Suat Özçağdaş: Bakana iki kitap önerim var, “Anayasa ve Nutuk”

Cumhuriyet Halk Partisi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, CHP Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı. Özçağdaş açıklamasında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in görev ve sorumluluk alanında olan eğitimin temel sorunlarına eğilmek yerine iftar sonrası yaptığı örtülü reklam gezmelerini eleştirdi. Özçağdaş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da hukuksuzca tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu serbest bırakması ve Türkiye’yi derhâl erken seçime götürmesi konusunda çağrı yaptı.
“Son günlerde ülke olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. Yaşamakta olduğumuz 19 Mart yargı darbesi nedeniyle maalesef Türkiye’nin dört bir yanında barışçıl bir biçimde demokratik haklarını korumaya çalışan gençler, kadınlar, yurttaşlar, büyük bir şiddetle karşı karşıya kalıyorlar. Sevgili çocuklarımız, gençlerimiz de bu tabloyu acı bir şekilde, kaygıyla izliyorlar. Bir dönemi daha geride bıraktık, çocuklarımız derslerine çalıştılar, sınavlarını başarıyla bitirdiler ancak maalesef iktidar, adalet sınavından da kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı da eğitimin temel alanlarındaki yapması gereken tüm anayasal görevlerinden sınıfta kaldı.“
“Milli Eğitim Bakanı’nın kitap okumaya başlamış olmasını fevkalade önemli bir gelişme olarak görüyorum”
“Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i dün D&R’ın içinde dolaşırken, kitap okurken gördük. Milli Eğitim Bakanı’nın kitap okumaya başlamış olmasını fevkalade önemli bir gelişme olarak görüyorum. Kendisine başlangıç olarak iki önemli kitabı önermek istiyorum. Bunlardan bir tanesi Anayasamız. Kendisine Milli Eğitim Temel Kanunu çerçevesinde yapması gereken görevleri veren başlıca doküman Milli Eğitim Temel Kanunu ile birlikte. Diğeri de Nutuk. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin gibi bu ülkenin geleceğine olumlu katkı yapmayanlara rağmen zamanında bu ülkeyi yedi düvelin, emperyalistlerin işgaline karşı nasıl kurtardığını ve neler yaşadığını anlattığı temel doküman. Milli Eğitim Bakanı bu dokümanlardan başlayabilir.”
“Milli Eğitim Bakanı D&R kadar okulları ve çocuklarımızı dert etmiyor”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in D&R kadar milli eğitimdeki sorunları dert etmediğini görüyoruz. Mesela okullardaki temizlik sorununu dert etmediğini, okulların kapısına, 61 bin 111 okulun kapısına bir güvenlik görevlisi koyamamasını dert etmediğini görüyoruz. Öğrencilerin açlık içinde okula gittiklerini, bir kap yemek bir bardak temiz su erişimi olmadığını ve Milli Eğitim Bakanı’nın bunu D&R kadar dert etmediğini görüyoruz.
Öğretmenlerin açlık sınırı altında maaşlara, şiddete hatta ölüme kadar yol açan birtakım olaylarla karşı karşıya kalmalarını engellemediğini, engelleyemediğini, bunu umursamadığını, saygınlıklarını dert etmediğini görüyoruz. MESEM’lerde çocukların ölmesini, okullaşma oranlarının düşmesini, taşımalı eğitimde yaşanan sorunlar nedeniyle kız çocuklarının eğitimden uzaklaşmasını, ikili eğitim nedeniyle ülkedeki çocukların çok önemli bir kısmının yarım gün okula gittiklerini ve eğitimden kaybettiklerini önemsemediğini görüyoruz. Zorunlu ve karma eğitimi tartışmaya açtığını görüyoruz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle niteliksiz bir eğitimi Türkiye’ye dayattığını görüyoruz. ÇEDES protokolü ile cemaatlerin önünü açtığını, Ülkü Ocakları protokolüyle siyasi partileri eğitim kurumlarına sokmaktan utanmadığını, çekinmediğini görüyoruz. Yaratmış oldukları adaletsiz sistemle, kandırdıkları genç öğretmenlerle, mülakat mağduru öğretmenlerin ağlamasını, feryadını D&R kadar önemsemediğini görüyoruz. Engelli öğretmenlerin atanmasını bir türlü yapmadığını, söz verildiği halde rehber öğretmenlerin atamasının gerçekleşmediğini, 100 bine yakın, dönem dönem maaşını bile ödemedikleri ücretli öğretmenlerin köle düzeninde çalışmasını dert etmediğini görüyoruz.
Milli Eğitim Bakanı maalesef kendisine verilen işleri, görevleri yapmak derdinde değil. Milli Eğitim Bakanlığını kendisine yakın bir klikle beraber cemaatlerin, tarikatların, ülkü ocaklarının, siyasi partilerin etki alanı, arka bahçesi haline getirmeye çalışıyor ve çocuklar açlık, yoksulluk altında eğitimlerine devam etmek durumunda kalıyorlar. “
“Milyonlarca insan 19 Mart Yargı Darbesine itiraz etti”
19 Mart Yargı Darbesi 16 milyon İstanbullunun oyuyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, ilgili yöneticiler… Hepsinin birtakım boş davalarla nasıl bir günde gözaltına alındıklarını göstermesi açısından Türkiye için çok büyük bir ibret verici olay haline dönüştü. Milyonlar buna itiraz ettiler. Bir Büyükşehir Belediye Başkanının, dünyanın en büyük metropollerinden birinin bunu da bir kenara koyuyorum, Türkiye’nin bir yurttaşının 31 yıl sonra diplomasını yetkisi olmayan bir rektörlük kararıyla fakülteyi baypas ederek, idare hukukunu ayaklar altına alarak iptal ettiler. Milyonlar buna itiraz etti, gençler buna itiraz ettiler, kadınlar buna itiraz ettiler, yaşlılar buna itiraz ettiler, toplumun her kesiminden her görüşünden, iktidar partisine oy veren seçmenler dahi buna itiraz ettiler, sokaklara döküldüler, böyle olmaz dediler, ben senin bu kanun tanımaz, ben senin yarışacak rakibini ekarte etmeye yönelik bu kararını, bu çeteleşmiş yapını tanımıyorum, kabul etmiyorum dediler.
Saraçhane’de, 81 ilde bir araya geldiler, itirazlarını dile getirdiler ve milyonlarca insan bir araya gelmesine rağmen olabilecek en barışçıl yöntemlerle itirazlarını yüksek sesle dile getirdiler. Bu arada engellemeye çalıştıkları ön seçimde 15,5 milyon yurttaşımız ‘Ekrem İmamoğlu benim Cumhurbaşkanı adayımdır’ dedi. Türkiye tarihinde, dünya tarihinde neredeyse bir ilk ve bu insanlar neyle karşılaştılar? Bu Üniversite öğrencileri, kent trafiğinin aksatılması ile karşılaştılar; Saraçhane’ye gitmemeleri için, Kent meydanlarına gitmemesi için, metro duraklarının kapatıldığını, yollarda tacize uğradıklarını şiddete uğradıklarını gördüler. Üniversite öğrencileri, İstanbul Üniversitesi öğrencileri, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri, Galatasaray öğrencileri, ODTÜ öğrencileri, Gazi Üniversitesi öğrencileri ve adını sayamayacağım Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversite öğrencileri ‘Ben buna geçit vermem.’ dedi, ‘Ben demokratik, adil, hukuk düzeni olan bir ülke istiyorum.’ dedi. Ne gördüler karşılığında? Zorbalık. Ne gördüler karşılığında? Kasklarında numarası bile olmayan kim olduğu belirsiz birtakım insanlar. Ne gördüler? Şiddet gördüler, biber gazı gördüler, tazyikli su gördüler, gözaltına almalar gördüler, darp gördüler, dayak gördüler, nezarethanelerde açlık gördüler ve hedef gözetilerek saldırılmayı gördüler. Bu rezillikler dünyanın tamamından itirazla karşılandı.”
“İşkence gören gençler bugün sınav olsa Milli Eğitim Bakanı’nın da Cumhurbaşkanı’nın da kazanamayacağı okullarda okuyan gençler”
“Bugün itibarıyla anayasal hakları olan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkından yararlanmak isteyen bin 879 üniversite öğrencisi gözaltında, 260’ı tutuklu 468’i adli kontrolde 662’sinin işlemi devam ediyor. Ne yapmış bu gençler? Toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet etmişler. Buradan ceza alsalar bile yatarları yok. Peki neden tutuklular, neden bayram öncesi bu çocuklara işkence ediliyor, neden günlerce tutuluyorlar? Çok kötü görüntüler geliyor; ağızları burunları patlamış, dayak yemiş ve günlerce aç bırakılmış gençler görüyoruz. Kim o gençler? Bugün bir sınav olsa o Milli Eğitim Bakanı’nın kazanamayacağı yerleri kazanmış olan gençler, o Cumhurbaşkanının kazanamayacağı yerler. Bu ülkenin geleceği, bu ülkenin ümidi olan gençler. Onlara zulüm ediyorsunuz, her gün TOMA’larla, gazlarla, kontrolsüz bir şiddetle bu gençlere saldırıyorsunuz.”
“Rektörler kayyım, akademik özgürlük yok”
“Milli Eğitim Bakanı D&R’ı dert ettiği kadar kendisinin kurul üyesi olarak girebileceği başkanlık edebileceği Yüksek Öğretim Kurulu’na ‘Ne oluyor, üniversitelerin derdi nedir?’ demiyor. Nedir derdi bu öğrencilerin, ne kaygıları var? Üniversiteye giremiyorlar. 3 buçuk milyon kişi üniversiteye girmek istiyor üçte biri girebiliyor. Girseler yurt yok, barınma sorunu yaşıyorlar. Girseler dalga geçer gibi 3 bin TL bursla başka bir kentte yaşamaları isteniyor. Girseler beslenme ile ilgili temel yeterlilikleri karşılanmıyor. Girseler eğlenme için derslerinin daha nitelikli olabilmesi için destekten yararlanamıyor.
Girdiler, okuyorlar; aileleri ki zam yapılmayan ücretliler, doğru düzgün zam yapılmayan emeklilerin çocukları bunlar, öyle yandaş şirketlerin çocukları gibi değiller, bu çocuklar yarı zamanlı hatta çoğu zaman tam zamanlı işlerde nitelikli bir eğitim almaktan maalesef mahrum kalıyorlar. Eğer okullarına devam ederlerse özgür ve nitelikli bir eğitim yok, rektörler kayyım, dekanlar ona göre atanmış senatolar öyle oluşturulmuş, akademik özgürlük yok, idari mali özerklik yok, üniversitelerde o üniversitelere yıllarını vermiş öğretim üyeleri yok. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nde üniversitesine geldiğinde ‘Ben seni oradan sokmam.’ diyen rektörle, yönetimlerle karşılaşıyorlar. Mezun oluyorlar, iş bulamıyorlar, iş bulsalar insanca bir yaşamdan mahrum kalıyorlar ve bütün bunlara itiraz ederlerse, ki ediyorlar, terörist oluyorlar, şiddet görüyorlar, tutuklanıyor, gözaltına alınıyorlar.”
“Bakan, örtülü reklam yapmak yerine öğrencileri anlamak için çaba sarf etsin”
“Bu aklını yitirmiş iktidara sesleniyorum, 6 gün boyunca Saraçhane’de onlarla birlikteydim, sabahlara kadar sohbet ettim. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, D&R’a gidip durma Saraçhane’ye git, ODTÜ’ye git, Boğaziçi’ne git, İstanbul Üniversitesi’ne git, nereyi beğenirsen oraya git. ‘Nedir sizin kaygınız çocuklar, siz neye itiraz ediyorsunuz?’ deyin, sor bakalım neye itiraz ediyorlarmış. Sen bunu yapmayacaksın tabii, yapacağın şey şu olacak bu akşam da iftardan sonra EspressoLab’e gidersin. Çünkü D&R’ın ve Espressolab’in kâr oranının düşmesi sizin için 7 milyon üniversite öğrencisinin, 19 milyon üniversite öncesi öğrencinin ve on milyonlarca velinin hayal kırıklığı, zorlukları, sıkıntılarından çok daha önemli. Buradan Mehmet Şimşek’e de sesleniyorum: Kent lokantasına ziyaret eden, kent lokantasına giden Vedat Milör’e gizli reklam için soruşturma açmıştın; bak senin bakanların D&R reklamından, EspressoLab reklamından vazgeçmiyorlar. Buradan Sayın Bakan’a sesleniyorum. En azından bu çocukların neye itirazı olduğunu, neyi değiştirmek istediklerini, gelecekle ilgili ne kaygıları olduğunu anlamak için biraz çaba sarf edin.“
“Ekrem İmamoğlu’nu özgür bırakın; Türkiye’yi derhal erken seçime götürün”
“Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a, tüm bunların sorumlusu, 23 yıldır bu ülkeyi bu hale getirmiş olan, borç batağına saplayan, geleceksiz bırakan Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum: Ekrem İmamoğlu’nu özgür bırakın; Türkiye’yi derhal erken seçime götürün.”