Gündem

Niğde Engelsiz Yaşam Merkezi’nde yaşamını kaybeden çocuğa ilişkin dava… Aylin Nazlıaka: Buradan çıkacak karar sadece hukuki değil, aynı zamanda vicdani

Niğde Engelsiz Yaşam ve Rehabilitasyon Merkezi’nde epilepsi hastası engelli çocuğun personelin darp etmesi sonucu hayatını kaybettiği iddialarına ilişkin açılan davanın karar duruşmasını izleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka yazılı basın açıklaması yayımladı.

Kuruluşta çalışan 26 bakım personeli açığa alınmış, hakkında adli işlem yapılan 14 personel tutuklanmıştı. Çocuğa şiddet uyguladığı ve ölümünde ihmali bulunduğu öne sürülen personellerin yargılanmasına, Niğde 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Duruşmayı izleyen Nazlıaka şunları söyledi:

Bugün hepimizin vicdanını derinden sarsan bir vakanın karar duruşması için Niğde’deyim. Duruşmada, Baroların ve STK’ların katılma talepleri reddedildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın müdahil olma talebi ise kabul edildi. Davaya müdahil olarak elini yıkayan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kirli suyu personelinin üzerine atmaya çalışıyor ama kendisini böyle aklayamaz. Başka ülkedeki bir kurumdan değil Türkiye’deki Bakanlığa bağlı bir kurumdan bahsediyoruz! Bu ölüm bir “kaza” değil, açık bir ihmalkârlığın ve sistematik hak ihlalin sonucudur.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bu acı olayda asli sorumluluğu taşıyan kurumdur. Engelli bireylerin ve çocukların yaşam hakkını korumakla yükümlü olan bakanlık, görevini yerine getirmemiştir. Liyakatsiz kadroların çalıştırılması, personelin engelli bireylerin bakımını üstlenecek eğitimi almamış olması, kurumların denetim eksikliği ve uzun süredir dile getirilen yapısal sorunlar nedeniyle geri döndürülemeyecek bir kayıp yaşanmış ve bir evladımız yaşamdan koparılmıştır.

Bu merkezlerde yaşayan çocuklar, ailelerinden uzak, devlete emanet edilmiş, en kırılgan bireylerdir. Bu çocukların yaşam hakları, güvenlikleri ve insan onuruna yakışır şartlara sahip olmaları bir lütuf değil, anayasal ve evrensel bir haktır. Ancak ne yazık ki Türkiye’de engelli bireyler ve çocuklar, sosyal politikaların en alt sıralarında yer almakta; hak temelli değil, sadaka temelli bir anlayışla yönetilmektedir.

BAKAN GÖKTAŞ’A SORUYORUM

Bugün burada sadece bir çocuğun kaybı için değil, aynı zamanda bu ülkenin bütün koruma altındaki çocukları ve engelli bireyleri için sesimizi yükseltiyoruz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’a soruyorum:

  • İstifa etmeniz için daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor?
  • Bu kurumları denetlemek için daha kaç çocuğun ölmesini bekliyorsunuz?
  • Kaç uyarıyı görmezden geleceksiniz? Sistem değişikliği için daha ne bekliyorsunuz?
  • Engelli bireylerin hayatı ne zaman gerçekten “değerli” sayılacak?

Adaletin yerini bulması, sorumluların cezalandırılması ve bu tür ihmallerin tekrar yaşanmaması için kalıcı ve köklü değişiklikler yapılmalıdır. Bu sadece bir dava değil, bir toplumsal vicdan sınavıdır. Ve biz, bu sınavda susmayacağız.

Çünkü her çocuk değerlidir.

Çünkü her bireyin yaşama hakkı kutsaldır.

Çünkü adalet, ancak herkes için varsa adalettir.

-Artık hiçbir çocuk kurum ihmaliyle ölüme terk edilmesin. Çocuğun üstün yararı gözetilsin.

-Tüm bakım kuruluşları düzenli, bağımsız ve şeffaf bir şekilde denetlensin.

-Personel eğitimi, bakım kalitesi ve insan haklarına dayalı yaklaşım bir lüks değil, zorunluluk olarak kabul edilsin. Liyakat temelli istihdam yapılsın.

-Engelli bireyler ve çocuklar, sadece “korunması gereken” değil, hak sahibi bireyler olarak görülsün.

SKANDAL SAVUNMALAR

Sanık avukatları beraat talep etti. Bazı savunmalarda zihinsel engelli çocuklar adeta engelli oldukları için suçlandı. Çocukların “ani duygu değişikliği”nden, “kontrolsüz davrandığından” bahsedildi. Oysaki her çocuk sevgi dolu ve güvenli bir ortamda bulunmalıdır, yaşam hakkı kutsaldır. Engelli bireylerin bakımını üstlenecek kişilere özel eğitim verilmelidir. Özel gereksinimli çocuklara hak temelli yaklaşılmalıdır.

Görüyoruz ki hiç de öyle olmamış. Savunmasız ve zihinsel engelli çocuklara yönelik fiiller konuşuluyor. “Darp izleri müvekkilime ait olmayabilir” diyenler, “itekleme mi yoksa tekmeleme mi daha az şiddet içerir”i tartışanlar, fayans üzerinde çocuğu ittirmeyi bir oyun olarak kabul etmemizi isteyenler, engelli olsun olmasın hepimiz zaman zaman çocuğumuzu döveriz diyerek şiddet uygulayan bir baba olduğunu itiraf eden avukatlar, çocukların inatçı davranması gerekçesiyle şiddeti meşrulaştırmak isteyenler…

Personelin hangi ruh halinde ve hangi koşullarda çalıştığını gözetmeliymişiz. Yapılan kötü muamele terbiye niyetiyle yapılıyormuş. Zihinsel engelli çocuk şiddet uygulayan kişiye gülümsüyormuş, o zaman rızası varmış!

Çocukların soyunarak çıplak şekilde banyo sırası beklemesi, “çocuklar kendi soyunuyor” savunması ile aklanmaya çalışıldı. Zor gücüyle yemek yemeye zorlanan çocukların sorun çıkardığı iddia edilerek mama sandalyesi dahi almadığı için Bakanlık eleştirildi.

SONUÇ BEKLENİYOR

Tüm tarafları dinleyen mahkeme heyeti kararı açıklamak için mahkemeye 16.30’a kadar ara verdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu