Gündem

CHP Grup Toplantısı… Özel: Gazi’nin partisi kirli planlara alet olanların cezasını keser

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Değerli milletvekillerimiz, değerli misafirler, Türkiye’nin dört bir yanından sesini duyurmak için buraya gelen kıymetli konuklarımız, değerli belediye başkanlarımız, örgütümüz, televizyonları başına geçip bizi izleyen, radyolarından dinleyen tüm vatandaşlarımız Cumhuriyet Halk Partisi adına sizi saygı ile selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel, şunları söyledi:

“ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLERİMİZ İÇİN KANUNİ DÜZENLEME ÇAĞRIMIZI YİNELİYORUZ”

“Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun kilometre taşı olan ve dünya tarihinin akışını değiştiren Çanakkale destanının zaferle sonuçlanmasının 110’uncu yılını kutluyoruz. Çanakkale, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine büyük bir askeri deha olarak çıkmasının, yine Anadolu’da, Rumeli’de yaşayan, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle bu topraklarda yaşayan hepimizin dedelerinin göğüs göğüse çarpıştığı, bu ülke emperyalistlerin işgaline uğramasın diye can verdikleri, kefensiz olarak toprak altında koyun koyuna yattıkları bir büyük ayağa kalkışın, bir büyük direnişin, karşıdaki ne kadar güçlü, elindeki silahlar ne kadar üstün olursa olsun vatan sevgisinin, ülke sevgisinin ve cesaretin hiçbir silah karşısında acz içinde olmayacağının dünyaya gösterildiği, tüm Cumhuriyet Halk Partililere ve Türkiye Cumhuriyeti’ni seven herkese de 110 yıl öncesinden vasiyet edildiği bir zaferdir. Günümüz kutlu olsun. Bu akşam iftarda şehit ailelerimizle ve gazilerimizle birlikte olacağız. Onlar Cumhuriyet Halk Partisi’nin, ülkenin gündemi ne olursa olsun sürekli gözettiği, temas halinde olduğu, görüşlerini sorduğu, onlara rağmen bir şeyin yapılmayacağının teminatı olduğu çok değer verdiğimiz büyüklerimiz, kardeşlerimiz ve evlatlarımız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tam sekiz ay önce üç büyük yapıyı, yani devlet protokolünde de şehit ailelerini ve gazileri temsil eden biri vakıf, ikisi dernek; üç büyük yapının taleplerini alarak, Türkiye’de 200’ün üzerinde şehit aileleri derneklerini, gazi derneklerini ziyaret ederek, sekiz ay önce 18 kanunda değişiklik yapan bir teklifi Meclisimizin ilgili komisyonlarına emanet ettik. Süreleri doldu, maalesef bir çalışma yok. Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanlığı’ndan bu konuda bir çalışma yapıldığı söylendi, umutlandık. Dikkatle takip ediyoruz. Hem Çanakkale Zaferi’nin yıldönümüdür, hem de Şehitleri Anma Günü’dür. Buradan bir kez daha bütün siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan siyasi partilere 18 kanun teklifiyle Türkiye’de artık şehit ailelerinin, gazilerin haksızlıktan, eşitsizlikten ya da kendilerine verilen sözlerin tutulmamasından şikayet etmedikleri bir kanuni düzenlemeler bütününü hayata geçirmek için hep birlikte olmamız gerekir. Bu noktadaki çağrımızı bir kez daha ifade ederek sözlerime başlıyorum.”

“KARTALKAYA VE İLİÇ FACİALARINDA BENZER SÜREÇLER VAR”

“İki büyük facia, birbirine çok benzeyen hukuki süreçler yaşanıyor. Biri, en son tam 56 gün önce yaşadığımız Bolu Kartalkaya’daki otel yangını. 78 kişi; 36’sı çocuk ve bebek katledildi orada. Gözaltılar yapıldı ve yedi kişilik bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. Gerçekten liyakatleriyle… Daha önceden zaten Adliye’ye başvurmuş, odalarından isim istenmiş, o isimler bildirilmiş. O havuzdan Bolu’da adaleti sağlayacak olanların, savcıların seçtiği yedi bilirkişi görevlendirildi. Üç gün süre verdiler. ‘Üç gün içinde buradaki sorumlulukları bize rapor et. Raporunu hazırla.’ O bilirkişiler üç gün gece – gündüz yanmış otelin içinde çalıştılar. Bir rapor hazırladılar. Götürdüler, verirken ‘Alamayız’ dediler. ‘Neden?’ ‘Bu raporda siz sorumlu diye Turizm Bakanlığı yazmışsınız.’ ‘Ne yazacaktık?’ dediler, ‘Sorumluluk tamamen onda. Kapıdaki tabeladan tutun, bütün kanunlara kadar, bütün düzenlemelerde sorumluluk onda.’ ‘Bunu böyle yazamazsınız. Silin, yerine Bolu Belediyesi yazın.’ Bilirkişiler teknik insanlar. Kanuna bakıyor, nizama bakıyor, yönetmeliğe bakıyor, yazışmaya – çizişmeye bakıyor. Dediler ki, ‘Bolu Belediyesi’nin sınırlarının da dışında burası. İçinde de olsa Turizm Bakanlığı’nda yetki. Dışında.’ Yıllar önce AK Parti’deyken Bolu Belediyesi, bir uygunluk verilmiş. O günden beri de ne yıllarca, 15 yıl AK Parti gitmiş. Ne de şimdi Bolu Belediyesi’nin oraya gitmeye yetkisi yok. ‘Yazamayız.’ ‘Yazamazsanız, istifanızı yazın.’ Buradan gösterdim geçtiğimiz haftalarda. O kadar güzel azil talepleri var ki. Üç gün, gece – gündüz çalışmış. Üç gün sürenin sonunda rapor çıkmış, ‘İş yoğunluğum nedeniyle azlimi istiyorum. Bu üç gün burada emek veremeyeceğim, zamanım yok, başka işim var. Azlimi istiyorum.’ Ben ilk görevlendirme yazısını da buldum. Azil taleplerini de buldum. Raporu da buldum. Sizlerle de paylaştım. Bütün aileleri de ziyaret ediyoruz. Hepsi o raporu da biliyor, o rapora ‘Korsan’ diyen Adalet Bakanı’nı da biliyor. Herkes o raporun ne kadar şeffaf, doğru yazıldığını da biliyor. İşine gelmeyenlerin bir adalet korsanlığı ile o raporu nasıl çaldıklarını biliyor. Hatta şunu da hatırlatıyor aileler: ‘Bu bakan önce dedi ki, rapor genişleyecek, heyet genişleyecek.’ Şimdi o heyet yok, yeni heyet var diyor. Ama o günden bugüne 53 gündür yeni bir rapor da yok. Biz bu meseleyi takip etmeye, unutturmamaya devam edeceğiz. Aynı İliç’te olduğu gibi. Nasıl bu faciada ilk günden, ilk andan beri Kartalkaya’daydık. Milletvekillerimizle, belediye başkanlarımızla, geçen yıl, bundan 13 ay önce de İliç’teydik. İliç’te 9 işçi hayatını kaybetti. O devasa liçin altında kaldılar. Facia göz göre göre geldi. Orada da bilirkişi istendi. Orada da bilirkişi dedi ki, ‘Buraya kapasite artırımının altına imza atanlar sorumludur. Burası ilk ruhsattan sonraki kapasite artışlarını kaldırmaz. Olacağı belliydi.’ İmza kimin çıktı? Murat Kurum’un çıktı. İmzayı gösterdik. Bakan adına atılan imzayı, kendisinin yerine imza atması için yetkilendirmesini. Ne yaptı? Sadece inkar ettiler önce. Belgeleri görünce sustular. O dönemde İstanbul’a adaydı. Dedik ki ‘İliç’in felaketi oldun, İstanbul’un felaketi olmana İstanbullular izin vermeyecek.’ Sonra döndü, tekrar onu Bakanlığa atadı. Bu sırada da o rapor diyor ya ‘Sorumlu; kamu görevlileri, imzayı atanlar, yani Murat Kurum.’ Sorumlulukların yüzdeleri belirtilmemiş, bunu soracak. Raporu yazana değil, yeni bilirkişi heyetine yolladılar. Uygun bilirkişi heyetinden ‘Sorumluluğu yoktur’ yazısı aldılar. Dün de duruşma vardı, tek kamu görevlisi yargılanmadı. Yani İliç’e adaleti getirmek bundan bir sonraki iktidara, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına kaldı.”

“ERDOĞAN, TRUMP’A FİLİSTİN’LE İLGİLİ NE DEDİN?”

“Mübarek Ramazan ayındayız. Ancak İslam coğrafyasında gözyaşı dinmiyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında 1,5 yılda 20 bini çocuk, 50 bin kişi hayatını kaybetti. 50 bin şehit var. 19 Ocak’ta bir ateşkes başladı. Memnuniyetimizi ifade ettik, umutlandık. O ateşkesten sonra Trump’ın Filistin’e emirleri başladı. Ondan cesaret alan Netanyahu’nun ‘Şunu yapmazsanız ateşkesi bozarım, bunu yapmazsanız bozarım…’ Maalesef dün akşam ateşkesi bozdular. Ben bu konuşmaya hazırlanırken 300 kişiydi katliamda ölenlerin sayısı, buraya gelirken 404’e ulaştı. Çok sayıda çocuk, kadın hayatını kaybetti. Bu rakam 500’e doğru ilerliyor. Her yarım saatte 20, 30 kişi artıyor. Ve gerekçe… Niye bozdun sen bunu? ‘Bir, bütün rehineleri teslim etmediler. İki, ABD’nin tekliflerini reddediyorlar.’ Ne teklif ediyor ABD? Filistinlilerden Gazze’yi arındıracak, Filistinlileri civar ülkelere yollayacak. Gazze’ye Trump oteller, tesisler yapacak. ‘Çok güzel yermiş burası’ diyor. Orayı turizme açacak İsrail ile birlikte. Böyle bir şey konuşulduğunda Alman Cumhurbaşkanı, ‘Tehcir kabul edilemez, insanlık şuçudur bu’ dedi. Yanında duran Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Steinmeier’i dinledi, ağzını açmadı, günlerce sustu. Dedim ki, ‘Cesaret muhalefete saldırmakla olmaz, Filistin davasına sahip çıkmakla olur. Geçmişte söylediğini, ettiğini söyleme. Bugün Trump’a ne söylüyorsun, onu söyle’ dedim. Bana eskiden ne zaman ‘One minute’ demiş onları anlatıyor. Ben, ‘Bugün Trump’a karşı bir şey söyle’ diyorum. Evvelsi gün bir telefon görüşmesi gerçekleşti, nihayet Trump ile telefonda görüştü. Hepimiz bekliyoruz ki İsrail’e karşı sert bir dil, Filistin’i sahiplenen bir duruş ve Trump’a bir meydan okuyuş. Bizimkilerin açıklaması… Bir kelime Filistin’in F’si yok, İsrail’in İ’si yok. Barış yok, ateşkes yok. 1967 sınırları yok, bağımsız Filistin yok. Ne var? Hiçbir şey yok. Karşı taraf… Böyle görüşmelerden sonra açıklama yapılır. Hiçbir açıklama yok. Diplomatik geleneklerde olmayacak bir şey. Niye? Bu ‘Filistin’ demedi ya da demeye kalktı, çok sert bir cevap aldı. Gelen bilgi; bu taraf ABD’lilerden görüşme ile ilgili açıklama yapmamasını talep etmiş. Soruyorum Erdoğan’a: Bugün akşam iftarda çıkacaksın yine o kürsüye. Trump’a Filistin ile ilgili ne dedin? Bir şey dedin mi? Dediysen niye yazmaya korkuyorsun? Demediysen bunu nasıl söylemiyorsun? Deyip de bir cevap aldıysan, o cevabı söyle de bilelim. Ama şunu biliyoruz ki nisan sonunda randevu istiyorsan Trump’a laf etmeyeceksin, Filistin’e sahip çıkmayacaksın. Trump’tan randevu için, yani buradaki iktidarını sürdürmek için, dışarıdaki tek umudu Trump’a tutunabilmek için Filistin davasını satıyorsa Erdoğan, yazıklar olsun.”

“YAKLAŞAN BAYRAM, EMEKLİLERİN BOĞAZINI DÜĞÜMLÜYOR”

“Maalesef Filistin’de şeker yiyemeyecek artık çocuklar. Ramazan Bayramı geliyor, Şeker Bayramı geliyor. Türkiye’de de Çocuklar gidecekler komşularının kapılarına, büyüklerinin kapılarına. El öpecekler, şeker toplayacaklar, çikolata isteyecekler. Öyle bir süreçteyiz ki yaklaşan bayram emeklilerin gırtlağını düğümlüyor. 14 bin lira emekli maaşıyla kira ödemek, ısınmak, kendini doyurmak, bir de gelecek bayramı karşılamak… Çok büyük bir zorlukla karşı karşıyalar. Burada belki bir ümit, alınacak bayram ikramiyesi. Tekrar hatırlatayım. 7 Haziran 2015’te Cumhuriyet Halk Partisi’nin söylediği, 1 Kasım’da AKP’nin ‘Biz de vereceğiz’ dediği, 2018’e kadar kulağının üstüne yattığı, 2018’de seçimlere gelirken son bayramda bin lira verdiği bir bayram ikramiyesi var. O bin liraya o gün itiraz ettik biz. Niye ettik? Biz ‘Asgari ücret’ diyorduk, asgari ücret bin 400 küsür liraydı. Bunlar bin lira veriyordu, asgari ücretin yüzde 65’i filan. Bugün o bin lira henüz Meclis’ten geçmedi. Ama maalesef Meclis öyle bir yer ki, öyle bir yere dönüştürüldü ki… En düşük emekli maaşı Meclis’ten geçmeden 25 gün önce Bakan tarafından kuruşu kuruşuna ifade ediliyor. AK Partili arkadaşlar da… Güya kanunlar münhasıran milletvekilleri tarafından çıkarılır. Hiç utanmadan, sıkılmadan… Hele başlarında bir grup başkanları var, aman Allah’ım 25 gün önce Bakan’ın dediğini kuruşu kuruşuna götürüyor. Surat astar, utanmak yok. Aynı şeyi geçiriyorlar. Geçen hafta 3 bin lirayı 4 bin lira yapacak. Erdoğan her iyi haber vereceğinde ballandıra ballandıra anlatır. Daha Meclis’e gelmeden o çok kıymetli kardeşime açıklattılar, 4 bin lira olacak diye. Komisyondan geçti, Genel Kurul’dan geçecek. Geçen hafta da beceremediler Meclis’i işletmeyi. O 3 bin lirayı, 4 bin yapacaklar. Buradan açıkça söylüyoruz. O 3 bin lira, 4 bin lira olmasın. O 3 bin lira, en az bir asgari ücret; 22 bin 104 lira olsun. Hiç olmazsa bu bayramda emeklilerin boynu bükük kalmasın. Grup başkanvekillerimize söylüyorum. 3 bin lirayı, bir asgari ücret yapıyorlarsa gece – gündüz çalışın, destek verin, geçirin. 3 bin lirayı, 4 bin lira yapacaklarsa nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar. Sakın ha sakın; şuraya yetişecek, buraya yetişecek… Bayram sabahına kadar çalışsınlar, çıkarsınlar. 4 bin lirada biz yokuz kardeşim. 22 bin 400 lira yaparsan biz desteği veriyoruz.”

“BİZİM ZORUMUZLA VERDİĞİ İKRAMİYEDEN BUGÜNE BAYRAM ŞEKERİNDE 19 KİLO KAYIP”

“Bakın şimdi, Erdoğan’a Ramazan jesti yaptık. Ne diyordu? ‘Türkiye’yi geziyor karış karış.’ Doğru. ‘Giriyor sarraflara, altın hesabı yapıyor’ diyor. ‘Altın hesabını bırak’ diyor. Niye? Efendim ‘Sen gelmeden önce en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu, şimdi 2,5 çeyrek altın alıyor’ diyorum diye bozuluyor. Ya da ‘Asgari ücret 7 çeyrekti, şimdi 4 çeyreğe düştü’ diyorum. Kızıyor, ‘Bırak altın hesabını’ diyor. Ben de Ramazan’da onu kırmadım. Altın hesabını bıraktım. Şimdi günün hesabı. Şimdi günün hesabı. Çocuklar bayram şekeri bekliyor büyüklerden değil mi? 2018 yılı bizim zorumuzla verdiği bin lira, 25 kilo bayram şekeri alıyordu. Bugün verelim dedikleri 4 bin lira, 6 kilo bayram şekeri alıyor. 700 lira olmuş bayram şekerinin kilosu, o gün 40 liraymış. TÜİK’i açın bakın, listeleri açın bakın. Şekerciye, bayram şekeri satanlara gidin sorun. 2018’deki bin lira 25 kilo bayram şekeri alırken, bugünkü 4 bin lira 6 kilo bayram şekeri alıyor. İşte emeklinin, Erdoğan’ın Türkiye’yi yönetmesine ödediği bedel. Sadece bayram şekerinde. 19 kilo bayram şekeri kayıp. Böyle bir bayram geliyor ve 4 bin lirayı müjde gibi sunuyorlar. 4 bin lira müjde değildir, emekliye hakarettir, kabul etmiyoruz.”

“TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ PARTİSİ”

Erdoğan’a söyledim, anketler var. Anketlerde parti kırılımları var. ‘Ben bakıyorum, sen de bak’ dedim. ‘Öyle yalan yanlış videoları kesip kesip oraya koydurup, grupta izletme. Koy bir anket izleyelim’ dedim. Önce anket demişken bir şey söyleyeyim. ‘Anketler nasıl?’ diye soruyorsunuz ya bazen, aynı kurulduğu günkü gibi. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci Partisi. Anket sorusu, ‘Misafir ağırlama maliyeti arttığı için aile, eş dost ile yapılan ev buluşmalarının azaldığını düşünüyor musunuz?’ Türkiye geneli ‘Çok azaldı’ diyen yüzde 60, ‘Azaldı’ diyen yüzde 24, vatandaşın yüzde 84’ü ‘Ev gezmeleri azaldı, ekonomik zorluklardan’ diyor. Bakın ‘Azalmadı’ diyenlerin Türkiye’deki ortalaması yüzde 14. Parti kırılımı, AK Partililerin yüzde 19’u diyor ‘Azalmadı’. Yüzde 81 ‘Azaldı’ diyor. CHP’lilerin yüzde 7’si, MHP’lilerin yüzde 24’ü, İYİ Partililerin yüzde 10’u, DEM’lilerin yüzde 6’sı, Yeniden Refahlıların yüzde 15’i ‘Azalmadı, eskisi gibi gidip gelebiliyoruz’ diyor. Geri kalanı ‘Bu ekonomik şartlardan dolayı ne iftara misafir ağırlayabiliyoruz, ne iftar sonrası misafirliğe gidebiliyoruz’ diyor. Erdoğan, kendi seçmeninin yüzde 80’inin verdiği cevap ortadayken, bu memlekete daha fazla zulmetme, bu memleketin yakasından düş artık.”

“YENİ BİR ALGI YÖNETİMİNİ KURGULADIKLARINI GÖRÜYORUZ”

“Son dönemde iktidarın ülkenin gündeminde olan Kürt meselesi üzerinden yeni bir oyun, yeni bir algı yönetimi kurguladığını hepimiz görüyoruz. Bütün gelişmeleri dikkatle, titizlikle, ihtiyatla, bizden ümidi olanların ümidini kırmadan, ama oyuna da gelmeden, gelmeyeceğimizi de bütün muhataplarımıza söyleyerek dikkatlice yürütüyoruz. Partimizde tarihsel bir tutarlılık, grubumuzda, üyelerimizde tam bir söylem birlikteliği, doğru bir duruş var. O duruşumuzu asla terk etmiyoruz. Kürt sorununun varlığını kabul ediyoruz, bunun ancak demokratikleşerek aşılacağını biliyoruz. Bunun için Türklerin de Kürtlerin de, Lazların da Çerkeslerin de büyük bir demokrasi paketi ile bu sorunu açmak için iş birliği, elbirliği, gönül birliği yapması gerektiğini düşünüyoruz. Kimseyi dışlamadan bu Meclis’i zemin kabul ediyoruz ve bunun üzerinde ilerliyoruz. Bize özellikle iktidarın küçük ortağı, bir dönem kendi üzerine ateş toplayarak şimdi de bu süreçle ilgili olur olmaz yere ateş ederek bir algı yönetimi yapmaya, bir tuhaf sorular, bir tuhaf çabalar. Eskiden ‘DEM Parti’ye şunu diyebilir misin? Bunu diyebilir misin?’ Ya da CHP’ye ‘DEM Parti ile nasıl bayramlaşırsın, Meclis’te nasıl elk sıkışırsın? Nasıl ziyaret edersin?’ Şimdi oraların çok ötesinde bir ilişki içindeler. Dün o görüntüleri gördük, o fotoğrafları gördük. Geçmişte dedikleri lafları çıkarıp yüzlerine vursan, orada bir siyaset var ama bizim işimiz dün bizim doğru yaptığımıza hepsi birden gelince, 6.5 milyon oy almış bir partiyi siyasi muhatap kabul etme noktasına gelince tutarsızlıklarını yüzüne vurmak değil, CHP’nin tutarlılığının, haklılığının gururunu yaşamak ve onların geldiği bu noktanın doğru nokta olduğunu, geçmişteki zikzakların 180 derece dönüşlerin falan da onların külliyatına, arşivine, geçmişine kaldığını bilmek bize yeter. Ama o da ne? O da ne? Beyler, CHP’ye şunu soruyor, önce şunu açıklayacakmış CHP. ‘Terörsüz Türkiye hedefine karşı mısınız?’ Tövbe estağfurullah. Cumhuriyet Halk Partisi terörle arasına mesafe koymadan, terör sorunuyla, Kürt sorunu konusunda en tutarlı çizgisini yıllardır korumada herkesin takdirini kazanmış, hepiniz CHP’nin durduğu noktaya gelmişsiniz, göreceğiz devamında o adımları atabilecek misiniz, atamayacak mısınız? Ama durduğumuz yer doğru olmuş, tarih bize tescillemiş. Adam bize ‘Terörsüz Türkiye hedefine karşı mısınız?’ diye soruyor. Net cevap veriyorum, net. Biz terörsüz bir Türkiye’den yanayız. Terörün durmasından yanayız, terörsüz Türkiye’nin baş savunucusuyuz. Ama biz terörün her türlüsüne, şiddetin her türlüsüne karşıyız. Biz mafya terörüne de karşıyız. Bu soruyu soranlar, siz mafya terörüne de karşı mısınız? Terör sorununu çözmek için alabildiğine demokrasi, demokratikleşme paketimizi hazırlıyoruz. Masa kurulduğunda, Meclis çalıştığında oradayız. Peki var mısınız hemen onunla birlikte, Türkiye’deki devlet dışı her türlü illegal oluşumun kökünü kazımak için, mafyaların kökünü kazımak için, Türkiye’de kol gezen tahsilat mafyalarının, uyuşturucu mafyalarının kökünü kazımak için? Kimse uyuşturucu çetelerinden tetikçi tutup da gelip bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nı Ankara’da, Cuma’nın çıkışında, Ankara’nın göbeğinde vurup da buna kimse susmasın, susamasın diye her türlü şiddetle birlikte mafyanın kökünü kazımaya var mısın sen? Bana onun cevabını ver. O yüzden ‘Terörsüz Türkiye demeye CHP cesaret ediyor mu?’ Ona da söylüyorum: Terörsüz Türkiye istiyorum, demokratik Türkiye istiyorum, barış içinde Türkiye istiyorum. Güven içinde Türkiye istiyorum. Terörün de kökü kazınsın, mafyanın da kökü kazınsın istiyorum.”

“YARGI TACİZLERİYLE SALDIRIYORLAR”

“Bu bilek Özgür Özel’in bileği değil. Bu bilek, ülkenin kurucu iradesinin, kurucu partisinin, bu bilek Sivas’ta ilk kongresini yapan partinin üyelerinin bileği. Bu bileğin gücü kuruluşundan geliyor, bu bileğin gücü bütün üyelerinin vatan sevgisinden geliyor. Bu bileği bükemeyenler, ellerindeki kamu gücünü kullanarak, adaleti bir sopa olarak kullanarak, yargı tacizleriyle saldırmaya devam ediyorlar. Onlara ilişkin söyleyeceğimi söylemeden bu görevleri icatlarla, 14 yıl önceki vali talimatı, kaymakam ricasıyla cenaze teslim etmekten terör örgütüne yardım çıkaranların, 12 yıl önce kendileri güvenliği sağlayamayıp, DHKP-C diye bir kukla örgütü belediyelerin başına bela edip, belediye başkanlarının bunlara koruma talep ettiği, silah talep ettiği, bu örgüt tarafından tehdit edildiği bir süreci, şimdi 12 yıl sonra geriye dönüp, o terör örgütüne yardım diye o dönemin belediye başkanını tutuklamak ya da bir belediye başkanını mağdur sıfatına koyup özel kalemini tutuklamak. Belediye başkan yardımcılarımızı tutuklamak. Yani mevcut 40 yıllık terör örgütüyle bağı söyleyemeyecek artık, o form değiştiriyor. Yeni terör örgütleri ya da sandıktan terör örgütleri. Müstakbel terör örgütü yaratıyor. HDK, Halkların Demokratik Kongresi. 2020’de beraat edenler var, 2022’de İzmir Ağır Ceza Mahkemesi, ‘Halkların Demokratik Kongresi terör örgütü değildir’ demiş, onaylanmış karar, kesinleşmiş. Ona rağmen geleceğe dönük bizim belediyelere operasyon için her belediyeden bir HDK’lı… Ya da sandıktan terör örgütü çıkarıyor DHKP-C. Onu vaktiyle tehdit ettiği belediye başkanımızı oraya yardım etti diye. O gün kamu düzenini sağlayamayanlar, bugün işlem yapmaya kalkıyorlar. Onlara hatırlatıyorum, bakın öyle icat çıkarmayın. Laboratuvarlarda örgüt yaratmaya, suç yaratmaya çalışmayın. Bunu yapanların mazisi de belli, bugünü de belli. Bugünün Zekeriya Öz’lerine söylüyorum, bu yaptıklarınızı Zekeriya Öz yapardı, sonra sınırdan sıçan gibi kaçtı. Ne durumdasınız görüyor musunuz? Gece yatağa başını koyarken ‘Huzurluyum, doğrusunu yapıyorum, adalet arıyorum’ diyen bir tane hakime, savcıya sözüm yok. Ama ‘Ben talimat alıyorum, görevimin gereğini yapıyorum’ deyip siyasete alet olanlara diyorum ki, bu yaptıklarınız eninde sonunda Türkiye’de serbest mahkemelerde gerçekten hesap vereceğiniz günlerde hem de mahşerde yakanızı bırakmayacak. Kul hakkı yiyorsunuz, bunun bedelini ödeyeceksiniz.”

“PARA, OLMAYAN ŞİRKETE ÖDENMİŞ, BUHAR OLMUŞ”

“Şimdi tabi büyükşehire, ilçeye, İBB’ye var ya, aynı ölçekte birer hatırlatma yapayım. O çok çalışkan, o umreye gidişini bile erteleyip bu işlere dört kolla sarılana hatırlatıyorum. Bayrampaşa Belediyesi, 2021. Yangın koruma malzemelerinin bakımı onarımı. 1.6 milyon liralık kamu ihale kanunu ve istisna hükümler ile yapılan alım. İhale falan yok. 1.6 milyon ödeniyor belediyeye, inceleniyor. Bakıyorlar ve şu görünüyor: Şirketin adresi belediyenin Türk İslam Sanatları Merkezi’nin adresi. Allah Allah. Şirket niye belediyede olsun? Araştırmaya çıkılıyor, bakılıyor. Böyle bir şirketin olmadığı, tamamen paravan olduğu anlaşılıyor. 1.6 milyon, o günün parasıyla para, belediyeden olmayan şirkete ödenmiş, buhar olmuş. Bu dosya Aralık 2024’te kaymakamlığa, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na, İstanbul İl Ticaret Müdürlüğü’ne teslim edildi. Aralık 2024’ten bugüne kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı‘nın ne işlerle meşgul olduğunu siz görüyorsunuz. Peki bu işle niye meşgul olmuyorsunuz? Niye bu dosyanın kapağını açmıyorsun? O günün Bayrampaşa Belediye Başkanını neden sorguya çağırmıyorsun? Sabahın dördünde evinde arama yapmıyorsun? Etrafındaki herkesi dört gün tutup, neden tutuklama talebiyle sevk etmiyorsun? Görevse görev, belediyeyse belediye. Bir tarafta kanıt yok, Uydurma deliller, delil olmuyor sonra. İddianameye girmiyor. Sadece servis ediliyor. Hiçbir şey bulamayınca gizli tanık. Gizlidir ne dediğini bilemezsin, okuyamazsın, göremezsin. Burada bu kadar açık bir ihlal var, sayfasını kıpırdatmıyorsun. Haftaya yine soracağım Bayrampaşa‘yı. Peki Balıkesir Büyükşehir. Yalnızca seçimden üç ay önce anket ihalesi açıyor. Biz de açtık, 18 firma başvurdu, 12’si şartname aldı, sekizi ile çalıştık. Tek firma başvurmuş ve yaptırdıkları memnuniyet anketi için 104 milyon lira ödemişler güya. Aynı şirketin bir yıl önce ölçeklendirdiğinde verdiği teklif 3.5 milyon. 3 milyona yapılacak anketi Balıkesir Büyükşehir 104 milyona yaptırmış, parasının bir taksidini 31 Mart’tan bir gün önce, bir taksidini de seçimi kaybedince 1 Nisan günü ödeyip borcu kapatmış. Üç milyonluk anketi 104 milyona yaptırıp, seçimi kaybedip, parasını ödedikleri şirket. Bir de yaptırdığı ankete göre seçimi de Balıkesir Büyükşehir’i AK Parti kazanıyormuş. Seçimin sonucunu tutturamayan ankete Balıkesirlilerin cebinden 104 milyon lira ödenmiş. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcısı beni duyuyor musun? Beni duyuyorsan harekete geç bakalım görelim. Bir önceki Balıkesir Belediye Başkanına hesap sormuyorsan, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir kelime konuşamazsınız bundan sonra. Hodri meydan. ‘İBB’ye operasyon yapacağız’, yap bakalım. İstanbul Büyükşehir‘in iştiraki Hamidiye Su, yıl 2016. Güven Su diye bir şirketi devralıyor, bünyesine alıyor. Bizimkiler geliyor 2019’da Güven Su’yun o 75 milyonluk devralınan şirketine değerleme yaptırılıyor ve 25 milyon etmiyor. Bugünkü parayla 330 milyon lira eden şirkete, bir milyar lira ödeme yapmışlar. 700 milyon lira kayıp. 2021 yılında, İstanbul’u aldıktan iki yıl sonra, dört başı mahmur bir şekilde bu dosya hazırlanıyor. Tam savcılığa verilecekken Süleyman Soylu‘nun yolladığı mülkiye müfettişleri el koyuyor. O günden bugüne dört yıldır tık yok. Buradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na sesleniyorum, Hamidiye Su dosyası Süleyman Soylu‘nun eliyle el konulmuş, 37 dosyadan bir tanesidir. O dosyalara mı bakacaksın, Ekrem Başkan’ın yolunu kapatmakla mı uğraşacaksın? Cevap ver buna sen önce.”

“ÇOCUĞUNUZUN BOĞAZINDAN GEÇMEYEN PARALARINIZ AK PARTİ’NİN MUTEBER İŞADAMININ CEBİNDE”

“Nasıl bir kirliliğin içinde olduğumuzu bu yaşananın altını çizmeden geçemem esas mevzuya. Öyle bir ülkedeyiz ki, Pozitifbank, PayFix ve Flash TV’nin sahibi olan Erkan Kork tutuklandı. Bu kişi çete kurarak yasadışı bahis paralarını akladığı gerekçesiyle tutuklandı. Biri, Türkiye’de banka kuracaksa MİT raporu istenir. Bu kişiye banka vermişler, MİT ne yazmış çok merak ediyorum. Bağlı olduğu Sayın Cumhurbaşkanından da soruyorum. Televizyon alacaksa bir kişi güvenlik soruşturması olur. Ona ne demişler, merak ediyorum. Ama şöyle bir memleketteyiz… Flash TV denen kanal, ekonomik zorluklardan dolayı satılıyordu. Son dönemlerin en çok izlenen, hızla güçlenen kanalı Halk TV de Flash TV’yi almak ve haber kanalı dışında yayın yapan bir kanalın da olması için gitti, konuştular. Anlaşmışlar, parayı ödemişler, yüksek bir kapora ödemişler. O sırada birileri devreye girdi ve bunu AK Partili köşe yazarları övüne övüne anlattı. O satışı bozdurdular, Halk TV’ye sattırmadılar. AK Parti’ye yakın bir işadamına Flash TV’yi aldırttılar. Hepimizin gözü önünde oldu. Sonra da AK Parti’ye yakın gazeteciler, televizyoncular Flash TV’ye gitmeye başladı, göreve başladı. AK Parti’de bu işler Erdoğan’sız olur mu? Olmaz. O, AK Parti’nin, Erdoğan’ın bir kelimesiyle ‘Flash TV’yi Halk TV’ye değil, buna satacaksın’ dedikleri, sevilen, güvenilen iş adamı Erkan Kork’tur. Buradan sözüm şu: Bu kokuşmuşluğu hepimiz biliyoruz da dağılan yuvalar var ya yasa dışı bahisten. O küçücük maaşla ev geçindiremediği için. Öyle ilk iki oynadığında kazandıran. ‘Dur, şunu da koyarsam daha çok kazanacağım’ deyip, ağa düşen, yasa dışı bahisle kaybedilenler var ya. Yıkılan evlilikler, intihar edenler, babasız kalan çocuklar. Çocuğun boğazından geçmeyen parayı, yasa dışı bahise kaptıranlar var ya. İşte o, bütün o çarkı kuran ve yöneten, evladınızın rızkını, ailenizin huzurunu çalan Erkan Kork, AK Parti’nin muteber iş adamıdır kardeşim. Paralarınız bunların cebinde.”

“64 YIL PARA BİRİKTİRSE O YATI ANCAK ALABİLİYOR”

“Bu arada geçen hafta bu kürsüde yine bu işleri anlatırken, ben İstanbul Başsavcısı’nı siyasi operasyonlara alet olmakla eleştirirken ve ‘Devlet memurusun sen. Devletten, hepimizden aldığın maaşla geçiniyorsun’ derken, yani ‘Benden aldığın para ile bize kötülük yapıyorsun’ derken bir arkadaş seslendi. ‘O, maaşı’ dedi, ‘Bir iş adamının adı verdi.’ Ben de itiraz ettim, ‘Yok yahu’ dedim. ‘Devlet memuru. Ne alakası var? Devletten maaş alıyor.’ Demez olaydım. Neler yağıyor, neler yağıyor… İnanamıyorum, inanmak istemiyorum. Ama bir savcının çok seçkin bir dostu olduğunu… ‘Sır küpü’ diyorlar. Yani küpü, sır küpü. Küpe sırları birlikte dolduruyorlarmış. Çok seçkin bir arkadaşının hiç yanından ayrılmadığını, o seçkin arkadaşı ile birlikte o arkadaşını iki yıl süreyle Hakimevi’nde konaklattığını… ‘Kaydı var’ diyorlar. Adalet Bakanlığı Yardımcılığı sırasında Adalet Bakanlığı damgalı giriş kartları filan olduğunu, resmi araçlara bindiğini… ‘Görüntüleri var’ diyorlar. Bu sır küpünün hiç bunun yanından ayrılmadığını duyuyoruz. Diyorlar ki, ‘Bu sır küpü ile birlikte 2,2 milyon Euroluk çok lüks bir yatın gidip görüldüğü, gezildiği…’ Yani bugünkü para ile 90 milyon liralık bir yattan bahsediliyor. Hesap ettim; Türkiye’de bir savcı, ki iyi maaş alıyor savcılar diğer memurlarımıza göre, 64 yıl çalışıp para biriktirse o yatı ancak satın alabiliyor. Öyle bir yata alıcı gözle baktıkları söyleniyor. Vallahi ben önümüzdeki günlerde ne filmler göreceğiz daha bilmiyorum. Ama galiba bunun filmini görebiliriz yakında. Buradan bunun peşini bırakmayacağımı ve ben ki, laf attılar dedim, ‘Yok yahu, devlet memuru. Devletten aldığı maaşla geçiniyor.’ Devletten alınacak 64 yıllık maaşın toplamı kadar lüks yatlara baktığı söyleniyor. İnanmak istemiyorum. İspat, diyeceğim. İspatlayacak olsa şunu ispatlar: Kurultayımızla ilgili, Türkiye’de parti içi demokrasiye namzet olmuş kurultayımızla ilgili iftira yaydılar. ‘Bin 200 tane cep telefonu dağıtılmış.’ Bir tane ispatlayamadılar. Bu cep telefonu dediğinin IMEI numarası, bilmem nesi var. Hatta taktın mı kendini yazdırıyor oraya. Hepimizin TC’si belli, hattı belli. SMS şirketleri elinde. Haydi bulsana bin 200 tane telefonu? Yalancı adamlar. ‘Efendim, sırf telefonun değerine bakmayın’ diyor. İçine soğuk cüzdan yükleniyormuş, Akın Bey biliyormuş bu işlerin nasıl yapıldığını. Yurtdışına paralar da soğuk cüzdanlarla kaçırılıyormuş falan filan. Akın Bey biliyormuş bunları. Buradan soruyorum kardeşim: İspat edin, ispat edin. Bin 200 tane değil, 12 tane değil, bir tane cep telefonu ispat edin. Cumhuriyet Halk Partisi’ne, bu ülkenin kurucu partisine, 50 yıl muhalefette kalıp da kimselere minnet etmemiş partisine kara çalacak o elin alnını karışlarım ben.”

“‘SEÇİM İSTİYORSANIZ SİZE NEFES ALDIRTMAYIZ’ DEYİP BAŞLADILAR”

“Bu anlattıklarım tabii üçüncü dünya ülkelerinde bile olmaz. Zaten millet bu kadar yoksulluğa, bu kadar adaletsizliğe itirazını 31 Mart seçimlerinde gösterdi. Sert bir uyarı yaptı. Biz sonucun bize yüklediği görevi, sorumluluğu anladık. İktidarın da buradan kendi dersini çıkarmasını bekledik. Ama hiç öyle olmadı. Biz dedik ki, ‘Millet size mesajını verdi. Emekliler verdi, asgari ücretliler verdi. Çiftçiler, esnaflar, bilhassa gençler verdi. Bu insanların gelecek kaygılarını giderin. Geçim sorunlarını çözün. Biz de size destek verelim.’ Ama şu anlaşıldı ki onların kendi zenginlerini zengin etmek, vatandaşın derdiyle dertlenmek yerine Beşli Çeteler’in, Kırk Haramiler’in hükümeti olmaktan başka amaçları yok. Dedik ki, ‘Geçim olmazsa seçim olur.’ Onlar da dedi ki, ‘Seçim istiyorsanız biz bunun karşısında size yargı tacizini başlatırız, nefes aldırtmayız.’ 9 Ekim günü bir siyasetçi, bir siyasi… Kimdir siyasi? Erdoğan’ın deyimiyle ‘Eskiden bakanlar siyasiydi, yardımcıları teknikti.’ Müsteşarlar. ‘Şimdi bakanlar teknik, bakan yardımcıları siyasi’ diyordu. Adalet Bakan Yardımcısı’nı İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı yaptı. O günden beri 30 Ekim günü, o gün bambaşka bilgiler servis edildi. İddianamede hiçbiri yok. Ahmet Özer’imiz, Esenyurt Belediye Başkanımız FETÖ taktikleriyle alındı. Aylarca iddianame bekledi. Şubatta iddianame çıktı. Mahkemeyi mayısın sonuna verdiler. Niyetleri mahkemeyi yapana kadar, çünkü birinci mahkemede salınacak zaten. Hiçbir şey yok iddianamede, o ilk günlerde söylediklerinin. 12 yıl önce annesi ölen bir hemşerisine taziye telefonu açmış Ahmet Özer, ‘Anneniz sizin gibi çok kıymetli evlatlar yetiştirdi’ demiş. Kardeşlerinden biri, PKK’lıymış. Buradan terörü övmek, terör örgütüyle ilişkili olmaya filan bağlıyorlar. Düşünün… 17 Ocak’ta Rıza Akpolat’ımıza, Beşiktaş Belediye Başkanımıza, ‘Turpların büyüğü heybede’ diye diye. 20 Ocak’ta Gençlik Kolları Başkanımız Cem Aygün’e. Aynı gün buna tepki verdik diye Ekrem İmamoğlu’na ve bana. 27 Ocak’ta ‘8 bin bilirkişiden, dönüp dönüp aynı kişiyi seçiyorlar. Milyarda bir ihtimalleri buluyorlar’ dedi diye Ekrem Başkan’a. Ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi’nin dediğini haber yapan gazeteciye. Söylemine destek veren aydına, yazara, çizere. Akademisyene, tweet atanlara, siyasetçilere, siyasi parti genel başkanlarına… Kimsenin akıl edemeyeceği hukuk tanımazlıklarla, Ankara’da oturana İstanbul’dan, Antalya’da atılan tweete İstanbul’dan, Kayseri’ye yapılan açıklamaya İstanbul’dan, sanki yetkisi varmış gibi gözaltılar yapıp, başka şeyden gözaltına alıp, başka şeyden tutuklayacak kadar gözü dönmüşlüklerle devam edip gittiler. Biz eğilmedik, yenilmedik, teslim olmadık, meydan okuduk. ‘Ayağa kalkın’ dedik, ‘Hep birlikte bu hukuksuzluğa direneceğiz.’ 28 Ocak’ta bu kürsüden Cumhurbaşkanı adayımızı ön seçimle belirleme kararını anlattık. 10 Şubat’ta kurultayımız hakkında, 11 Şubat’ta CHP’li belediyelere Kent Uzlaşısı operasyonu ile iki dava daha açtılar. Ekrem Başkan 21 Şubat’ta ön seçime başvuru yaptı, 22 Şubat’ta diplomasına dava açtılar. 27 Şubat’ta Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’e, 3 Mart’ta İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik’e, 4 Mart’ta İstanbul İl Kongremize dava açtılar. İstanbul İl Binasına dava var, kongreye dava var, İl Başkanı’na dava var. Kapısında Şanslı diye kedimiz var, Şanslı hariç hepimizle birden uğraşıyorlar. Tek dertleri var; biz kazanacağız, onlar kaybedecek, bunu hazmedemiyorlar. 10 Mart’ta Ekrem Başkan’ın çevresinin mal varlıklarına el koymalar, 12 Mart’ta biraz önce anlattım: Ataşehir, Şişli, Sarıyer, Maltepe belediyelerinin 10 yıl önce,12 yıl öncesine DHKP-C bilmem ne safsatasıyla saldırmalar. Biz geçmişte görev yapsın, bugün burada görev yapsın, bütün arkadaşlarımızı, kimiyle yollarımız ayrılmış bile olsa, karşımızda aday olmuş bile olsalar, o günkü CHP bayrağını ellerinde tutuyorlardı. Biz bu arkadaşlarımızın kendilerine de ailelerine de tüm örgütümüz olarak sonuna kadar sahip çıkıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, çıkar ilişkisi partisi değildir. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet fikrinin partisidir. Demokrasi fikrinin partisidir. Hukukun üstünlüğü fikrinin partisidir. Bunların hepsini bu topraklara taşıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir.”

“BUNLARIN YAPTIKLARININ TERCÜMESİ YOK”

“Şimdi gelmişler bir yandan altı farklı dava ile Ekrem Başkan’a siyasi yasak getirmeye çalışıyorlar. Avrupalılar duyuyor, inanamıyorlar. Bir de ‘Diploma, neymiş o?’ diyorlar. Vallahi Almancaya, İngilizceye tercümesi yok bunların burada yaptıklarının. Ekrem Başkan’a daha önce ‘Elini arkana bağlayarak yürüdün’ diye soruşturma açmışlardı. Daha beteri 35 yıl önce üniversiteden aldığı diplomaya dava açtılar. Ve şimdi eli kulağında, yarın umuduyla bekliyorlar ki o diplomayı iptal edilsin. Bakın elimde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün Ekrem Başkan’ı çağırdığı gazete ilanı var. Ekrem Başkan’ı çağırdığı. Sırf o mu? Bir yıl önce 50 kişi, o sene onunla birlikte 50 kişi, sonrasında bir 40 kişi. İlan veriyor İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nden. Diyor ki, 90-91 eğitim yılında yatay geçiş yoluyla öğrenci kabul edeceğiz. 14 Eylül 1990 Cuma gününe kadar bize başvurun. Ekrem Başkan gazete ilanını görüyor, geçen yıl kendi okulundan kabul edilenleri de biliyor. Ve oraya başvuruyor. Bakın başvuruyu yaparken gerekli belgeler var. Diyorlar ya, ‘Yazı Türkiye’ye aitti, Türkiye’deki üniversiteler içindi.’ Diyor ki ‘Yurtdışından yapılan başvurular da.’ Diyorlar ki, ‘Başvurdu ama o zaman denk miydi, tanınıyor muydu?’ Onunla ilgilense der ki ‘Denklik listesindekilerden’ der. Hepsini YÖK ilan ediyor. Ama YÖK diyor ki ‘Yurtdışından yapılan başvurularda adayın ayrılacağı yükseköğretim kurumunu tanıtan katalog veya benzeri dokümanların da eklenmesi’ diyor. ‘Nereden geliyorsan bileyim, oranın özelliklerini tanıtanı da sen bana ver, ona göre karar vereyim’ diyor. Bundan 35 yıl önce İstanbul Üniversitesi ilanına çağırmış, başvuruyu almış, değerlendirmiş. Hatta ‘İki ders hariç, geri kalan dersleri baştan alacaksın’ demiş. Sebebi, burada dört saat verilen ders, orada üç saatmiş. Buradaki içerik orada yokmuş. Bu üniversitenin öğrencilerine yetişmen için. İki ders hariç tamamını almış, mezun olmuş, diploma almış. Bu üniversitenin kapısında kuruluşu yazıyor. Ambleminde bugünkü kullandığımız rakamlarla, orada Roma rakamlarıyla. 1453. İstanbul’un fethedildiği sene kurulmuş üniversiteden bahsediyoruz. O üniversiteye şimdi diyorlar ki ‘35 yıl önce yaptığın çağrıyı inkar et. Birisi yüzünden hepsinin diplomasını iptal et.’ Bu üniversitenin dünyada saygınlığı mı kalır, Türkiye’de saygınlığı mı kalır? Üniversitede kişisel namusuna da, kurumunun namusuna ve kurumsallığına sahip çıkanlar duruyorlar, onların üzerine inanılmaz baskılar kuruyorlar. Düşünün ki Cumhuriyet Başsavcısı Savcısı, birkaç hafta önce yollamış. Yazı yolluyor ‘Ne oldu, hadi işlem yap’ diye. ‘İşlem yap’ diye yolladığında haber oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ‘diploma iptali yazmadı’ diye hemen düzeltme yaptılar, ‘Diploma iptali dahil bütün işlemleri yap demek istedik’ diye. Oradaki insanlar aynı Kartalkaya‘daki yedi kişilik bilirkişi gibi, kişisel ve şahsi onurlarına sahip çıkmak üzere böyle bir rezalete alet olmuyorlar, direniyorlar. Kendilerini, tarih önündeki bu onurlu duruşlarını kararlılıkla sürdürmeye davet ediyorum. Onların arkasında kim olursa olsun, sizin arkanızda Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamı olacaktır. Namuslu bütün vatandaşlar duracaktır.”

“BİR PARTİNİN GENEL BAŞKANI YA İSTİFA EDECEK YA DA DOĞRU SÖYLEDİĞİMİZİ TESCİL EDECEK”

“Bir önemli konuyu hatırlatıp, bir partinin genel başkanı ya öğleden sonra istifa edecek ya da o partinin genel başkanı, bizim nasıl doğru söylediğimizi tescil edecek. Partilerinin tüzüğüyle, anayasayı değiştirmek istemeleriyle, Cumhuriyet’in kurucu kadroları ile olan sorunlarıyla kendilerine fevkalade mesafeliyiz. Aynı cümle içinde onların adını kolay kolay anmam. Ama Bursa Büyükşehir‘de yapılan yolsuzlukları anlatırken, özel kalemden normal günlerde, normal zamanlarda temsil ve ağırlama gideri için kullanılacak paraların, seçim zamanında ya da siyasi partilere harcandığını, bu konuda özel kalem kayıtlarının olduğunu ifade etmiştim. Ve özel kalemden AK Parti özel buluşma, AK Parti İl Başkanlığı’na giden paketler, AK Parti binasındaki kokteylin giderleri, AK Parti temayül yoklaması, Ankara’nın istediği promosyonlar gibi harcamaların yanında HÜDAPAR kongre yemek bedeli, Ülkü Ocakları yemek bedeli, Büyük Birlik Partisi yemek bedeli, DSP‘nin lansmanı, TÜGVA’nın yemek bedeli, MHP Kemalpaşa harcamaları diye başlıklar olduğunu, faturalar olduğunu ve ödendiğini söylemiştim. Ne DSP‘den ve MHP’den de TÜGVA’dan, ne Ülkü Ocakları‘ndan herhangi bir ses çıkmadı. Sustular, çünkü biliyorlar ki söylerlerse belgesi ortada. Kendilerine ‘Hadi bakalım bu masrafın senin tarafından ödendiğini göster’ deyip Bursa tarafından ödendiğini ispatlayacağız. Bu konuda ben Bursa Cumhuriyet Başsavcısı‘na ‘Harekete geçin’ demiştim. HÜDAPAR’ın Genel Başkanı geçmiş. Dedi ki ‘Eğer ispatlarlarsa, bizim kongremize, kurultayımıza, bir kuruş verilmedi. Bizim için bir şey harcanmadı. Asla Bursa Büyükşehir’den ne yemek bedeli, ne bir başka şey almadık. İspatlasın, istifa ederim’ dedi. Şimdi ben HÜDAPAR’ın Genel Başkanı’na tarih 1 Eylül 2023, HÜDAPAR kongre. Tarih 8 Ekim 2023, HÜDAPAR kongre. Tarih 16 Aralık 2023, HÜDAPAR salon. Karşısında fatura numaraları var, göstereceğim. Sonuncudan başlayayım. Tarihi 16 Aralık 2023, HÜDAPAR salon. Kongreye çağırıyor. 1 Eylül 2023, HÜDAPAR kongre diyor ya, HÜDAPAR‘ın Yıldırım ilçe kongresiymiş, aha faturası burada. 8 Ekim 2023 diyor ya, Yasin Börü anmasıymış HÜDAPAR’ın, aha da faturası burada. 16 Aralık 2023, kendi davet ettiği Bursa il kongresiymiş, oraya ödenen faturası burada. Şimdi HÜDAPAR’ın Genel Başkanı, ya söz verdiği gibi partisinden istifa edecek. Ya da şunu söyleyecek kamuoyuna. ‘Ben kongremde yemek parasını kendim ödedim, o faturayla bizim kongrenin yemek parası gibi gösterip parayı AK Partili Bursa Büyükşehir Belediyesi yemiş. İlçe kongremin parasını ben ödedim, işte faturası burada diyecek’ ve bu konuda Cumhuriyet Başsavcısı‘na şikayette bulunacak. Şimdi HÜDAPAR’ın Genel Başkanı‘ndan kamuoyunun önünde, bugün akşam olmadan o kongrelerin, tarih tarih de eşleşen, fatura numaraları da yazan bu kongrelerin paraları Bursa Büyükşehir‘den size mi ödendi? Ödendiyse istifa et. Sizin adınıza bu paralar ödenmedi, kendin ödediysen faturasıyla ispat et ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulun. Size ödüyoruz diye o paraları kayıtlara geçirmişler.”

“BİRLİĞİMİZİ, BERABERLİĞİMİZİ BOZMADIK”

“Bir iktidar ne zaman sertleşir? İktidar kendini güçsüz hissederse sertleşir. Siz hiç dünyada güçlü ülkelerin seçimler yaklaşırken cumhurbaşkanı adaylarını ya da başbakan adaylarını ortadan kaldırmak için onlara dava açtıklarını, 35 yıl öncesinin diplomalarına saldırdıklarını, kumpaslardan medet umduklarını, altı ay itiraz süresi olan kongrelere neredeyse yenisi yapılacakken saldırarak siyasi rakiplerini anketlerde kendilerinden dört puan, beş puan öne geçmiş Türkiye’nin birinci partisini karıştırmaya çalıştıkları gibi, yaptıklarını hiç gördünüz mü? İktidar kendini güçsüz hissederse saldırganlaşır, kendinden emin iktidarlar böyle şeylere tenezzül etmezler. Ama devleti idare eden bu iktidar, yoksuluna bakamıyor, işsizine iş bulamıyor, enflasyonu düşüremiyor. Kadınını, çocuğunu koruyamıyor. Yeni doğmuş bebekleri para için katlediliyor, seyrediyor, sorumluları cezalandıramıyor. Uyuşturucu çeteleri, mafyalar sokaklarda kol geziyor. Bu beceriksiz iktidar eliyle, devlet kurulduğu günden beri en büyük acziyetini yaşıyor. Bunlar buna karşı bana saldırıyorlar, sana saldırıyorlar, partiye saldırıyorlar, Ekrem Başkan’a. Kendisini geçmişte dört kez yenmiş, yapılacak ilk seçimde aday olursa beşinci kez yeneceğinden emin oldukları cumhurbaşkanı aday adayımıza saldırıyorlar. Biz bugüne kadar bunlara teslim olmadık. Birliğimizi, beraberliğimizi bozmadık. Dışarıdan gelen saldırılara direndik, içeride yapılan yanlışlara, ‘Kan kustuk, kızılcık şerbeti içtik’ dedik. Buradan partimin eski-yeni bütün yöneticilerini, eski-yeni bütün milletvekillerine, eski-yeni tüm üyelerini kucaklarken Cumhuriyet Halk Partisi’nde normal yollardan, legal yollardan partiyi ele alamayacak bir meczup odağın, adliye koridorlarında birtakım meczuplarla, yalancılarla, birtakım sahtekarlarla, birtakım tuhaf uygulamalarla, iftiralarla aradıkları iktidarı, onlara bu partinin asla ve asla teslim etmeyeceğini bilsinler. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’de iktidarı sandıkta arar, kendi içindeki iktidar da mahallelerden başlayan sandıklarla, böyle saatin vidasından gelerek, mahalleden, ilçeden, ilden ta kurultaya kadar gelinir. Öyle kayyum eliyle, bilmem neyle Atatürk’ün kurduğu partiye gelip oturacaksın, bu parti senin o koltukta oturmayı bırak tükürükle boğar, tükürükle boğar.”

“MECZUBA TESLİM OLMAYIZ”

“Bir takım meczupların repütasyonlarıyla, ilişkileriyle CHP’ye soruşturma açanların niyeti şudur. Aynı MHP’nin başına geldiği gibi. MHP’de kongre ile yönetim değişecekken, birileri yönetimi alacakları saf dışı bırakmak için, MHP’nin kongresini iptal ettirmek için, AK Parti‘ye gittiler ya. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetimi, varıp da AK Parti’den parti için rekabet için merhamet dilenmeyeceğine göre. Diyorlar ki ‘Bu kayyum eliyle oraya birilerini koyarsak, bugün nasıl o gün bize ip atan MHP, bugün en büyük destekçimiz olmuştur. Bu yeni yönetim eliyle Türkiye’nin ana muhalefetini bize muhalefet etmeyecek, bize seçim kaybettirmeyecek, kendisi seçim kazanmayacak, bizi iktidarda tutacak bir aparata dönüşebilir.’ Aha buradan söylüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’a da söylüyorum, bütün planları kurgulayanlara da söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bu kirli planlara alet olacak ne yönetici vardır, ne bir üye vardır. Olanlara, alet olanların topunun cezasını Gazi’nin partisi kendisi kesecektir. Meczuba teslim olmayız. Bu parti, iktidara aparat olacaklara teslim edilecek partilerden değildir. Nokta. Bu partiden makbul muhalefet MHP çıkmadı, çıkmayacak, çıkaramayacaksınız. Nokta. Bu parti 1 milyon 750 bin üyesiyle ayaktadır. 23 Mart’ta Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek, erken seçim sandığını getirecek. Hepinizi gönderecek. Demokrasiyi getirecektir. Gazi’nin partisi ayaktadır. Gazi’nin partisi iktidara yürümektedir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız. İyi ki Cumhuriyet Halk Partiliyiz. İyi ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu