çalışıyor. Bunun için yargıda sözünden çıkmayacak, gözü kara, gözünü kin bürümüş birilerini alet ederek yapıyor.”

“O KÖTÜLÜĞÜ YAPTIRAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR”

“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Anadolu’daki, Trakya’daki kıymetli seçmenleri, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kıymetli seçmenleri, düşünün, hatırlayın. 12 yıl önce bu sefer yine başta aynı kişi, ama bugün ‘FETÖ terör örgütü’ dediği yapının savcılarına, hakimlerine, ordumuza kumpas kurdurarak, ‘Ordu bana darbe yapacaktı’ yalanını uydurarak, aynı böyle saldırılar yapıp bu ülkenin genelkurmay başkanından terörist, bu ülkenin kahraman askerlerinden terörist ya da bu ülkenin iyi yetişmiş subaylarından casus çıkarmadı mı? O gün onları yapan savcılar, şimdi ya Zekeriya Öz’ün kaçtığı gibi, bir fare gibi kaçıp saklandılar ya da cezaevinde yatıyorlar. Aparat değişti, talimatı alan değişti. Ama talimat ve talimatı veren değişmedi. O gün o kötülüğü yaptıran da Recep Tayyip Erdoğan’dı, bugün bunu yaptıran da Recep Tayyip Erdoğan‘dır.”

“BU MEYDANIN KARARLILIĞINA ÇOK İHTİYACIMIZ VAR”

“Bu gece öfkelisiniz, bu gece kararlısınız. Ama buradan sesleniyorum ki bu meydanın öfkesine, bu meydanın inancına, duruşuna, kararlılığına çok ihtiyacımız var. Ama bu meydanda olmayanların, hatta bizimle aynı görüşte olmayanların vicdanına, ahlakına, insafına, sağduyusuna da çok ihtiyacımız var. Bundan dokuz yıl önce Fetullahçı terör örgütü kalkıp da AK Partili seçmenlerin seçtiği yöneticilere ve bütün bir Meclis’e darbe girişiminde bulunduğunda ne diyordu milletimiz? Şöyle diyordu: ‘Ben milletim, egemenlik kayıtsız şartsız benimdir. Seçtiğim kötüyse sandıkta ben değiştiririm. Ama hiçbir tanka, hiçbir topa, tüfeğe, hiçbir kötü niyete seçtiklerimi teslim etmem’ diyordu. Şimdi bu meydandakilerin, milyonlarca İstanbullunun seçtiği Ekrem İmamoğlu’na, tek suçu anketlerde önde çıkmak olduğu için, tek suçu bu milletin gönlünde yer ettiği için, tek suçu gelecek cumhurbaşkanı olduğu için bunu yapmak reva mıdır? Hak mıdır?”

“SARAÇHANE’NİN ZALİMİ OLMAYA UTANMIYOR MUSUN?”

“Ey Erdoğan. Ey Recep Tayyip Erdoğan, burası Saraçhane. Buradan 27 yıl önce seni uğurlayanlar, bugün o günleri hatırlatıyorlar. Okuduğu bir şiirden dolayı yasaklı duruma düşen ve buradan bir arkadaşının muayenehanesine, oradan da cezaevine yolcu edilen, üç ay cezaevinde kalan, 23 yıldır o mağduriyeti anlatan, anlatan, anlatan… Millet ona yapılan bu muameleye tepki verdi diye 23 yıldır bu ülkede pek çok göreve gelen Recep Tayyip Erdoğan. O günün Saraçhane’nin mağduruydun, bugün Saraçhane’nin zalimi olmaya utanmıyor musun?”

“ERDOĞAN, SENİ MERTÇE MÜCADELEYE DAVET EDİYORUM”

“Recep Tayyip Erdoğan sana sesleniyor, seni mertçe mücadeleye davet ediyorum. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak, bütün üyelerine danışarak, en doğru adayı belirlemek için gayret sarf ettim. Bir yol yürüyorum ve o yolun sonunda iktidar görüyorum, zafer görüyorum. Sen, bu ülkenin cumhurbaşkanı adayına karşı kendinde bir güç göremiyorsun. Ona kaybettin, yenildin, yine yenileceğini biliyorsun. Bunun için türlü kumpaslarla şu canım İstanbul’un evladına zulmediyor, onunla uğraşıyorsun. Sen çok seçimlere girdin, çok seçimleri de kazandın. Bu seçimi kazanamayacağın için bu hukuksuzluklara başvurmak yerine, madem öyle son cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi olarak, bir kenara çekilmeni, adayımın karşısına onunla mertçe rekabet edecek bir aday belirlemeni bekliyorum.”

“MEYDANA GİREMEYENLER KADAR BİR KALABALIĞI BİLE BULAMIYOR”

“Demokrasi sessiz yığınların sesidir. Hiç ama hiç, hiçbir AK Partili seçmen, örneğin bir futbol müsabakası izlerken hakemin kendi tuttuğu takımın formasıyla sahaya çıkmasını ister mi? Hiçbir MHP’li kendi kalesinin bir metre, rakibin kalesinin 10 metre olmasını ister mi? Mertçe bir mücadele için biz hazırız, İstanbul hazır, Türkiye hazır. Sana meydan okuyorum. Korkma Erdoğan. Var mısın karşımıza çıkmaya? Var mısın? Hepinizle gurur duyuyorum, Tayyip Erdoğan salon adamı olduğundan beri, sıcak salonlara girdiğinden beri, insan içine çıkamadığından beri şu meydanda değil de meydana giremeyip dışarıda kalanlar kadar bir kalabalığı bulabilse moral bulacak. Ama bulamıyor. Gönülde yok, gözde yok.”

“MESELE ARTIK MİLLETİN MESELESİDİR”

“Kıymetli dostlar, değerli yoldaşlar, kıymetli İstanbullular, bu mesele artık bir Ekrem İmamoğlu meselesi olmaktan çıkmıştır. Mesele milletimizin tamamının meselesidir. Dün akşamdan beri, bu sabahtan beri artık her geçen gün yıpratılan, sayfaları yırtılıp atılan, her gün işlevsizleştirilen bir Anayasa tamamen askıdadır. Dün akşam iptal edilen şey Ekrem İmamoğlu’nun diploması değil, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesin hukuk güvencesi, mal güvencesi, can güvencesidir. Artık hiçbirimiz elimizdeki tapuya bakıp ‘Evim var’ diyemeyiz. Diplomamıza bakıp ‘Mesleğim var’, ruhsatımıza bakıp ‘İşim var’ diyemeyiz. Ama biz her birimiz şunu biliyoruz ki biz bu kaybettiklerimizi geri almak için, Ekrem Başkan’ı o kirli ellerden kurtarmak için, İstanbul’un iradesine sahip çıkmak için var gücümüzle birbirimize sarılmalı, safları sıklaştırmalı, omuz omuza durmalı, meydanları, sokakları hep birlikte doldurmalıyız. Bugün sabahleyin o kararı aldıklarında bir karar daha aldılar. Ne dediler? ‘Dört gün boyunca İstanbul’da gösteri yürüyüşü, toplantı, toplanmak yasaktır.’ O kararı alanlara, aldıranlara söylüyorum. Bu alanı görüyor musun? Bu meydanı görüyor musun? Bu mücadele öyle tek başına, bir başına, bir parti ile verilecek bir mücadele değildir. Biz Ekrem Başkan’ın arkasına yüzler, binler, on binler, milyonlar, tüm Türkiye geçeceğiz. O yürüyecek, biz yürüyeceğiz. Ey Erdoğan meydanı duyuyor musun? Sen meydanlardan korkarsın, kalabalıklardan korkarsın, sokaklardan korkarsın. Ama İstanbul senden korkmuyor.”

“SANDIKTAYIZ, MEYDANLARDAYIZ…”

“Bugün Ekrem Başkan gözaltına alınıp, Vatan Emniyet’e götürüldü. Sizler ona sahip çıkmak için sel oldunuz, aktınız. Koştunuz, geldiniz. Ekrem Başkan ile her ne kadar ‘Görüştürmeyiz’ deseler de sizin gücünüzle, sizin enerjinizle, sizin emeğinizle avukatlarımız gittiler ve görüştüler. Ekrem Başkan’ın, İstanbul’un tüm gençlerine, tüm üniversitelere, tüm meydanlara, tüm sokaklara, tüm yiğitlere binlerce selamı var. Sizleri selamlıyor. Hem benim, hem partimin, hem adayımızın çok önemli bir tespitimiz, çok önemli bir çağrımız var. Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi, bütün demokratik süreçlerini işletip, bütün karar organlarını çalıştırıp, bir kararı bütün üyeleriyle birlikte vermek için, Cumhurbaşkanı adayını tüm üyeleriyle birlikte belirlemek için önemli bir adım attı. Bir çağrı yaptı ve kısa şubat ayı içinde 250 bin yeni üyesiyle birlikte 1 milyon 750 bin üyesiyle bir yola çıktı. Ancak şimdi yeni bir çağrımız var. O çağrı da şudur: Dünya siyaset tarihi tek adamların, diktatörlerin nasıl geldiklerini, nasıl bir ülkeyi ve kıtaları felaketlere sürüklediklerini yazar. Onlara karşı mücadelelerin nasıl başarısız olduğunu anlatır. Ancak dünyada tek adamların, diktatörlerin nasıl gittiği konusunda, örneğin geçmişte Arap Baharı denilen dönemde bir meydana milyonların inmesi dışında bir çağrı, bir seçenek yoktur. Şimdi buradan Ekrem Başkan’ın selamıyla ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece Cumhuriyet Halk Partilileri değil, tüm siyasi görüşten ama bu diktatörlükten, bu tek adam rejiminden bıkan, yoksulluktan bıkan, işsizlikten bıkan, açlıktan bıkan, güvencesizlikten bıkan, gelecek kaygısından bıkan milyonları pazar sabahı kalkmaya, sokaklara dökülmeye, Cumhuriyet Halk Partilileri bir sandıkta Cumhurbaşkanı adayını belirlemeye, olmayanları diğer sandıkta dayanışmalarını göstermeye, Ekrem Başkan’a, Türkiye’nin gelecek Cumhurbaşkanı’na sahip çıkmaya çağırıyorum. Var mısınız? O zaman pazar günü binler, on binler, milyonlar, on milyonlar hep birlikte sokaklardayız, sandıktayız, meydanlardayız. 86 milyonu itiraz etmeye, ses yükseltmeye, sesini duyurmaya, yanındakini ikna etmeye, uzaktakine sesini duyurmaya, mücadeleye, ayağa kalkmaya davet ediyorum. Kalkın ve bu ülkeyi kurtarın. Davetim Ekrem Başkan’ın sizlere hep söylediği gibi 23 Mart Türkiye’nin baharıdır. 23 Mart’ta sandık gelecek, Ekrem gelecek, dertler bitecek.”

“DEMOKRASİ DEVRİMİNE DAVET EDİYORUM”

“23 Mart sandığı erken seçimin müjdesidir. Öncüsüdür. 23 Mart‘ta baharı getirmeye var mısınız? Tayyip Erdoğan’dan korkuyor musunuz? Ekrem Başkan’a inanıyor musunuz? 23 Mart‘ta Ekrem Başkan’a sahip çıkarak, sandıklara koşarak, ona oy vererek, dayanışma göstererek, partili partisiz herkesi Türkiye’nin baharına, demokrasi devrimine davet ediyorum. Var mısınız? Siz varsanız şunu söylüyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak ve bu memleketin bir evladı olarak, bundan sonra Ekrem İmamoğlu millete emanet. Emanete sahip çıkmaya hazır mıyız? Hazır mıyız? Ve Ekrem Başkan burada olsa, bu mikrofon elinde olsa sizi böyle görse, kararlı görse, inançlı görse, size şunu söylerdi. Değerli evladı ve eşiyle birlikte biz de sizlere sesleniyoruz ki ‘Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak.’”

“ATATÜRK’ÜN EMANETİ…”

“Burada iki büyük aile var. İki güçlü aile var. Bu ailelerden bir tanesi dünyanın en çalışkan, en cesur, en namuslu siyasetçisini yetiştirmiş İmamoğlu ailesidir. Diğer aile ise ta Sivas Kongresi’nde ilk kurultayını toplamış, o günden bugüne Türkiye’nin başı sıkıştığında dimdik ayakta durmuş, ne depremler, ne seller, ne fırtınalar atlatmış ama beli kırılmamış, bileği bükülmemiş Cumhuriyet Halk Partisi ailesidir. Genel başkanlarımı saygıyla selamlıyorum. Genel başkanlarımı saygıyla selamlıyorum. Bu aile, İmamoğlu ailesinin emanetine de sizin emanetinize de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine de sonuna kadar sahip çıkacaktır.”

“BURADAYIZ, HEP BİRLİKTEYİZ, EKREM BAŞKAN’I VERMEYECEĞİZ”

“Siz var oldukça, siz çağrılınca koşup geldikçe, siz bu cesareti gösterdikçe bizi yenemeyecekler. Ekrem Başkan’ı yenemeyecekler, bileğimizi bükemeyecekler. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız. Siz kazanacaksınız, Türkiye kazanacak. Size inanıyor, size güveniyoruz. Hep beraber şunu bir kez daha ifade edelim ki; Ekrem Başkan gözaltındayken bize uyku yok, Ekrem Başkan gözaltındayken bize durmak yok, Ekrem Başkan Vatan’daysa Vatan’dayız. Çağlayan’daysa Çağlayan’dayız. Yanı başındayız. Onun emaneti Saraçhane’dir. İstanbul Saraçhane’yi ona, onu Saraçhane’ye emanet etmiştir. Buradayız, hep birlikteyiz, Ekrem Başkan’a sahip çıkmak için buradan ayrılmıyor, burayı terk etmiyor, mücadeleyi ve sizin iradeniz Sahipleniyoruz. Hepinizi dayanışma duygularımızla, kararlılıkla, inançla cesaretle selamlıyorum. Sağ olun var olun. Hepinizi yürekten selamlıyorum. Buradayız, hep birlikteyiz, Ekrem başkanı vermeyeceğiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu