“Mekanın ruhu yoldur”
“Mazlumun öç aldığı gün, zalimin zulmettiği günden daha korkunçtur” Hz. Ali
“Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur” Hacı Bektaşi Veli
“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” Pir Sultan Abdal
Alevilik bir yoldur. YOL Cümleden Evladır.
Yolumuz tüm felsefemizin özünü oluşturur.
Demek ki, özümüz YOL’umuzdur; Dolayısıyla var olmamız yolda olmamızla mümkündür. Eğer doğru yolu bulduysa bir insan; önce yola girmeli, sonra yolda olmalı ve sonunda yol olmalıdır. O nedenle YOL’umuz bizden öncedir.
Mekânı mekân yapan üzerinden geçen yoldur. Evi ev yapan içinde yapılan cemdir. Cem yoldur, ev mekân onun için cemevi deriz. Birçok mekâna cana kıyan, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler girer fakat Cem’e (cemevine) giremez.
Zamanı, geçmiş-şimdi-gelecek yapan içinden geçen yoldur. O halde ontolojik olarak yol yani YOL’umuz zamana ve mekâna sığmaz. Bir özne –Can- mekanı ve zamanı ancak yol ile aşar ve sırr-ı hakikate erer.
Bir deyişimiz şöyledir:
Şaha Doğru Giden Kervan
Çok Ağlattın Güldür Beni
Düşmüşem Elden Ayaktan
Tut Elimden Kaldır Beni
…
Tut Elimden Düşmeyelim
Doğru Yoldan Şaşmayalım
Derdim Çoktur Deşmeyelim
Böyle Yare Bildir Beni
Zaman ve mekânda belirleyici olan YOL’dur. Yoldur mekânda ve zamanda canı Can yapan… Doğru özdür yol. Özün eğri ise yola zararsın der YOL.. Bizi biz yapan, bizi var eden YOL’umuz zalime karşı diz çökmeyen Hz. Hüseyin’in YOL’udur, yani hak YOL’udur. Hakk’a giden YOL’un bir ayağı mekân ve zamanda olsa da diğer ayağı kalbimizdedir. Yüreğimizdedir. Bizim için aslolan budur.
Bu yolda her zaman ve her yerde mazlumun hakkı için zalimin karşısında olmak vardır. Dolayısı ile öz (yol) insandadır, mekanda değildir. Ne diyor Hünkar:
‘’Hararet nardadır sacda değildir
Keramet hırkada tacda değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Mekke’de Kudüs’te Hac’da değildir’’
Türlü türlü siyasetlerleYOL mekâna indirgenirse, önce o mekâna biri atanır ve sonra o atanana YOL zincirlenir… bu zincirleri kırıp atan Pir Sultan; ‘’Siyaset günleri gelip çatmadan açılın kapılar Şaha gidelim’’der.
Peki YOL’u mekana hapsetmek, ya da mekanı YOL’dan evla tutmak hangi siyasetin ne davasıdır?
Hak yoluna gidenlerin ellerine asa, adalet yazanların ellerine kalem ve Hüseyin’e giden ırmağın SEL’ine katre olarak ben de derim ki;
Bu yolda; can verenlerin aşkına, tüm eziyetlere rağmen diz çökmeyen iradenin büyüklüğüne ve özü geleceğe taşıyabilen Canlar varken hiç kimse, hiçbir zaman ve hiçbir yerde özümüz olan YOL’umuzdan daha değerli değildir…
Kadir POLAT